Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

25 Mayıs '10

 
Kategori
Siyaset
 

Birileri Yine Kürtlerle Oynuyor !..

Birileri Yine Kürtlerle Oynuyor !..
 

Yürüyün yürümesine de birilerine de körü körüne bağlanmayın...


BDP, Kürtleri TSK’ya ve devlete karşı farklı biçimde örgütlemeye ve seferber etmeye devam ediyor. Birkaç seferdir yapıyorlar bunu. Daha doğrusu yaptırılıyor. Zorla veya kafalarına girilerek, damarlarına enjekte edilerek.

Yakın zamanda BDP organizasyonundaki kalabalık bir topluluk, canlı kalkan olmak için yola çıkmıştı ve yarı yolda Jandarma güçleri tarafından durdurulmuştu. Daha ileriye geçmeleri de izin verilmemişti. Şimdi yine bir diğer BDP organizasyonda, TSK’nın sınır ötesi operasyonlarını protesto etmek için binlerce vatandaşı bir araya getirerek, Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde yollara döküldüler…

Şehir içi olaylarda ön saflara çocuk ve kadınları koyan BDP, b tarz yürüyüşlerde de ön saflara yine kadınları koyuyorlar ama başlarına da vekilleri dikiyorlar ki, olası bir engellemede hemen, polise ya da jandarmaya diklensin ve gövde gösterisi yapsınlar. Nasıl olsa dokunulmazlıkları var ya ! Dokunulmayacağını bildiklerinden, hem diklenirler, hem hakaret ederler.

Şimdi, yürümek ve operasyonları protesto etmek suç mu ? Demokratik hak değil midir diyenler olacaktır. Elbette, “yürüyüş ve gösteri düzenleme kanuna muhalefet” edilmedikten sonra, yürüyüş ve protesto hakkı, her demokratik toplumun unsurlarından biridir. Yani herkesin hakkıdır, hakkı olmasına da, ezelden beri TSK’nın operasyonlarını protesto eden Kürt siyasiler, şimdilerde neden yine halkı peşine taktılar. Çünkü, terörist grupların konuşlandığı, kamp kurduğu ve pusuya yattığı dağlara Türk silahlı Kuvvetleri’nin uçakları bomba yağdırıyor. Bundan dolayı da Kürt vekiller ve arkasına takılan Kürt vatandaşlar da bunu protesto ediyor. Bu sebeplerle, yürüyüş düzenliyorlar, miting yapıyorlar ve canlı kalkan olmaya çalışıyorlar.

Ellerinde taşıdıkları pankartlarda “TSK operasyonları hemen durdurmalıdır” yazıyor. Tabiki, asker hemen onları dinlemeli ve operasyonları sona erdirmeli mi peki? Yok canım, koskoca TSK, bir grup etnik siyasetçinin ağzından çıkan lafa mı bakacak diyenlerde haklıdır. TSK, zamanı geldiğinde operasyonları da durduracaktır ama sınırlardaki terör tehdidi ve dağlardaki teröristler bitince ya da top yekün silah bırakınca…

Siyasi yönünü bir tarafa bırakıp, onların tarafından baktığınızda, içlerinde dağda çocukları, yeğenleri, kardeşleri, torunları, yavukluları olanlar vardır muhakkak. Sonuna kadar insancıl yönden buna katılıyorum. Evet, silahlar susmalı ve bu topraklarda barış egemen olmalıdır. Ancak, silahların susması, susturulması tek taraflı değildir. Ve bugüne kadar, hiçbir Kürt etniği ile yapılmış bu tarz eylemlerde hiçbir süratte, karşı tarafın silahları bırakması istenmiyor. Onlara böyle bir çağrıda bulunulmuyor. Böyle bir talep de yok ortalarda. Yalnızca TSK’dan silah bırakması isteniyor. Sanki, TSK suçsuz, silahsız insanların üzerine bomba yağdırıyormuş gibi.. Ama gelin görün ki Kürt siyasilere göre aynen öyledir. Onlara göre doğu’da ve güney doğu’da ki operasyonlar ‘terör’ için değildir. Kürt halkına yöneliktir.. Onlara göre ‘terör’ diye ‘terör sorunu’ diye bir şey yoktur. Kürt vardır, kürt sorunu vardır..

BDP başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Erdoğan'a seslenerek, "Kandil'e savaş uçakları değil, barış heyeti gönder. Bu halkın barışa olan özlemini görmelisin" demiş..

