- Kategori
- Deneme
Bir taslak yazar "abla", kendince SEKS, AŞK ve SEVGİ arasındaki ayrımı belirlemek niyetindedir. (ÖY)
"Abla", epeydir kafasında karışık biçimde duran üç kavramı netleştirmek üzere, ilk kez kalem kağıtla bir taslak karalar: Kendince SEKS, AŞK ve SEVGİ arasındaki ayrımı belirlemektir niyeti.
SEKS, bir tatlı kaşığı tozşekerdir: Soyu sürdürme içgüdüsü, yaşamımızda kapladığı yere bakılırsa, çok sattığından olsa gerek çoktaaaan beslenme, hayatta kalma gibi içgüdülerinin önüne geçmiştir. "Abla" seksin; seks yapma ihtiyacı şehvetin, sevgi içermediğinden, bitse de gitsek düşüncesiyle şiddet; yaşanan, sevgi tabanlı/destekli olmadığından pişmanlık içerdiğini düşünür. Taraflardan birinin rızası yoksa, evliliklerde kocalık hakkı adı altında yaygın biçimde uygulana geldiği halde yaşanan tecavüzdür. Bastırılırsa sapkınlıklara yol açabilir, tehlikelidir. Kadın iç çamaşırı satan bir arkadaşının bir keresinde, kapalıların neler aradığını bir bilsen? dediği "abla"nın düşüncesine göre; kişi, seks ihtiyacını giderirken, sadece kendine/işine odaklanacağına, hiç kapama zahmetine katlanmadığı cep telefonunu susturup, partnerinin gözünün içine, hazırlanışına, giysilerini çıkarıp giyişine, temizlenişine, süslenişine bakması halinde birçok duyarlı insana bitiminde acı veren bu eylemin AŞK'a dahası SEVGİ'ye dönüşmesi işten değil.
AŞK; İstiklâl Caddesi, Ağa Camii sokağındaki Hacı Abdullah'ta dövülmüş ceviz, antepfıstığı, nar, muz, bal ve kaymakla servis edilen bir tabak ayva tatlısıdır. Bir o kadar güçlüyse de içgüdü değildir. Pasifik'teki bazı ada toplumlarının aşkı bilmemeleri yüzünden "abla" bunun kapitalist sistemin bir uydurması/dayatması olduğundan şüphelenir. Şehvet içerir ama sevgiliye kıyılamadığından bu duygu şevkate dönüşür. Kadınların erkekleri bellerinin üst kısmıyla sevmelerine karşılık erkeklerin kadınları bellerinin altıyla sevdiklerine dair sayısız kanıta karşın, aşk karşılıklıysa, muhteşem güzellikte bir cinsellik eşliğinde yaşanır ve yoğunluğuyla doğru orantılı sürede de tüketilir. Karşılıksız ise ya ölüme yol açar ya da sanat açısından verimliliğe. "Abla" AŞK'ı SEVGİ'ye dönüştürebilen bir kaç, -ne yazık ki sadece birkaç- isim sayabilir.
Öte yandan SEVGİ, bir oda dolusu, şuruplu hamur tatlısı, helvalar, şekerlemeler, sütlü, meyveli tatlılar, pastalar, çikolata...dır. Yaşamsal bir gerekliliktir, bağışıklık sistemini güçlendirir, hayatta kalmayı sağlar: "Abla" genç kızken, bir bayram dolayısıyla bir araya geldikleri Kız Yetiştirme Yurdu'ndaki kızların gözlerindeki, anlamını çok sonra çözebildiği yarı vahşi bakışı halâ içi üşüyerek hatırlar. Tüm iyi güzel duyguları içerir, şarta bağlı değildir, görüntüsü; kişinin sevdiğini içine sokmaya çalışırcasına sıkı sıkı sarılması, bir elle de sırtın tapışlanmasıdır. Her durumda, her bünyede vardır ama aktif hâle getirilmesi gerekir: Dengeli biçimde, anne sevgisiyle büyüyen çocuklar bunu doğal olarak büyürken çözerler, yere sağlam basarlar, güven uyandırırlar, çevrelerinde neredeyse bir hâle vardır. Sevgisiz büyüyen çocuklar, -"abla" kendini de bu sınıfa sokar ne yazık ki!- hırçındırlar, bir şekilde fark edilmek, sevilmek isterler, güvensizdirler, üzgündürler.
Ve, Basiret Hanım'ın demesine bakılırsa, önce KENDİLERİNİ SEVMEK ZORUNDADIRLAR, halletmeleri gereken ilk iş budur, buradan başlamalıdırlar, kimsenin kendileri için yapabileceği bir şey yoktur: Tam buradan, bastıkları noktadan başlamaları, kendilerini sevmeleri gerekir, zordur ama mümkündür.