Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '08

 
Kategori
Güncel
 

Birşey hariç herşey vardı.

Sanatçı Dursun Salkım'a 10 yıl aradan sonra, ikinci kitabımı takdim ettim...!

ONA ULAŞABİLMEK İÇİN ÇÖKERTME OYNAYAN İKİ BELEDİYE BAŞKANI VE PARTİLİLER ARASINDAN ADETA SÜZÜLEREK GEÇTİM...!

DSP 'nin ilginç yemeğinde, ”alkol sınırlı” diyenlere nispet, meraklısını zil zurna sarhoş edecek kadar bol miktarda alkolden, org, gitar, davul ve zurnadan tutunuz da, Türk Sanat Müziğine, Milaslı yılların sanatçısı Dursun Salkım dahil her şey vardı. Mikrofondaki sunucular boş durmuyor partinin propagandasını en iyi şekilde yapmaya çalışıyorlardı. Öyle anlar geldi ki, miting alanlarındaymışız gibi bir duyguya kapıldık! Hele Başkan Hürol Önder'in salona girdiği anda, mikrofon başındaki sunucu, adeta kendisini kaybedercesine duyurular, iltifatlar yağdırarak, Sayın Önder'in halkla kucaklaşmak için mücadele verdiğini, yanına gidebilmekte güçlük çektiğini ilan ediyordu! Salonda bir grup, milleti galeyana getirebilmek için müthiş bir tezahürat yapıyordu. Haksız da değillerdi hani; gelişmeler Başkan Önder'in, kendi döneminden önceki durgunluğa oranla “az zamanda çok işler yaptığı” gerçeğini getirip dayatıyordu. ”Çalışkan bir başkandı Hürol Önder”

Salon tamamen doluydu. Hatta sıkışıklıklar vardı. Başta Yatağan olmak üzere bir çok ilçeden konuklar gelmişti. Sunucu özür üstüne özür dileyerek, hava muhalefeti yüzünden dayanışma yemeğini açık havada yapamadıklarından dolayı özür üstüne özür diliyor, davetlilerden anlayış bekliyordu!

Ören Belediye başkanı Kazım Turan, rahmetli Ecevit ve onun erdemlerinden bahsetti mikrofon başına geldiğinde. Önce SHP, ardından CHP son olarak da DSP' de karar kılmıştı Başkan. Partisiyle yollarını ayrılmasaydı, Ecevit'e olan hayranlığını öğrenemeyecektik belkide! Neyse “her olmayan şeyde bir hayır vardır” diyelim biz yine de. Bir ayrılığın getirdiği buluşma, Başkan'ın, Rahmetli'ye karşı beslediği hayranlığı da su yüzüne çıkartmış oldu böylece!

Salondan yükselen “En büyük bizim başkan” şeklindeki tezahürata, “büyük olan sizlersiniz” diyerek karşılık verdi Hürol başkan. “Sessizliğin sesi” olarak görülüyordu, öyle yazıyordu hemşehrileriyle birlikte göründüğü afişte.

Sanatçımız Dursun Salkım, meğer dayısıymış başkan Hürol Önder'in. Seçim günü televizyon başında, sayın Önder'in kazanacağı haberini merakla bekleyeceğini ifade etti mikrofonda.

İkinci ya da üçüncü parçasını icra ederken, ortak bir anımız canlandı beynimde! Yanılmıyorsam 1998 yılıydı. Belediye'de karşılaşmıştık kendisiyle. Belediye Halkla İlişkiler Sorumlusu Nevzat Çağlar Tüfekçi, röportaj yapmamı önerdi sayın Salkım'la. Koşar adım büroma gelerek, ses cihazını, fotoğraf makinesini ve bir de Nazmi Yükselen kitabı alarak, yine koşar adım belediyeye dönmüştüm. Kitabı kendisine takdim ederken “Nazmi ağabey hep sitem ederek konuşuyor sizden bahsederken, biraz vefasızlıkla suçluyor sizi. Uzun yıllardan beridir de görüşmemişsiniz anladığım kadarıyla. Birlikte kendisini ziyarete gider miyiz?” diye sorduğumda “elbette gideriz, neden olmasın?” demişti.

Bir sevinç dalgası sarmıştı benliğimi. Kendi arabasına binip, Nazmi Beyin evine vardığımızda, kapıyı açan eşi Leman hanım, gözlerine inanamamıştı adeta! Meğer 30 yılı aşkın bir süreden beridir görüşmüyorlarmış! “Vefasız seni” deyip durdu Karı-Koca! Kahve sohbetinde buzlar erimişti; mutluluk içerisinde ayrılmıştık oradan.

