Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Bir yanlış- Bir doğru

Bir yanlış- Bir doğru
 

Merhaba Dostlarım;
Öncelikle siz arkadaşlarımın günü ve gönlü aydın olsun diyorum.
PKK ve DTP ilişkisi üzerine düşünelim. Aslında var diyerek veya yok diyerek haklı olabilirsin; ancak düşünmemiz gereken bir nokta var. Onu bulmamız ve çözmemiz bundan sonraki çözümlerimizi hızlandıracaktır. Bizler demokrasiye inanıyoruz. Demokratik seçimlere ve sonuçlarına da inanıyoruz. Sorun şu: DTP milletvekilleri o yöremizde yaşayan halkımız tarafından seçildi. NİÇİN o adamlara oy vermek zorunda kaldılar. Anahtar cümlemiz şu bence: Korkuyorlardı veya kandırıldılar. Korkuyorlarsa, PKK'yı bölgede otorite sanmalarını sağlayanlar, teröristlerdir. Onlar dağlarımızda, kırsalımızda, Irak kamplarında, şehirlerimizde milis olarak yaşıyorlar. Eğer kandırıldılarsa buna fırsat sağlayan eksiklerimiz nelerdir?
Öte taraftan düşününüz lütfen ! Siz bu topraklarda yaşıyorsunuz, ekmeğini yiyorsunuz, okullarında okumuşsunuz, kalkıyorsunuz tanımadığınız bir yere gidiyorsunuz, elinize tutuşturulan silah ile tanımadığınız insanları katlediyorsunuz. Kadınlara ateş ediyorsunuz, çocukları el bombaları ile yok ediyorsunuz, hatta öldürdüğünüz askerin yanına gidip kulağını kesiyor, gözünü oyuyor, cesedini satırla parçalara ayırıyorsunuz. Halkınıza zulmediyorsunuz, en azından silahların gölgesinde yaşamak zorunda bırakıyorsunuz. Bu kadar kötü bir insan olmanızı sağlayan şey ne? Uyuşturucu derseniz, derim ki isteseler kullanmazlardı. Beyin yıkama derseniz derim ki; içlerinde lisans öğrencisi durumunda olan miktar azımsanamayacak boyutlarda.

Evet, burada bana kızabilirsiniz, ama diyorum ki devlet olarak, millet olarak, bir vatandaş olarak şapkamızı önümüze alıp düşünelim: Bu konuda eksiğimiz nedir?
Üretelim, korkmadan acaba olabilir mi diyelim.

Ben o bögede 3 yıl kaldım ve ülkeme hizmet ettim. Size diyorum ki sevgili dostlarım, yöre insanını tanıyınız, tanırsanız çok seveceksiniz. Evet Türkçe bir kaç kelime biliyorlar belki; ama beden dili, mimikleri size sevgi ve dostluk adına çok şey söylüyor.

Onların eksiği olan şeyler, ekonomik, sosyal, kültürel, askeri vs. tedbirlerle çözülebilir, ama zaten bunlar yapılıyor. Batman'daki asfalt Kırşehir'de yok, Raman'daki, Silvan'daki doğal zenginlik Antalya'da, Bodrum'da yok, Siirt'teki eğitim malzemelerinin ve okulların kalitesi inanın başkentimizde yok, Diyarbakır'daki tarlanın bereketi Konya'mızda yok. Ama şimdi asıl 500.000 YTL değerindeki sorum şu: ülkemde doğup yetişen bir çocuk (kadın-erkek) tanımadığı yerlere gidip vahşileşebiliyor, diğer bir çocuk yüreği sevgi dolu elinde tebeşir ders anlatıyor, elinde saban tarla sürüyor, elinde silah hudut bekliyor.

Bence asıl zayıf tarafımız; bizim insanlarımıza, yöre halkımıza, çocuklarımıza, vatan sevgisini, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'mızı, hukuka saygıyı, dinimizin o muhteşem güzelliğini, dünyaya dersler veren ahlaki değerlerimizi, dünyanın ödüllere boğduğu güzel dilimizi anlatamadık, öğretemedik, sevdiremedik. Elin oğlunun, evlatlarımızı altı ayda bir hayvan gibi vahşi, katil, zalim yapabildiğini unutuyoruz. Biz yıllarca eğitiyoruz, adam altı ayda bizim eğittiğimizi, geleceğimizi alıyor, bütün öğretilerimizi yerle bir edip kendi fikir ve duygularını yükleyebiliyor. İster koşullandırma, ister beyin yıkama, ister korkutma ne derseniz deyin, o başarıyor biz kaybediyoruz. İşte bu zayıflığımızı süratle görüp çözmemiz gerek. Aksi takdirde Said-i Nursi'ler, Abdullah Öcalan'lar hiç bitmeyecek ve her fırsatta bu eksikliğimizi yüzümüze vurup duracaklar; döktükleri kanlarla, akıttığımız gözyaşları ile.

Yanılıyorsam birisi yanılıyorsun desin?

Hayır yanılmıyorsun derseniz; ben de derim ki, ''Eee haydi! Ne duruyorsun? Eşine, çocuğuna, ailene, akrabana, komşuna, çalışanına, patronuna, arkadaşına, sokaktaki hemşehrine, ülkendeki vatandaşına anlat Kurtuluş Savaşı'nı, Çanakkale'yi, anlatmaya çalış gözlerindeki ışıkla, yüzündeki tebessümle vatan sevgisini, anlat dünyaya bizi biz yapan değerlerimizi, hukukumuzu, ahlakımızı, dinimizi, Atatürk'ümüzü.

Anlat da; alamasınlar artık evlatlarımızı, geleceklerimizi !...
Saygı ve sevgilerimle.
Sizleri seviyorum.
Hasan FIRINCIOĞLU

 
Toplam blog
: 13
: 658
Kayıt tarihi
: 26.10.07
 
 

Erzurum, 1964 doğumluyum. Emekli subay, Mak. Müh. ve Uzm. Psk. danışmanım. Bir özel eğitim ve rehabi..