- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Bir yaşamdan taşınmak...
Öyle bir gün gelir ki... Vakit gitme vaktidir.
Ne giden terk edendir... Ne kalan terk edilmiş.
"Aşk"adır asıl veda... Sevgiye... Yaşanmışa.
Bir yaşamdan taşınmanın kararı nasıl verilir? Zamanın geldiğini idrak etse de beyin... Direnen bir yüreğe nasıl söz geçirilir?
Nasıl taşınır bir yaşamdan insan... Nelerdir yanısıra götürdükleri?
Bir yaşamdan taşınmanın ağırlığının yanında... Başka ne sığabilir ki bir yüreğe?
Anılar mı? Bölük pörçük... Pek çok yerinden yara almış..."Ne günlerdi onlar" dedirten eskiler... Bugünün mimarı "acı veren" yeniler. Belki de, zaman içinde fark edilmeden biriktirilenler.
Yıllar sonra bir gün... Eski bir sandıktan veya çekmeceden ara sıra çıkartılan solmuş fotoğraflara bakar gibi... Her biri kah mutluluk, kah hüzün verecek olan görüntüler midir taşıdıklarımız? Ve üzerinden zaman geçtiğinde... Daha bir anlayışla mı kucaklarız hatıraları? Yoksa unutmaya mı çalışırız?
Kayahan'ın "Her şeyimi eski eşime bıraktım boşanırken" dedikten sonra... Sesi titreyerek "Ama kendimi aldım götürdüm" demesi aslında çok şey anlatır.
Bir insandan gitmenin... Bir yürekten taşınmanın ağırlığının altından nasıl kalkar bir insan... Ve o yaralar nasıl iyileşir?
"Beden"i taşımanın kolaylığı yanında... Kendini götürmenin, götürebilmenin "zor"uyla nasıl baş edilir?
Ve o gidiş sonrası yaşam, nasıl yeniden kurulabilir?
Bir kez daha yaşamamak için aynı "acıyı" yeni sevdalardan kaçar... Yalnızlığa mı mahkûm ederiz gelecek günlerde kendimizi?
Veya o gidiş sonrası hep, "yarım yürek" mi yaşarız sevgilerimizi?