İstanbul'a gidip kitabı okuyunca, aramıştı beni. Nazmi bey onu, nankörlük ve vefasızlıkla suçluyordu kitabın bir yerinde. “Ben bunu hak etmedim” diyordu telefondaki sesi! Benim Nazmi beyi “kırılır ama bunu okuyunca” diyerek uyarmama rağmen, yine de kitaba giren o bölüm, yaralamıştı Sanatçı'yı.

Kendi kendime bunları düşünürken, sanki görünmez bir kuvvet çekip yukarıya kaldırdı beni oturduğum sandalyeden. Büroya gidip yazdığım romanı alacak ve Sayın Dursun Salkım'a kendimi tanıttıktan sonra takdim edecektim. Öyle de yaptım. Gidip geri dönmem, tıpkı on yıl önceki gibi süratli olmuştu. Program 20 dakika sonra tamamlandı. Sanatçı sahneden inip yerine oturduktan sonra, Çökertme oynayan iki Belediye başkanı ve onlara refakat edenler arasından, adeta süzülürcesine geçerek biraz ötedeki Dursun Salkımın yanına vardım. Arkasından omzunu tıklayıp “bir dakikanızı alabilir miyim?” diye sorup, olumlu cevabı aldıktan sonra, kendimi tanıtıp geçmişte birlikte Nazmi beyin evine gittiğimizi ve o gün kendisine sanatçı Yükselen'in hayatı ve sanatıyla ilgili hazırladığım kitabı takdim ettiğimi anımsattım. ”Gayet iyi hatırlıyorum” deyince, elimdeki zarftan kitabı çıkartarak “şimdi de size Milas'ta Son Çığlık” isimli romanımı takdim etmek istiyorum” dedim.

Kitaba ilgiyle baktı. İlk sayfayı açıp “Sayın Dursun Salkım'a sağlık ve mutluluk dileklerimle” yazısına göz attıktan sonra “bunu bana mı veriyorsunuz?” diye sordu. “Elbette başka ne olabilir ki?” dedim azıcık da hayret ederek. (Bu onun sanatçı kişiliğine duyduğumuz saygıdan dolayı, ona takdim etme duygularımızın depreşmesi sonucu, içimizden gelen bir jestti; ille de başka anlamda bir karşılığı mı olmalıydı?)

“Telefon numaranız var mı kitapta?” diye sordu. “Var ama ben size kartımı da takdim edeyim” diyerek cebimden çıkardığım kartvizitimi uzattım.

Tüm bu konuşmalar birkaç dakika içerisinde olmuştu. Yerimden kalkıp, elimi uzatarak Müsaade istedim. Çok memnun olduğu belliydi. Eminim, kitabı okuduktan sonra, izlenimini aktarmak için istemişti telefon numaramı.

Sarıldık birbirimize. Dudaklarımdan “Milaslılar olarak sizinle gurur duyuyoruz” cümlesi dökülüverdi.

Salondan ayrılırken, Çökertme oyunu tüm hızıyla devam ediyordu.

Benden sonra merdivenden inen iki kişi, ola ki son basamakları fark edemediklerinden yuvarlandılar alkollü kafalarla. Baktım birisi bizim Burgaz' lı Kemaldi. Kafası dumanlı hayli insan vardı binanın sağında solunda.

Neyse ki kavga etmiyorlardı en azından, öteki sol partinin yakın geçmişte ayni binadaki yemeğinde olduğu gibi..!

İçki, servis, müzik, tezahürat, davul, zurna, Çökertme, her şey tamamdı..!

Ama bu bir düğün yemeği değil, ilçe Başkanı'nın, 10 bin oy alacaklarını iddia ettiği seçim haftasının ardından, "Pazartesi günü , başkan Hürol Önderin hiç ara vermemişçesine, kaldığı yerden işine devam edecek" demeye getirdiği DSP'nin yemeğiydi.

Yukarıda var olduğunu belirttiğimiz şeylere rağmen, bizce yine de eksik olan bir şey vardı...!

 
Toplam blog
: 26
: 538
Kayıt tarihi
: 06.09.08
 
 

1950 yılnda Kıbrıs'ın Galatya(Mehmetçik) Köyü'nde dünyaya geldim. İlk ve orta okulu köyüm Mehmetçi..