Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

01 Aralık '12

 
Kategori
Deneme
 

Bitirmek istediğim umutsuz çıkışların

Bitirmek istediğim umutsuz çıkışların
 

Şimdi o gökkuşağını andıran renkli kumaşların, kemerlerin bir darağacı işlevi görmekte.

O yatağının altında sakladığın papatyalar ölüm sebebin. Kendin almıştın, en acı gidilişinin olduğu gece, köprü başında soğumuş elleriyle çiçek satmaya çalışan yaşlı bir kadından, cebinde kalan son para karşılığında satın almıştın o bir demet papatyayı. Bir daha canın bu denli yanmasın diyeydi, bilirdim.

Kurmadığın tüm hayaller de, diğerleri gibi kırılmasın diyeydi. Göğ sen bakmasaydın mavi kalacaktı çünkü, baktın oysa, büyüyü bozdun. Umut ettiğinde karanlığa düştün. Etmeseydin şeffaf bir boşlukta kalmaya devam edecektin ve bu daha iyi olacaktı, bilirdim.

Şimdi benim ellerim kanıyor uzanamıyorum diye saçlarına. Bensiz uzadılar, büyüdün. Güneşi severdi içindeki küçük, ekmeğin yumuşaklığını, çayın kırmızısını severdi. Ben öğrettim koyu bulutları, ben içirdim ona en acı kahvesini ve ben sevdirdim imkansızları. Şimdi uzağım ve içindekini öldürerek büyüdün yine. Ne ara karar verdin acılarından nefret etmeye? Sırf güzel bir şeyleri yok etmek niyetiyle dikenlerine rağmen gülleri dalından koparıp attığını biliyorum. Ellerinin güzelliği tutulmadı diye çoktandır kayıp zaten, farkında olmalıydın. Adın, bir başkası tarafından söylenilmediği her gün eskiyor.

Gök gürültülerinden yorganına sığınırkenki korkulu hallerini hatırlıyorum. 
Dudağını kanatmışsın yine dediğimde parmağınla yaranı kapatma çabalarını.
Şimdi dizlerin yara bere içinde ve papatyaların kızıla döndü. Yapraklarını koparırken kendi saçlarını yolmuşsun gibi bir his. Dahası değil. Ve saçların uzun çoktandır. Onları yok et artık. Çünkü herkes senin saçlarına tutunup çıkıyor kendi çukurundan. Çünkü her mutlu ettiğin kişi tarafından gizli aklar ekiliyor köklerine.

İçindeki mavi kuşları özgür bırak diyorum. 
Ama bende siyah kargadan fazlası yok diyorsun artık.

Gökkuşağı ilk kez bu kadar siyah. Elbisen ilk defa bu kadar kirli. Ruhun ilk defa bu kadar aç sevgiye.  Göğsünde yok edilemeyen nefretlerin hırıltısı, boynunda tırnak izlerin. Benimse boğazımda misafirlikten ev sahipliğine geçmiş koca bir düğüm. Odam “katil ile kurbanın anlık çatışması kadar sükunet içinde”. Üst üste yıktığımız ölü bedenleri barındırıyor karyolam. Çirkinlikle bezeli geçmişimiz senin sonun oluyor şimdi. Ayak parmak uçlarındaki gergin bekleyiş sona eriyor bu son dakika. Figuranı oynadığın filmimde bir sahne daha kapanıyor. Başrolü kendime dahi vermedim içimdeki vücut bulmamış hayvanlar kaburgalarımı kırmaktaki ısrarını kessin diye. 
Son nefesin beni de öldürüyor. Göğümüzdeki siyahlık sen gidince daha bir kararıyor. 
.
..
...
"Soluğundaki acıyı hissettim. Acıttı beni.. Benim acılarımı hissettim..."
 
Toplam blog
: 30
: 503
Kayıt tarihi
: 27.02.11
 
 

Hayatı film gibi yaşayan, başından dert eksik olmayan, durup dururken ağlayabilen ama herşeye rağ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara