Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bırakıp gideceğimiz şeyler üzerine...

Askere gidenler bilirler. Gerek kısa dönem olsun gerek uzun dönem , hepimiz bazen sessizce nizamiyenin kapısına bakıp tezkere alacağımız günü hayal etmişizdir. Hele şafak doğan güneş dendiğinde ertesi gün tezkere alacağımız için , heyecandan uyuyamayız. Ne gariptirki, teskere yaklaştıkça, sorumlu olduğumuz silahımızı, mataramızı, ordunun bize verdiği bütün araç gereçleri birer birer depo çavuşuna teslim edip, artık sadece kazandan ve yatakhaneden düşülmesini beklemeye başlarız. 1 hafta sonra tezkere alacağımız için, bütün olaylara olgun bir bilge gibi yaklaşıp etrafımızdaki alt tertip askerlerin danıştığı birer büyük oluruz. Artık oradaki koşuşturmalar, görevler bizi fazla ilgilendirmez. Nasıl olsa bir hafta sonra gideceğizdir. Kaydımız sadece yemekhanede ve yatakhanede mevcuttur. Bir an evvel kurtulmak istediğimiz yerden bir hafta sonra gideceğizdir. Artık istesekde tezkere gününden sonra yatağımız olmayacak, yemekhanede bize bizim payımız olmayacak. Başka bir deyişle artık askeriyede ne yiyecek rızkımız kalıyor nede yatacak yerimiz.

Eğer dışarıda iyi bir yaşam bizi bekliyorsa , tezkere gününü iple çekeriz.Ama büyük sorunlar bekliyorsa tezkere almamak isteriz.Tabi tezkereyi bırakanlar da var.

Bir bakıma düşündüğünüzde , hayatta aynı askerlik gibi değil midir?Hayatınız bittiğinde (tezkereyi elinize verdiklerinde) artık dünyada ne yiyecek rızkınız kalır.Nede yatacak kalacak yeriniz.(Yemekhaneden ve yatakhaneden düşülmüşsünüzdür.)

Bırakıp gideceğimiz şeyler için ne kadar da çok çaba sarfedip dertlenip kederleniriz.Bunalımlara gireriz.Oysaki her neye sahip olursak olalım , sadece belli bir süre kullanım hakkını elde etmişizdir.Mülkün sahibi olamayız.Herkesin bildiği üzere mülkün sahibi Allah'tır.Mülk derken aklınıza sadece araba , ev ,yazlık , kışlık ,yat , motosiklet vesaire gelmesin.Evlendiğimiz eşimiz , çocuklarımız sağlık parasal durumlar vesaire vesarie hepsi mülkün birer parçasıdır.Biz kendimizde mülküzdür.Dolayısıyla verilen hayat tamamen bir kullanım hakkı , yani başka bir deyişle kiralamadır.Belli bir zaman sonra sona erecektir.

Eğer bu dünyadaki mala mülke örneğin , BMW , MERCEDES , RANGE ROVER ,FERRARİ , MALİKHANE ,YAZLIK KIŞLIK ,ÖZEL UÇAK , YATLAR vs. sahip isek , bırakıp giderkende o kadar acı çekeriz.Çünkü hepsi bizim için bir rahatlıktır , bir güzelliktir.Tabi bu kişiden kişiye değişir.Tüm bu söylediklerimde sağlık sıhhat yönünden bir problem olmadığını farzederek söylüyorum.

Konuya askerlik haricinde bir örnek verecek olursak:Farz edelim İstanbulda yaşıyoruz ve Antalyaya tatile gittik.Her ne kadar Antalyada eğlenirken , bilinçaltımızda daima ,Antalya ya ait olmadığımızı , İstanbul'da yaşadığımızı , işimizin evimizini ,ailemizin ,dostlarımızın akrabalarımızın hepsinin İstanbul'da olduğu gerçeği vardır.Kendimizi yaptığımız tatile ne kadar adapte edersek , o kadar tatil dönüşü az üzgün oluruz.

Örnekleri çoğaltmak mümkün.Hepimiz etrafımızda vefat edenleri duyuyor , yakınlarımızı kaybediyor ,annemizi babamızı kardeşimizi ağbimizi ablalamızı kaybediyor ve derin üzüntülere gark oluyoruz.Oysaki onlar gerçek yurtlarına ait oldukları yere dönmüşlerdir.Kira sözleşmeleri bitmiş ve bütün sahip oldukları şeyleri bırakıp , gerçek yurtlarına dönmüşlerdir.Sıra bize de gelecektir.

