Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '09

 
Kategori
Deneme
 

Biraz sana ihtiyacım var

Biraz sana ihtiyacım var
 

Elimde mevsiminden kaçmış erguvan kokularıyla, ömrümün önünü temizlemeye çıktım, gör ne olursun


El yapımı, temiz dövülmüş, çapaksız çeperlerde birikti acı senden sonra. Sonrasını bilmek değil de, yaşamak öyle ağır ve anısını öyle hızlı siliyor ki sana dair olanın; eskime diye o zamanlar, içimden ne sen geç istiyorum, ne de kendimden geçeyim. Sen öyle hemencecik gelmiyorsun aklıma. Sen gelince depremler de geliyor, uçurumlar durur mu, onlarda geliyor elbet. Sen giderken… Gitmedin ya, bu ayrı mesele. Giderken bıraktığın sessizlik de geliyor aklıma, şarkılar başlıyor şakağımda, tetiği düşmüş şarkılar. Kimi görsem yapışıp yakasına, şarkıları soruyorum sonra, içinden sen geçen şarkıları. Ne bilen var benden başka, ne de duyan. Salıver beni bu anıdan, böyle çıldıramam, çıldırmış olamam, bize bunlar olmuş olamaz, salıver sevdiğim. Salıver lütfen… Öğle vakti göğsümü güneşe asıyorum artık. Derdim biraz kurumak, içimi kurutmak sanki. Gerçi buna kurumak mı denir, yoksa yokluğunun takvimin de kavrulmak mı, bilemedim. Bilemedim ama belki bir gün diye, o bir günün hatırına gizlendim işte neyleyim. Adın yokken, adlara yazılmış şiirlerden gizlendim. Hayat, karşı pencerede gizlendiğimi bilen isterikti, ayartmaya alesta. Tüm perdeler sıkı sıkıya tembihli, uzun uzadıya gizlendim. Soyundu sonunda hayat, vaktidir der gibi. Vaktiydi evet, anladım. Gözüme kestirdim ben hayatı, yolu yok, vaktidir. O da bunu biliyor da, bildiğinden böyle yapıyor sanki. Hani içim kaldırmaz, aldı işte aldığını üstü kalsın dedim ya, aldırma sen, unut lütfen. Şimdi sen giderken dilime döktüğüm, naftalinleri siliyorum. Sanki mevsimi gelmiş gibi, sanki sen gelmişsin gibi. Biraz sana ihtiyacım var biraz da sana, hepsi bu. Dilinde aşk sektirene durgun sular gerek, benim içimde denizler devriliyor. Neredeysen seslen, bir kez bile olsa bak bana ne olursun, hadi dokun. Dokun bak, ellerim hala nasıl da yanıyor, yanıma bıraktığın son gecenin alevinde. Bırak alayım o kadın dudaklarını yüzünün nar dallarından. Alıp ömrümün babil kulesinde infilaklara süreyim bırak. Dinsin bu kanardağ. Bırak dinlensin darısını başa çeken nazarlar. Kendi sesimi, kumu kurumuş kıyılarda beklediğim, çığlıklarım geliyor gördüm. Gördüm, içdenizlerimde çocuk seslerinden yelkenleri kocaman açıktı. Sağrısı ıslak atlara binmiş koşarkanat geliyor diyorum. Bırak omuzlarını örtsün yaşama sevincim şal gibi ve sen, alnı göğü öpen dağlara serili ilkyaz saraylarıma çekil benimle. Bırak boynuna sarılsın gözlerim, bırak. Bak, yüzümde yeni geçmiş ağrıların ferahlığı var. Dişlerime inciler iltica ediyor gülerken, görmüyor musun? Delirdim sanma sakın, aklımda filistinli çocuklar hayatı taşlıyor, bu bir intifada. Bu aşktan başlayıp aşka kadar bir anlamaya varma. İçimin yeryüzüne dağılmış anılarına ağlamayı bıraktım ben anla. Elimde mevsiminden kaçmış erguvan kokularıyla, ömrümün önünü temizlemeye çıktım, gör ne olursun. Dedim ya, biraz sana ihtiyacım var biraz da sana, hepsi bu.

 
Toplam blog
: 8
: 488
Kayıt tarihi
: 07.10.08
 
 

İstanbul doğumluyum. Ankara Üniversitesi SBF Kamu yönetimi mezunuyum. En büyük zevklerim arasında ki..