Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '09

 
Kategori
Eğitim
 

Bir yoksul gibi yaşamak, insanlığa yapılacak en büyük hizmettir

Bir yoksul gibi yaşamak, insanlığa yapılacak en büyük hizmettir
 

"Aza sahip olan değil, çok isteyen fakirdir." diyen Seneca'yı insanlık anlamadı. Yoksulların, işsizlerin, açların durumu da kimseyi ilgilendirmedi. Geçtiğimiz yüzyılın son dönemi ile bu yüzyılın ilk sekiz yılına kadar zenginler, insanlığa bencillikten başka birşey vermedi. şimdi kendileri de iflasların girdabında. Bill Gates zenginleştikten sonra "İnsancıl Kapitalizm" deyimini telaffuz etti. Kendisini insancıl biri olarak görüyordu, yaptığı yardımlar küçümsenmeyecek düzeydeydi. Başka da kimsenin sesi duyulmadı. Bir de Bangladeşli Muhammed Yunus var, mikrokredi yoluyla ülkesindeki yoksulları varlıklı hale getirmeye çalışan...

Tek tek kahramanlar da var, kimsenin görüp tanımadığı, bilmediği...

Kendi yaşamlarının evliyalarıdır onlar...

Varlıklıdırlar, ama bir yoksul gibi yaşarlar...

Ne çok severim böyle insanları... Böylesine yüce bir insanın, öldükten sonra gazetelere yansıyan haberini burada sizlerle paylaşmak istedim:

"Emekli albay, son 40 yılını TEV’e bağışladı 31 Ocak 2009

40 yıl boyunca yalnız yaşadı, sadece süt ve sandviç yedi. 4 milyon TL biriktirip Türk Eğitim Vakfı’na (TEV) bağışladı. Bir yıl sonra ’Üzerimden yük kalktı’ deyip intihar etti

EMEKLİ Kara Pilot Albay Şinasi Yaycı, Kara Harp Okulu’ndan 59 yıl önce mezun olduktan sonra başarılı bir görev süreci geçirdi. Kıbrıs Barış Harekátı’na katıldı, Eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Orhan Yiğit’in emir subaylığını yaptı. Başarılı çalışmaları nedeniyle ödüller aldı.

Albay Şinasi Yaycı, emekli olduktan sonra Katip Kasım Mahallesi İmrahor Hamamı Sokak’taki dairesine kapandı. 40 yıl bu dairede yalnız yaşadı. Şişli’deki dairesi ve Fatih’te kendisinin de oturduğu 4 katlı binanın, aylık 5 bin TL’yi bulan kira gelirine hiç dokunmadı. "Bana 100 TL yeter. Zaten sadece süt ve sandviç yiyorum" diyordu. Böylece 40 yılda 4 milyon TL serveti oldu.

’İntihar edebilirim’ uyarısı

Şinasi Yaycı, sadece yakın arkadaşı Emekli Hakim Albay Sami Kadırgan ile sınıf arkadaşı Gazi Albay İzzet Özçelik’i zaman zaman telefonla arayarak, sürekli hayattan bıktığını, intiharı düşündüğünü söylüyordu. Ölümünden sonra servetin hayırlı bir şekilde kullanılmasını da istiyordu. Sami Kadırgan’ın tavsiyesiyle TEV’i seçti. Adli heyetin, akli dengesinin yerinde olduğuna dair verdiği raporların ardından tüm servetini TEV’e bıraktı. Vakıfla yaptığı protokolde, bu parayla kız öğrenciler için bir yurt yapılmasını istedi. TEV görevlisi Mehmet Ali Sönmez’e, "Ben her an ölebilirim ya da intihar edebilirim" diyordu. Yaşadığı daire çöp yığını haline gelmişti. TEV yetkilileri onu bir huzurevine yerleştirmek, hiç olmazsa evini temizletmek istedi. Ancak, "Ben 40 yıldır böyle yaşıyorum. Hayatıma karışmayın" diyerek bunu kabul etmedi. Yalnızca 3 ay kırık gezdiği belinin tedavisine razı oldu. Kırılan omurunun yerine yapay bir omur takıldı.

Kendisinden 3 gün haber alınamayınca polisle birlikte eve gelen çilingir kapıyı açtığında Şinasi Yaycı’nın cesedi yerde bulundu. Yaycı, beylik tabancasıyla başına ateş etmişti.

Dostlardan son görev:

Şinasi Yaycı’nın cenazesi önceki gün Levent Afet Yolal Camii’nden kaldırıldı. Cenazeye, TEV Genel Müdürü Turgut Bozkurt ve diğer yöneticilerle, Emekli Hakim Albay Sami Kadırgan ile Kara Harp Okulu’ndaki sınıf arkadaşı, Kore Gazisi Albay İzzet Özçelik katıldı.

Kıymetli ve disiplinli bir subaydı:

Şinasi Yaycı’nın çok kıymetli ve disiplinli bir subay olduğunu söyleyen İzzet Özçelik, "Yıllardır yalnız yaşıyor olmasından kaynaklı hayatla ilgili bıkkınlıkları vardı. Akli melekeleri son derece yerindeydi. Yılda 2-3 kez telefon ederdi. Bana bile adresiyle ilgili bilgi vermezdi. Tüm hayatı boyunca biriktirdiği parayı TEV’e bağışladıktan sonra üzerinden bir yükün kalktığını söylüyordu" diye konuştu.