Yahu, bu devlet teröristlerle görüşmeye, masaya oturmaya neden birilerini göndersin. Gönderilecek heyetin adı ‘barış heyeti’ olsa bile… Neticede masanın bir tarafında oturan teröristler olmayacak mı ? Kaldı ki, gönderilen heyet, gerçekten barışı mı götürecek dağlara, oradan barışı mı getirecek buralara. Onlar, bu devlete, askere, polise silah sıktıkça, bomba attıkça ve barış için çözümsüz şartlar koştukça, çocukların, gençlerin dağlara çıkışı engellenmediği ve bu gerçek değişmediği sürece de, kalıcı barışın gelmesi zor görünüyor.

Operasyonlar sırasında ölen 2 PKK’lının Yüksekovalı olduğunu belirten BDP başkanı Demirtaş, "Yüksekovalı olan iki kardeşimiz de bu saldırılarda hayatını kaybetti. Halkımızın başı sağolsun. Bu barış yürüyüşlerinin, bu barış çağrılarının, bu barış eylemlerinin ne kadar gerekli ve acil olduğunu bu halk yakından biliyor. Bugün burada uçakların, helikopterlerin operasyonlara gittiği bu yolda, canlarımız siper ettik. Bu halk barış için yollardaysa, Erdoğan'ın bunu bilmesi gerekiyor" diye konuştuğunda, bu ülkede kaç kişi “kardeşim, sizin canınızı siper ettiğiniz PKK’nın kahpe kurşunu ile geçenlerde kaç tane ana kuzusunu, vatan evladını şehit verdik. O zaman neden canınız yanmadı. Neden çıkıp da, Türk ulusunun acısını paylaşıyoruz. Başımız sağ olsun “ demediniz.. Neden her şehit tabutunun ardından çıkıp da PeKeKe’ye “silahları susturun, bu aka kan dursun. Ne Kürt anası, ne Türk anası ağlamasın” demiyorsunuz.. Bunu demediğiniz sürece, meydanlarda, yollarda “Biji Apo” ve “Apo’ya özgürlük” ya da “ dağlara selam, ateşe devam” dediğiniz sürece, ne bu operasyonlar biter, ne kalıcı barış gelir bu topraklara.

Demirtaş, "Halkın uzattığı barış eli havada kalmasın. Halkın uzattığı barış eline savaş uçakları ile cevap vermek büyük bir talihsizliktir. Bu operasyonlar bugün bu halkın evlatlarını öldürmek için yapılabilir, ama yarın da AK Parti hükümetinin sonunu getirecektir. Biz bu dağlarda ölüm istemiyoruz. Bu halk kendi evlatlarının yolunu gözlüyor. Biz artık Gever-Şemdinli yolunu barış yolunu ilan ettik" diye konuşmuş. Ne güzel kardeşim. Bu sözlerin bir dikeni yok. Ama aynı sözleri dağdakilere de söyle. De ki, tamam bu kadar yeter. Bırakın silahı, inin aşağıya ve bitsin bu kan, gözyaşı. Ama diyemezsiniz, söyleyemezsiniz. Çünkü, damardan bağlı olduğunuz o örgüt ve Kürt diasporası buna izin vermez değil mi ?

BDP barıştan, demokrasiden ve hukuktan bahsediyor ama eylemlerinin, söylemlerinin ne kadar demokratik ve ne kadar barış yanlısı olduğu tartışılır. Özlenen siyaseti yapmadıkları için, Kürt halkını da doğru bilgilendirip, doğru yönlendirmiyorlar. Örneğin, geçen günlerde, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun “Kürt sorununun, doğu’da, güneydoğu’da ekonomik yatırımlarla ve işsiz gençlere iş verilmesiyle son bulacağını” söylemesi üzerine BDP Başkanı Kürt vatandaşlara hitaben “Kürtlere iş, para verirsek onlar dillerinden, kimliklerinden vazgeçer’ demeye getiriyor. Bu klasik bir CHP zihniyetidir. İflas etmiş, imha ve asimilasyon politikalarıdır. Kürt sorunu vardır. Siyasal, sosyal bir Kürt sorunu vardır. Kürtlerin para karşılığında dillerinden, kimliklerinden vazgeçeceğini kastetmek, facia ve hakarettir” diye konuşuyor ve kalabalıktan “yuuh” diye sözler duyuluyor…

Kılıçdaroğlu’nun dediği doğrudur. Bölge ekonomik olarak güçlendirilirse, bölge de ne terör sorunu olacaktır – çünkü, gençler dağa çıkmayacaktır-, ne de kavga olacaktır. Çünkü oradaki insanların birincil sorunu ne Apo, ne Pkk, ne Bdp, ne federalizm, ne de Kürdistan’dır. Oradaki insanların ilk meselesi iş, aş ve güvenliktir. Bu da sağlam politikalarla ve ekonomik yatırımlarla halledilebilir. Boşuna bu halkı kullanmayın ve zihinlerini bulandırıp, devlete ve millete karşı cephe içine sokmayın..

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara