Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

Bireyin özgürleşmesi

Bireyin özgürleşmesi
 

SÜMELA MANASTIRI -TRABZON, KAÇIRILAN ESERLERİN FOTO SERGİSİ 1993


Katılım sözcüğü günümüzde giderek önem kazandı. Toplumumuzun gelişimi, bireylerin yaşamın her alanına katılımı, katılımlarının kurumlaşması sonucu sağlanabilir ancak. Toplumdaki bu gelişim, bireysel özgürlüklerin kullanımı ve toplumun demokratikleşmesiyle olanaklıdır.

1985 yılında, Birleşmiş Milletler Örgütü, “katılım” ilkesini, gençliğin toplum yaşamına katılması, yaşamın her alanında sorumluluk alması biçiminde yorumlayıp onayladı. Birleşmiş Milletler Örgütü’nün onayladığı bu ilke her ülkede yaşama geçirilemedi. Çünkü, o ülkenin yönetim biçimi bireylerin katılımını engelliyordu. Gençliğin yaşama katılımı ancak demokratik ülkeler için söz konusuydu.

Demokrasi, dünyada insan onuruna yaraşır, bireysel özgürlüklere yer veren, insanın gelişmesi, yeteneklerini kullanarak yaratıcılığını kanıtlaması açısından tartışmasız bir yönetim biçimidir. Günümüzde demokrasiyle yönetilen toplumlar demokrasilerini daha da geliştirerek bireylerine devlet karşısında yeni haklar sağladılar. Bireyin onaylamadığı savaşa katılmama kararı elde edilen en önemli kazanımdı. Ulusların barışa ve dostluğa duydukları özlem –bir bakıma- bireyin özgürleşmesiyle sağlanacaktı.

Demokrasiye ulaşan toplumlar önemli kazanımlar elde ettiler. Öncelikle birey, yeteneği ölçüsünde dünden aldığı kültürel birikimi yenileyip yoğurarak gününe taşıdı. Kişi, ortaya koyduğu ürünleriyle çağını yakalaması için içinde yaşadığı topluma yeni olanaklar sundu.

Kültür, yaşantıların toplamıdır gerçeğini öncelikle sanatçılar dikkate almak durumundadırlar. Bu gerçeği, yeni kazanımlara yazarlar, ozanlar, sanatçılar götürecektir Sanatçı, dünden aldığını çağın gerçekleriyle bütünleştirip çoğaltarak yeniden üretecektir. Bireysel yeteneklerini bu doğrultuda kullanarak toplumunu kucaklayan ürünler sunması kaçınılmaz ve ertelenmez bir görevdir. Bu süreç, kuşaktan kuşağa sürüp gidecektir.

 Bizler, “Anadolu Uygarlığı” diye bilinen kültür birikimine sahip çıkmak zorunda olduğumuzu geç de olsa anladık. Bugün, yaşanmışlığın adı olan kültürel varsıllığımızı koruyup geliştirmek göreviyle karşı karşıya bulunuyoruz. Dünden kalan kültürel değerleri günümüze taşırken dünü yinelemeden çağımıza uyan ve özgün olanı yaratmalıyız.

Sanat adamımız Zülfü Livaneli Yunanlı meslektaşı Mikis Theodorakis ile gerçekleştirdikleri müzik şenliklerinde iki ulusun ortak kültürlerinin dili oldular. Böylece Türk ve Yunan uluslarının dostluk, barış içinde yaşanabilirliğini  –siyasilere inat –  yarattıkları coşkularla kanıtladılar. Bu, barış ve dostluk adına atılan önemli bir adımdı.

Bireyin, toplumsal işleyiş içinde sorumluluğunu duyarak katılımı gerçekleştiğinde kültürel alanda gelişeceğimiz gibi, sorunlarımızın çözümünde önemli bir kaynağı ve yöntemi de toplumsal yaşamımıza sokmuş olacağız. Böylece, birey; içinde yaşadığı topluma, çağına karşı görevini yerine getirmiş olacaktır.                                                                               

Toplumumuzun, yurdumuzun geçmişinden bugüne değin oluşan kültürel çeşitliliği biliyoruz. Kültürümüzdeki bu çeşitlilik çağı yakalamada bizlere kolaylık sağlıyor, bizleri şanslı kılıyor. Eğer, dünün birikimini değerlendirip yorumlamada  - tek boyutluluğa indirgemeden -  yaratıcı gücümüzü kullanabilirsek toplumumuzun özlem duyduğu kalkınmışlığı sağlamakla  kalmayıp Atatürk’ün bizlere bıraktığı başka uluslara örnek olma özelliğini de bir kez daha kanıtlamış oluruz.

Bireyin özgürleşmesiyle kültürlerini geliştiren toplumların yakınlaşacağını, dostluklar kuracağını görüyoruz. İnsanlık bunu yakalamak yolundadır. Bunu  kültürlerin yaygınlaşması sağlayacaktır. İşte, çağımız bireyin olacaktır gerçeğiyle anlatılmak istenen budur!

 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..