Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Nisan '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Bir trafik kazası hikayesi

Bir trafik kazası hikayesi
 

Siz hiç ölümden döndünüz mü? Ya da hayata yeniden gözlerinizi açtığınız anlar oldu mu?

Bu yazımda size; bundan çok değil, dört yıl önce başımdan geçen bir olayı anlatacağım:

2002 senesinde, 22 senelik baba evimizden ayrılıp Beşiktaş'tan, Çengelköy'e taşındık. Yıllardır aşinası olduğumuz bir muhitin değişmesi; insanların da değişmesi anlamına geliyordu. Avrupa yakasından Anadolu'ya geçişimizde, bu değişime ilk başlarda ayak uydurmakta, doğrusu pek bir güçlük çektik. Anadolu yakasındaki İstanbul'un insanları, Avrupa yakasında yaşayanlardan çok farklıydı.

Evimizin bulunduğu Bosna Bulvarı, sanki Anadolu yakasının ikinci Bağdat Caddesi gibiydi. Trafik yoğunluğu fazla olduğu kadar, çok da kaza meydana geliyordu.

Trafik kazaları; mutlak iki taraftan birinin hatası sonucu meydana gelen ölümlü, yaralanmalı ve maddî hasarlı karayolu asayiş olayları: Kural tanımayan sürücülerin ve kimi zaman sabırsız davranan yayaların.

Gün aşırı evimizin önündeki caddede meydana gelen kazaları seyrederken ve kazalarda yaralanan ve ölen insanlar için üzülürken; günün birinde kaza geldi, bizi buldu:

27 Ağustos 2003 Çarşamba;

Vakit, akşam üzerileri. Her zaman olduğu gibi, o gün de evin çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak için evden çıkmıştım. İlk önce, ekmek almak için fırına uğradım. Sonra diğer istenenleri marketten almak üzere karşıya geçmek için, yaya geçidinde beklemeye koyuldum. Trafik lambasının yanındaki, yayaların karşıya geçebilmeleri için konulan butona bastıktan kısa bir süre sonra yayalar için yeşil ışık yandı. Gidiş ve dönüş yolundaki araçların hepsi durmuş, tam da "güvenli bir biçimde karşıya geçiyorum" derken; halk otobüsünün arkasından aniden çıkagelen bir otomobil bana çarpmış. Çarpmanın etkisiyle ben ve elimdekiler, ayrı köşelerde. Ve yerde kanlar içinde...

Otobüsten kazayı görenler, "acaba öldü mü?" diyerek etrafımda birikmişler. Apar topar beni, ilk önce evimizin az ilerisinde bulunan polikliniğe götürmüşler. Oradan da, ambulansla Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastahanesi'ne. Halk otobüsünün şoförü, akşam son seferini yaptıktan sonra durumumu öğrenmek için hastahaneye gelmiş.

Bana çarpan aracın sahibi, kırmızı ışık yanarken karşıya geçmeye çalıştığımı söylemiş. Gerçi yerinde kim olsa; kendisini o durumdan kurtarabilmek için böyle bir yalanı söyleme ihtiyacını mutlaka hissederdi. Anında tepki göstermişler adama. Hatta ablam, neredeyse adamı dövecek bir hale gelmiş.

Bilincim açıldıktan kısa bir süre sonra, ifademi almak üzere polisler geldi. Hayal mayal hatırlayabildiğim kazanın seyrini polislere anlattım. Şikayetçi olup, olmadığımı sordular ifademi aldıktan sonra. Daha henüz kendime gelmemden olsa gerek; ağzımdan ilk önce bir "hayır" yanıtı çıktı. Babamın uyarısıyla ifademi hemen değiştirdim.

Sonrasında, yoğun bakım ünitesinde yatan diğer hastalarla birlikte geçen uykusuz ve uzun bir gece. Hayatımın ilk uykusuz geçen gecesi. O akşam, aynı zamanda Mars Gezegeni'nin Dünya'dan göründüğü akşamdı. O akşam bir de maç vardı üstelik. Kaza yüzünden maçı izleyememiştim. Belki kaza anını hatırlamıyordum; ama maç, nasılsa aklıma gelmişti. Maçın sonucunu sorunca, hemşireden laf da işittim; "Bu halinle maçı da mı düşünüyorsun?" diye. Evet, düşünüyordum.

Hastahaneden çıktığımız ertesi günün akşamı kandildi. Bir an için, "Allah, beni sevdiklerime mi bağışlamış?" diye düşünüyorum ve şükrediyorum.

Bir hafta sonra sargılı kafayla, A.Ö.F. Bütünleme sınavlarına girdim.

Büyük şehirde en sağlam olanın dahi başına her an, her şey gelebiliyor. Bunu en acı şekilde, bir kez daha anladım.

 
Toplam blog
: 266
: 1321
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1982 yılında İstanbul'da doğdum. Açık Öğretim Fakültesi İşletme Lisans eğitimimi 2005 yılında tam..