Diyebiliriz ki , "E ne yapalım ,çalışmadan yan gelip yatalım mı?Hayatlarımızı devam ettirmek zorundayız".Tabiki devam ettirmek zorundayız , ancak küçük bir nüans farkını devamlı hatırlayarak.

Bir şey düşünelim.Bu şey ,araba olsun ,ev olsun ,ihale olsun ,elbise olsun ne olursa olsun.O şeyi elde etmek istiyorsak onun için mücadele edelim ama mücadelemiz sonunda elde edemessek , bunalıma girmeyelim.Tamam mücadelemizi verelim ama kazanamazsak ta kabullenelim.Çünkü mülkün sahibi , mülkünden istediğine verir.İstemediğine vermez.Ama vermediğine de muhakkak daha iyisini daha güzelini verir.Bu şuna benzer , 1970 senesinde son model bir arabayı çok istersiniz alamazssınız ama 2005 senesinde son model bir araba alırsınız.Aldığınız arabanın teknolojisiyle , 1970 model arabanın teknolojisini karşılaştırdığınızda muazzam bir fark ortaya çıkar.Bu sefer de mualif olarak şunu düşünebilirsiniz.1970 senesinde 20 li yaşlardaydım şimdi 55 yaşındayım.Bu saatten sonra ne yapayım arabayı. O zaman şunu söylemek gerekir.Hiç yaşlanmanın olmadığı öbür dünyada son model bir arabaya ne dersiniz?

Çağımız insanının en büyük stres nedenlerinden birisi , elde etmek istediği şeyi elde edememesi veya hedeflerine ulaşamamasıdır.Çabalar durur.O çabalama içinde hedefinden başka birşey görmediği için , kendini yıpratır , stres yapar ve en sonunda hastalanır ve birgün birden bire herşeyi değişir.Bir bakmıştırki hayatı bitmiş.O zaman ne oluyor diye şaşkınlıkla etrafına bakar ve içinde olduğu dünyanın güzelliklerini görür.Tabi doğal olarak onlarıda ister ama orada maalesef kapitalizm ve serbest piyasa koşulları geçerli değildir.Mülkiyet hakkından eser yoktur.O güzelliklere ulaşması için yapabileceği birşey yoktur ve derin bir pişmanlık duyar.O anda anlarki , bu güzellikler için uğraşacağı zamanı , dünyada araba almak veya ev almak için kullanacağı zamana eklemiş ve maalesef boş şeylerin peşinde koşmuştur.Boştur çünkü elde etse bile zaten bırakacaktır.Tabi üstüne üstlük dünyadayken o hırsla bazı kişileri üzmüş ,bazılarının haklarını yemiştir.Bir de onların cezasını çekmek zorunda kalacaktır.Ziyandadır.Tıpkı Kuran-ı Kerim'de bildirildiği gibi.

Peki ne yapmalı?

Hiçbirşeye başlamadan önce , "Yalan Dünya" dendiği zaman bu lafz bir kulağından girip , bir kulağından çıkmamalı bunları düşünerek , gerçekten çok güzel söz demelidir.Bırakıp gideceğinin farkına varmalıdır.Maalesef insanlarda islamiyet denidiğinde insanların aklına şalvarlı ,karaçarşaflı,tabular içinde boğulmuş insanlar gelmektedir.Doğal olarak bu görünütüde insana itici gelmektedir.Katoliklerin rahibeleri gibi , veya papazları gibi karalar giyinip dünyanın nimetlerinden yararlanmadan bir yaşam akla gelmektedir.

Oysaki , İslamiyet göründüğünden çok farklıdır.Herşeyden önce kurallara uyupta , insanlarla iyi ilişkiler içinde bulunulursa Allah bizlere dünya nimetlerinden faydalanma nimeti vermiştir.Hatta vermiş olduğu nimeti Allah kulunun üzerinde görmek ister.Hiç dikkat ettiniz mi , bazı insanların kısmeti çok boldur.Herşey ayağına gelir.Nedeni ise o ayağına gelen kısmetlere önem vermemektedir o kimseler.Bırakıp gideceklerini bildikleri için fazla önem vermezler ve paylaşırlar.Paylaştıkça da kısmetleri artar.Arttıkça da paylaşırlar.

Bu konu uzar gider.

Sevgiyle kalın.

 
Toplam blog
: 116
: 735
Kayıt tarihi
: 27.07.06
 
 

1994 Uludağ Üniversitesi İ.İ.B.F. İktisat bölümü mezunuyum. Aynı üniversitede Genel İktisat Polit..