- Kategori
- Edebiyat
Bir yapıtı çözümlemek, kavramak

TÜYAP, DURUCAN YAŞACAN İLE ...
Türkçe yazmanın, okumanın yaşamsal bir önem taşıdığı bilinciyle kitapları değerlendirmeliyiz.Yazar için yazmak, okumak ne kadar önemliyse okur için de metni anlamak, çözümlemek o ölçüde geçerlidir.
Dil ürünü olan metnin kendi içinde kurduğu çoğul anlam dizgesi yazınsal metni oluşturur.Yazınsal metin dilbilimsel öğelerle onu çevreleyen ruh çözümsel, toplumsal, tarihsel boyutlar içerir.Okur bu gerçekleri dikkate alarak metni okumalı.
Yazınsal metinle toplumsal- ideolojik yapıyı birlikte ele alıp çözümlemeli.Toplumsal-ideolojik yapı yazınsal metnin olanaklarıyla yeniden üretilir.Çağın genel sorunsalı metin içine yerleşir.Yani yeniden üretim söz konusudur. Bu iç içelik metin okumalarında önemsenmeli.
Metni, yazarın tek başına ürettiği gerçeği onun toplumsallığını görmezden gelmemize engel olamaz. Metnin bütünselliğini, dil ürünü olmasının yanında ekonomik, toplumsal yapının giderek ideolojilerin eklemlenmiş biçimleri olarak algılamalıyız. Toplumsal-ideolojik yapı yazınsal metnin özgün olanaklarıyla yeniden yaratılmıştır.
Bilge eğitimci F.W.Foerster, “Biz dünyaya anlamak için geldik.”* derken bilinmezi bilinir kılacak yapıcılığı, yaratıcılığı dile getiriyor. Anlam işi, kişinin anadilini tanıması – kullanması – ile yaşam bulur. Anadilini kullanamayan, kurallarıyla birlikte uygulayamayan kişi, anadilinden uzaklaşacağı gibi anlam işini de gerçekleştiremez. Kısaca, anadilinden uzaklaşan kişi anlama gücünü yitirir.
Türkçe sesçil bir dil olduğundan anlaşılması kolaydır.Türkçe, yalın, özü biçimine, biçimi özüne uygun bir dildir. Bu kolaylığı başarabilmenin yolu kuşkusuz anadili bilincini, becerisini edinebilmekten geçmektedir.
Anlama olayı dinleme ya da okuma yoluyla gerçekleşince metin / düzyazı, bölümce , tümce , sözcük boyutlarında konuşma ya da yazıya dönüşür. Yazıya dönüşüm edilgen biçimde gerçekleşir .
Şiirden başka bir anlatım yolu olan düzyazı, dilbilgisi kurallarına göre bölümce, tümce ve sözcüklerden oluşan anlatım türlerine verilen genel addır.
Bizim yazınımıza Tanzimat’tan sonra Batı kökenli yazın türleri girmiştir. Bu yazın türleri Türkçenin sözdizimi kuralları içinde işlenip geliştirildi. Ancak, şiir kural tanımazlığını kanıtladı. Yazın türleri düşünsel ve yazınsal olmak üzere iki genel başlık altında toplanabilir:
Düşünsel Türler:
Düzyazıda bir amaç için oluşturulan, bilgi veren gazete ve dergi yazıları olarak da adlandırılanlardır. Bunlar: makale, deneme, eleştiri, köşe yazısı, söyleşi, gezi yazısıdır. Bir de gerçek yaşam ve yaşantıdan kaynaklanan anı, günlük, yaşam öyküsü, gerçek özyaşam öyküsü, mektup türlerini sayabiliriz.
Yazınsal Türler:
Gerçekleri düş gücüyle kurmaca bir dünyaya dönüştüren, duygusal, çağrışımsal anlatım özelliği taşıyan yazılardır.Örneğin, öykü, roman, masal, dramatik türler, şiir olarak adlandırılabilir.
Örneklersek:
Peguot adlı bir balina gemisinin son yolculuğunu, balinaların nasıl avlandıklarını, geminin, sonunda nasıl battığını anlatan Moby Dick, ilk bakışta denizlerde geçen bir macera romanı sanılabilir. Ama insan, Moby Dick’i okudukça, okuduklarını düşündükçe, kitabın derinliğini, gerçek anlamını sezmeye başlar.
Gerçi bu derinliği, bu gerçek anlamı sezemeyenler, balina avıyla ilgili, heyecanlı bir macera romanı olarak gene de Moby Dick’in pekâlâ keyfini sürebilirler. Zaten büyük eserler, adeta iki katlı gibidir. Üst kat, yani düzeydeki kat, çoğunun anlayacağı cinstendir. Eserin asıl büyüklüğünü, alt katın anlamını ise, herkes kolay
kolay kavrayamaz.
Ne demek istediğimizi daha iyi açıklamak için, birçok eseri, bu arada Hamlet’i örnek verebiliriz. Hamlet’in kendisi, psikolojik bakımdan, dünya edebiyatının en kompleks, en çapraşık karakterlerinden biridir.
Shakespeare’in tragedyası yoğun bir şiir ve düşünceyle yüklüdür. İncelenmesi, anlaşılması güç bir eserdir. Ama kendi ülkemizde de, dünyanın her yerinde de, Hamlet ne zaman oynansa, herkes tiyatroya taşınır. Çünkü, Hamlet’in gizli alt katı, okumuşları ne kadar sarıyorsa, kolayca göz önüne serilen üst katı da en bilgisiz insanları aynı şekilde ilgilendirebiliyor.
Hamlet’in konusunu bir düşünelim. Bir adam kendi öz kardeşini, kulağına zehir dökerek uykusunda öldürüp, yengesiyle evleniyor, kardeşinin tahtına yerleşiyor yani hem zina, hem cinayet.
Öldürülen kral hortluyor, oğlunu öç almaya zorluyor. Güzelim genç kız ıstıraptan çıldırıyor, derelerde boğuluyor. Boğulan kızın erkek kardeşiyle âşığı, kızın mezarının içinde, cenaze töreni sırasında dövüşüyorlar, ucu zehirli meçlerle düellolar yapılıyor, zehirli şarap kadehleri hazırlanıyor, altı kişi gözümüzün önünde can veriyor v.s.
İşte Hamlet’in üst katı, bu, tüyler ürpertici melodramdan başka bir şey değil. Aynı şekilde Moby Dick’in üst katı da, avcılar için fena biten bir balina hikâyesi, bir macera romanından başka bir şey değil.
Mina URGAN
AÇIKLAMALAR
Yazar, eleştirel bir yaklaşımla Moby Dick adlı romanı çözümlüyor, yorumluyor. Romanın iki katlı olduğunu değerlendirirken benzerlik gösteren Hamlet’le de örnekliyor.Böylece, her iki yapıtta olduğu gibi diğer yapıtlar da üst, alt olmak üzere iki kattan oluşur genel yargısına varıyoruz.
Moby Dick ‘in (Beyaz Balina) yazarı Herman Melville, dilimize kazandıran Sabahattin Eyüboğlu. Yazar, yapıtının alt katında kinin ve tutkuların tutsağı bir insanoğlunun çıkmazını anlatıyor. Bunu doğrulamak için aynı nitelikleri taşıyan Hamlet’i örnek seçiyor.
ÇALIŞMALAR
1.Yazarın bir yapıtın alt ve üst katı dediği bölümler ne tür okurları ilgilendirmektedir?
2.Shakespear’in konulu trajedi türündeki Hamlet adlı tiyatrosunu okuyunuz.Konusu bakımından her çağda geçerli mi, niçin?
3.Herman Melville’in Moby Dick adlı romanını okuyunuz.Bu roman bir macera romanı mıdır, niçin?