- Kategori
- Aşk - Evlilik
Bırakın yüreğinizi akışına

Çocukluğumdan beri çok savaşçı, hırslı, idealist, mükemmeliyetçi biriydim...
Yenilgilere, hatalara hiç tahammülüm yoktu. Her şey mükemmel olmalıydı, hata yapmamalıydım. En ufak bir hatada kendi kendimi tüketiyordum. Kısacası kendim olmak için inanılmaz bir savaş verdim. Bu savaşların elbette artıları
ve eksileri oldu ama vardığı noktada çok yorgun ve yılgın bir savaşçı gibi hissediyorum kendimi...
Neredeyse hayatımın yarısı savaşmakla geçti. Öyle kırılgan, gururlu ve hassastım ki hayata ve insanlara karşı, çok kalın duvarlar örmüşüm farkında olmadan. Bu duvarlar beni yıkıntılardan, hayal kırıklıklarından ve hata yapmaktan korudu belki ama bir o kadar da yalnızlaştırdı.
İnsanoğlu yalnız değildir aslında, kendi kendini yalnızlaştırır. Elbette yazılmış bir senaryo var dünyaya gönderilirken yanımıza iliştirilen bir senaryo ama yaşadıklarımızın tamamını da kadere bağlamak pek doğru değil...
Çok zor biriydim, hayatı kendi kendime zorlaştırdım. Çok katı kurallarım vardı.''Asla taviz vermem, asla eğilmem, minnet etmem ya da evlenmem'' gibi. Peşin hükümlü olmak, çok mükemmeliyetçilik bilakis daha fazla hata yaptırır insana...
Hayatımda ilk kez serbest bırakıyorum yüreğimi. İlk kez suyu akışına bıraktım. Yüreğimin götürdüğü yere gidiyorum. Beni nerede bırakır ya da ne yana sürüklerse. Öyle mutlu ve huzurluyum ki o eski agresifliğim falan kalmadı. Tıpkı Ömer Hayyam 'ın çok sevdiğim sözünde olduğu gibi yaşıyorum hayatımı, yeniden doğmuş gibi.
Ne demişti sevgili Hayyam; ''Hayatta ne varsa o olur etme merak, yaşamında huzur istiyorsan onu akışına bırak.
7 Haziran 2009'da da sevdiğim adamla evlendim. Dünyanın en mutlu insanıyım şu anda. İnanın dünya yansa umurumda değil. Sizde bırakın yüreğinizi suyun akışına, artık nerede bırakırsa...
Sevgilerimle