- Kategori
- Sevgililer Günü
Bir Varmış Bir Yokmuş...
Bundan yıllar yıllar önce insanların mutluluk içinde yaşadığı, güzel bir gezegen varmış…
Masal bu ya; bu gezegende kadınlar baş tacı, erkekler er kişi, emekler ise çok kıymetliymiş… Çocuklar öyle mutlu öyle mutluymuş ki ağlamak nedir hiç bilmezmiş…
En büyük dost doğaymış. Şelalelerin özgürce çağlaması, rengarenk yapraklı ağaçların rüzgarda dans etmesi, toprağın kendini altından daha değerli hissetmesi,… için çok özen gösterilirmiş. Çünkü zaten değerliymiş…
Huzur veren melodiler yükselirmiş her evden. Müzik ruhun gıdasıymış…
İnsanlar hep berabermiş, hep bir… Dostluklar pamuk ipliğiyle değil, sevgiyle bağlıymış… Ayrı gayrı yokmuş…
Hayvanların karnı, insanların gözü hep tokmuş, bir elin verdiğini öbür el hiç görmemiş…
Cansızın bile bir canı varmış, bir var oluş sebebi, anlatmak istediği…
Çocuklar hayvanlarla kucak kucağa oyunlar oynar, ağaçlara çıkar, derelerde yüzer, toprakta dinlenirmiş...
Huzur kokarmış esen rüzgarda, yağan yağmurdan sonra…
Mutlularmış…
Çok mutlularmış…
İnsanlar bu güzellikleri daha güzel görsün, hissetsin diye yukarıdan bakmak istemişler hayatlarına. Çünkü bu onları daha mutlu yapabilirmiş. Yan yana olan evlerini üst üste koymaya karar vermişler. Bir bakmışlar ki “ evet böyle, her şeye yukarıdan bakması çok daha güzel, güzelliği daha güzel göreceğiz” deyip huzur bulmuşlar.
Ama izlerken ağaçlara, yapraklara dokunamadıklarını fark etmişler. Sonra küçük saksılara çiçekler dikip, odalarının bir köşesine koyup, yine mutlu olmuşlar…
Çocukların enerjilerini atamadıklarını, huysuz, yaramaz, sevgiden çok uzak, yalnız büyüdüklerini görüp, çok üzülmüşler. Hemen onlar için yeni yepyeni oyuncaklar yapmışlar. Çünkü mutlu olmayı en çok onlar hak ediyormuş. Çünkü gelecekmiş onlar…
İnsanlar birbirini görmedikleri için de mutsuz olmaya başlamışlar. Çünkü yalnızlık Yaradan’a mahsusmuş… Hemen yalnızlıklarını giderecek aletler, eşyalar, robotlar tasarlamışlar. Mutluluğu yakaladıklarını sanmışlar, artık kimseye ihtiyaçları yokmuş… Hayat çok güzelmiş…
Ama topraktan gelmiş onlar, toprağa ihtiyaçları varmış. Ama zamanla her şeye çözüm buldukları gibi, buna da çözüm bulacaklarmış, içleri rahatmış…
Zamanla sevginin de tükendiğini fark etmişler… Bir gün, demişler. Bir gün bulalım adını da “Sevgi Günü” koyalım. Her yılın 14’ünde birbirimize sevgi gösterelim, kutlayalım, hediyeler alalım… Yine çok mutlu olmuşlar. Çünkü sevgi böylece hiç unutulmayacakmış…
Ama zamanla sevgi sözcüklerini unutmuşlar. Bunun için de kendileri yerine güzel sözler yazan, yapay zeka robotları geliştirmişler… Kendileriyle çok gurur duyuyorlarmış… İşte bu sevgide son noktaymış… Bunun üzerine söyleyecek söz kalmamış…
Sonra gezegenlerine de yeni bir isim koymaya karar vermişler. “Dün-ya” demişler, adı Dün-ya olsun. Çünkü her şey dünde kalmış onlar için…
Bir varmış sonra birden yok olmuş… Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna azmış…
Gökten üç taş düşmüş… Biri, sevgiyi yılın bir günü hatırlayana; biri, sevgisini dile getiremeyene; biri de sevgiyi kaleme dökemeyip, o robotları tasarlayanların kafasına…
Selam ise gönlü güzel, insan kalanlara…