Adına burs verilecek:

TEV Genel Müdürü Turgut Bozkurt da Şinasi Yaycı’nın ölümünün çok üzücü olduğunu söyleyerek, "Kazandığı ve biriktirdiği herşeyi eğitime bağışlayarak kutsal bir görevi yerine getirdiğini düşünüyoruz. Kendisiyle yaptığımız protokol çerçevesinde önümüzdeki yıldan itibaren adına burslar vermeye ve çok istediği kız yurdu projesini hayata geçirmeye çalışacağız" dedi." (Hürriyet; 31.01.2009 cumartesi)

Bu haber bende derin bir iz bıraktı. Ben de yıllarönce bir yoksul gibi yaşamaya karar verenlerden biriyim. Bana göre, bir yoksul gibi yaşamak insanlığa yapılacak en büyük hizmettir. Rahmetli Şinasi Yaycı bunu başarmış. "Bana yüz lira yeter."demiş, dostlarına ve kimsenin yaşam tarzına müdahele etmesine izin vermemiş.

Elbette ki intihar etmemeliydi...

Yaşamayı en çok hakedenlerden biriydi Şinasi Yaycı...

Hayatına son vermesine çok üzüldüm. Okuduğu üniversitenin birinci sınıf ara tatilinde yanıma gelen kızım da bu haberi okudu, o da çok üzüldü ve bana: "Keşke intihar etmeseydi, acaba niye intihar etti ki baba?!.." diye sordu.

Ben de kızıma şunları söyledim: "Bu tip insanların hayatlarında kendilerine verdikleri bir görevleri vardır. Yüksek idealleri de vardır o insanların. Bu görev ve idealleri de çoğunlukla başarırlar. Bu insanlar için bundan sonra yaşam olmasa da olur."

Korkmazlar... İyilik etmek için yaşayan insanlar asla korkmazlar. İdealleri olan insanlar da kimseye imtina etmezler ve korkmazlar... Yılmazlar; hak bildikleri yolda yürürler... İnsanlığı da bu insanlar, ileri noktalara taşır...

"Paranın öldürdüğü ruhlar, demirin öldürdüğü bedenlerden çoktur."(Walter Scot) Paranın öldürdüğü ruhlar çevremizde o kadar çok ki... İyilik eden insan ruhunu paraya kurban etmez...

Kredi kartlarının ve alınan kredilerin ödenemeyen borçları ve çok zalimce miktarlardaki faiz yükü, bir pandül gibi başımızda gezinen baltaya dönüşmüş durumda. Bugünlerde durumu iyi olan her iyiliksever insan, en az bir yakınının borçlarını kapatmalı ve bir de o borçlunun iş sahibi olmasını sağlamalıdır. Bir de çevresindekilere bir yoksul gibi yaşamayı anlatmalıdır, bunu salık vermelidir.

Acaba hangisi zengin: Ağaç dikip büyüten mi, kereste satan mı?!.. Hangisi varlıklı oluyor, hangisi varoluyor; işte bütün mesele bu!..

Bu haftanın gazeteleri Türkan Saylan'ı yazdı. Eğitime olan büyük katkılarından dolayı, Vehbi Koç Vakfı kendisine 100 bin dolarlık ödül verdi. Cüzzam için de yaptığı savaşı da var Saylan'ın... Bu arada rahmetli Sıdıka Avar'ı da unutmayalım. Kızların okuma savaşı Sıdıka Avar'la başlar... 100 bin dolarlık ödülü de Saylan, kızlarımızın okuması için harcayacak. Ne güzel değil mi?!.. Allah razı olsun; sağolsun varolsun Saylan...

Ülkemizdeki bankaların çoğu yabancıların elinde. Sanayiciler az miktarlardaki kredi taleplerinin bile karşılanmadığını söylüyorlar.Buna karşılık tüketicilere hem kredi kartı, hem de tüketici kredisi veriliyor. Bunlar da artık kolayca ödenemiyor. BDDK verilerine göre 2 milyon 100 bin kredi kartı veya tüketici kredisi ödenemiyor.İşsiz sayısı 2 milyon 900 bin. İşsizlik,açlık ve yoksulluk bunalımları ile vatandaşın bin türlü derdi siyasetin zirvesine ulaşamıyor. Dün de böyleydi, bugün de öyle.. Bugün daha fena...Ulaşacak kadar etkili olduğundaysa çok geç kalınmış olacak.

"38.kurban Bursa'dan: Kriz bir kurban daha aldı. Kriz yüzünden işyerini kapatan ve borçlardan bunalan Ethem Tahancı kendini zeytin ağacına astı."(Türkiye'de Yeniçağ Gazetesi;05.03.2009)

Gün iyilik etme günüdür. Gün bizim bize banzeme günüdür. Diyelim ki kiracınız var, aylardır size kira ödeyemiyor. Geçim sıkıntınız yoksa, kiracınıza dokunmayın; bırakın o evde otursun.Karşısına geçip de biriken alacağınızı bir de yükselen dolar kuruyla tahsil etmeye kalkmayın. Elbet bu günler de geçecek. İyilik edelim; yuvalar yıkılmadan, canlar yitmeden, anneler ağlamadan, çocuklar yaşama sevinçlerinden koparılmadan geçsin...

İyilik eden; iyilik edebilen insan olmak çok güzel bir duygu... Halen hasta olan Cumhuriyet'imizin ilk kadın öğretmeni Fatma Refet Angın'ı ziyaret etmeye gittiğimde bana; "Ben iyilik etmeyi çok seviyorum, iyilik edince huzur buluyorum." demişti.

İyilik edelim huzur bulalm...

fot.hürriyet


 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..