Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '14

 
Kategori
Anılar
 

Bir üzüm fidanının öyküsü

Bir üzüm fidanının öyküsü
 

Suriye'ye epeyce gidip gelerek tecrübe kazanmıştım. Ama orada satın aldığım ve Türkiye'de hiç rastlamadığım bir üzüm çeşidine kafayı takmıştım.

Bu üzüm harika bir üzüm. Ufak salkımlar bir kilo kadar. Büyük salkımlar ise  üç kiloyu bile geçiyor. Pembeyle kırmızı arası bir rengi olan bu üzümün yuvarlak iri taneleri var. Her gittiğimde en az 5-6 kg aldığım bu üzüm çok tatlı ve kütür kütürdü. Buzdolabında ise  20 günden daha fazla dayanabiliyor.

Şimdi mümkün değil gitmek ama bu üzümü Halep'te arayıp sormadığım yer kalmamıştı. Sadece adını satıcılardan öğrendim ki adı "Aynep halveni" yani Türkçe "Tatlı Üzüm" anlamına geliyor. Adını birkaç kez tekrar edip soruşturmaya başladım. Ancak ziraatte bulabileceğimi söylediler.

Bağıma mutlaka bu üzümden dikmeyi kafaya koyarak Halep'te arkadaşımdan ayrıldım. O, "Kafayı yemişsin sen !" diyordu. Bir de tabii fidanları Türkiye'ye geçirmek var.

Arabamla sora sora Ziraat Müdürlüğünü buldum. Zaten ziraat müdürlüğü deyince Araplar da anlıyor. Nerdeyse on dönümlük bir arazi parçasına yerleşmiş Ziraat Müdürlüğü her türlü fidanın yetiştirildiği bir alan. Bölümler, lojmanlar hep aynı çerçeve içinde.

Çalışanlara mühendisi görmek istediğimi söyleyince beni bir binaya yönlendirdi ve oradan da bir odaya yönlendirildim. Aman Allahım dil bilmemek ne kadar kötü bir şey ! Bereket versin ki Bayan mühendis Türkçe biliyor ve bir Türkiye  hayranı. Türkçeyi televizyon dizilerimizden öğrenmiş. Kendine yetecek kadar da biliyor. 5-6 aylık hamile olan bu bayana üzümün cinsini söyleyerek almak istediğimi söyledim.

"Kağıdını ver." dedi.

Ben de "Ne kağıdı?" diye sorunca ,

"Çiftçi, yani ziraatçi kağıdı." dedi.

Ben de gülerek "Ben Türkiye'den geliyorum, şimdi kağıdı nereden bulacağım?" deyince .

" 50 lira ver o zaman." dedi. 50 Suriye lirası verdim ki 1,25 TL. tutuyor.

"Kaç tane fidan?" dedi.  Ben de,

"5 tane yeter." dedim. Adamın biri parayı alıp gitti. Ama giderken ben üzümün adını yazdırdım.

Mühendis Türkçesini geliştirmek için habire konuşmak istiyordu. Yarım saat  sohbet ettikten sonra adam beş fidanı getirdi ve arta kalan 35 kuruşu tekrar bana iade etti. Fidanın hepsi bana 50 kuruşa falan mal oldu ki hiç para vermemiş gibi oldum.

Kumda büyümüş ve bir karış kadar saçak köklenmiş bu fidanlara o kadar sevinmiştim ki ! Hemen oradan ayrılmadan bir poşet bularak nemli kum doldurdum ve içine fidanları yerleştirdim.

Alışverişi bitirdikten sonra da kaputu açarak motor sıcaklığından etkilenmeyecek olan akünün yanındaki boşluğa fidanları yerleştirdim. Çünkü gümrükte görürlerse elimden alabilirler.

Bereket versin ki gümrükte problem çıkmadı ve fidanları Türkiye'ye geçirdim. Hemen toprakla buluşturdum ve  bu yıl üzüm verecek gibi. Yaprakları tüylü olan bu üzümün ürününü sabırsızlıkla bekliyorum.

Bu yıl Türkiye'de Mersin Antalya taraflarında aynı üzüme benzer fakat biraz oval olan cinsini görünce adını sordum . Adının "Red globe" olduğunu öğrendiğim bu üzüm, Suriye'deki Aynep halveniye rakip olacak kadar güzel ve yola dayanıklı bir üzüm.

Toprakla uğraşan tüm dostlara bol ve bereketli yıllar diliyorum. 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 123
: 1874
Kayıt tarihi
: 02.07.12
 
 

68 kuşağındakileri iyi bilirim. Çalışmam ziraat üzerine. İnsanların ana dilleri ile konuşmalarını..