Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '08

 
Kategori
Blog
 

Bir veda yazısı ve düşündürdükleri...

Bir veda yazısı ve düşündürdükleri...
 

Biraz önce sevgili Ahmet Balcı’nın son yazısını okudum, yorum yazma isteğim hasıl oldu ve o arada kendi duygu ve düşüncelerimi de toparlama fırsatım…

Son günlerde bir isteksizlik var üzerimde, eskisi kadar milliyet blog ile haşır neşir olasım yok, yazı yazmaktan mı soğumaya başladım, boşa kürek çekme durumundan mı usandım, son zamandaki polemikler yüzünden mi bazı kişiler hayal kırıklığına uğrattılar beni, bilemiyorum tarzında bir şeyler yazdım sevgili Ahmet Balcı’ya…

İşin aslını astarını anlamak için oturdum klavyenin başına, yazarak düşüncelerini, duygularını daha kolay ayrıştıran bir yapım olduğunu bildiğimden dolayı…

Yazı yazmaktan soğumadığımı fark ettim, öncelikle! Hala keyif alıyorum yazarken, rahatlıyorum aynı zamanda, bir çeşit terapi!...

Boşa kürek çekme gibi ifade çıkmıştı yorum yazarken klavyemden, onu irdelemem gerek şimdi de sanıyorum…

İlk yazmaya başladığım zamanlarda yalnızca keyif ve terapiydi benim için, sonraları farklı konulara yönlendikçe, değişik bakış açılarını değişik bir üslup ile aktardığımı fark ettikçe ister istemez bir güven duygusu oluşuyor insanda ve elbette ki küçüklü büyüklü hayaller oluşmaya başlıyor en insan yanımızca…

Bende öyle oldu yani, sanırım hemen hemen hepimizde de benzer duygular oluşmuştur.

Hoş bir yazımın bir yemek tarifi kadar okunmadığını fark ettiğim, cinsel içerikli bir yazının her zaman tercih sıralamasında ilk sırayı aldığını anladığım, yapılan cicili bicili yorumların ya da keskin eleştirilerin altında farklı amaçlar yatabildiğini gözlemlediğimde, bir tık sesi gelmişti kulağıma, taa içerilerden bir yerden…

O hengame içerisinde hayallerim ve ben vedalaşmak durumunda kalmıştık!

Kendi kendime seyri sefer ederken, diğer yazar arkadaşları keşfetmeye başladım, bazılarından gerçekten de çok etkilendim, bazılarının nasıl olup da o kadar popüler olduğunu anlamaya çalıştım, itiraf etmek gerek, bazılarının tık sayısı ile yazı içeriği tümüyle orantısızdı.

Son bir ay içerisinde, hayal kırıklıklarım oldu, kişiliğine, duruşuna, yazılarındaki samimiyetine, üslubuna saygı duyduğum bazı kişilerin demagoji yaptıklarına şahit oldum, haklı çıkmak adına mıydı, tarzları mıydı bilemiyorum ancak iki türlüsü de zeminin gereğinden fazla kaygan olduğunu hissettirdi, ikinci tık sesini duymam da tam bu zamanlara rastlar…

İş yaşamından gayet deneyimliyim, bir yarış vardır ki, her şey mubah olmuştur, gel zaman git zaman…

O zamanlarda da hiç sevmedim yarışmayı…

Kişinin kendi kendiyle yaptığı yarış güzeldir bana göre, daha kaliteli iş çıkarayım, ne yaparsam hata riskini azaltırım, nasıl daha çok kendimi geliştirebilirim gibi…

Boşa kürek sallama ifadesinin de altından hayal kırıklığı çıktığına göre, elimin, yüreğimin az biraz soğumasının nedeni bu olsa gerek!

Ama gitmek?

Sevgiliden ayrılmak, evden ayrılmak, ülkeden ayrılmak gitmektir…

Çoğu yapay olan canımlardan, cicimlerden gitmek olmaz ki! Kaç kişinin gerçekten de umurundadır ki?

Ara vermek olabilir…

Devam etmemek olabilir…

Sevgili Ahmet sevilen biri, bu nedenle “gitmek” ifadesini kullanmış, besbelli, kendi adıma böyle bir cesaretimin olması mümkün değil…

Açık yüreklilikle söylüyorum ki, üç-beş kişinin dışında “Hayrola kadın, nerelerdesin?” denileceğini sanmıyorum, hayıflanma sanmayın sakın, yalnızca yaşamın gerçekleri bu, biliyorum!

Ahmet’ciğime de “Gitme!...” denilecektir, üç gün sonra kaç kişi ne yaptığını merak edecektir?

Fazla mı karamsar günümdeyim, fazla mı realist, bilemedim…

Son söz: Ahmet’ciğim, nasılını istiyorsan öyle yap, nasıl daha mutlu, huzurlu ve keyifli olacağına inanıyorsan…


Gülgün Karaoğlu
Ekim,10/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..