- Kategori
- Basın Yayın / Medya
Biz böyle öğrenmedik...
""Kars’ta yanardağ faciası"
Tarihte bugün. Kars’ta yanardağ faaliyete geçti. Pernavut nahiyesi boşaltıldı. İşte tarih içinde bugünkü gelişmeler"
Haberi görünce bir şaşkınlık yaşadım. Spotu tıkladığımda ise aşağıdaki habere ulaştım.
"21/07/1959 - Kars’ta bir yanardağ faaliyete geçti. Sütlübiyan dağında iki krater oluştu. Yanardağın tehdit ettiği Pernavut nahiyesi boşaltıldı"
Haberi okuduğumda, tam anlamı ile bir şok yaşadım. Yıllar içerisinde sahip olduğum bir bilgi yerle bir olmuştu. Gerek okuduğum okullarda, gerekse kültürel paylaşımlarda Türkiye'de aktif bir yanardağ olmadığını öğrenmiştim. Oysa haber bunun tam aksini söylüyordu.
Bana göre bu araştırılması gereken bir durumdu. Çünkü haber, bilgilerimle çelişiyordu. Ben araştırdım, edindiğim bilgiyi ise aşağıda yazacağım. Ancak burada daha önemli olan bir konu var. Şöyle ki; bizlere iletişim Fakültesinde okurken, karşılaştığımız bilgilerin haber değerine sahip olup olmadığını araştırmamız ve haberin doğrulanabilir olmasını sağlamamız öğretilmişti. Aynı zamanda, gazeteci olacak kişinin son derece donanımlı olması gerektiği ve genel kültür seviyesinin de yüksek olması gerektiğini söylemişlerdi.
Şimdi, bu haberi hazırlayan arkadaş, arşiv taramasında karşılaştığı bu haberle ilgili olarak kafasında acaba neden bir soru işareti oluşturamadı?
Öyle ya, İletişim Fakültelerinde böyle öğretilmiyor.
Gazetecilik mesleğini icra edenlerin sorgulayıcı bir düşün yapısına sahip olması gerektiği öğretilmişti bize...
Aklıma takılan konu şu; haberi hazırlayan arkadaş, Türkiye'de aktif bir yanardağ olmadığı bilgisine sahip mi değildi? Eğer böyle ise bu durum Gazetecilik mesleği açısından oldukça hüzünlü bir hal alıyor.
Diğer yandan daha da kötü bir ihtimal şöyle ki; acaba arkadaşımız bu bilgiye sahip ancak, nasılsa Türk okuru hiç sorgulamadan önüne gelen herşeyi tüketiyor düşüncesine mi sahip?
Acaba, her alanda olduğu gibi Gazetecilik mesleğinde de, donanımlı bireyler olmanın bir önemi kalmadı mı?
Peki ya biz okurlar; önümüze gelen her şeyi sorgulamadan tüketmeye mi alışıyoruz?
Neler oluyor bize?...
Sözüm, saygıdeğer basın mensuplarına; Lütfen, mesleğinize ve okurlarınıza biraz daha özen...
Sözüm, biz okurlara; Lütfen, bizlere sunulan bilgileri sorgulayalım...
Gelelim arakadaşımızın yapması gereken ancak onun yerine benim yaptığım araştırmaya göre elde ettiğim sonuçlara;
1- Türkiye coğrafyası içerisinde kayıtlara son geçen yanardağ püskürmesi 1441 yılında Nemrut'ta gerçekleşmiştir.Bazı araştırmacılar aynı yerde 1597 yılında da bir patlama olduğunu belirtmektedirler.
2-Türkiye'deherhangi bir aktif yanardağ bulunmamaktadır.Çünkü aktif bir volkanik dağda şu durumlar görülür;
* Freatik ( buhar) püskürmeleri
* Yüksek silika içerikli lavın patlamalı püskürmeleri (ör. riyolit)
* Düşük silika içerikli lavın dökülmeli püskürmeleri (ör. bazalt)
* Piroklastik akıntılar
* Laharlar (döküntü akıntıları)
* Karbondioksit çıkışı
Ülkemizdeki volkanik kökenli dağların hiçbirinde bu davranışlar görünmediğinden "ülkemizde aktif bir yanardağ yoktur" diyoruz.
3- Arkadaşımızın arşiv taramasında ele geçirdiği ve bize "Tarihte Bugün" başlığı ile verdiği haber ile ilgili bilgiyi ise Türkiye'nin ilk kadın muhabiri olan Sayın Vasfiye ÖZKOÇAK hanımefendinin ağzından, 24.08.2008 tarihinde http://w10.gazetevatan.com/bizimkahve/haberdetay.asp?hkat=51&hid=12856 adresinde yayınlanan ve Sayın Süleyman BOYOĞLU'nun kendisi hakkında yazdığı "Vasfiye Abla" adlı kitabı hakkında yayınlanan haberden alıntılayalım;
"Dönüm noktası Pernavut oldu
“Yıl 1959, Temmuz’un 21’i... Tüm gazeteler Kars Pernavut’ta Sütlübiyan Dağı’nda yanardağ patlaması olduğunu haber verip büyük bir afetten bahsederken, köyün boşaltıldığını, eşkıyaların ayaklandığını anlatıyor. O sırada ben istihbarat şefi olmuşum, masa başında oturuyorum ama halimden hiç memnun değilim. Coğrafya mezunu olduğumdan Doğan Nadi geldi ve ’Bu habere sen git, coğrafyacısın, anlarsın’ deyince havalara uçtum. Erzurum’a kadar uçakla gittiğimde, haberlerin Kars Pernavut’a hiç gidilmeden yazıldığını fark ettim. Aslında yanardağ patlamamış, köy boşaltılmamıştı. Tüm zorluklara karşın allem ettim, kalem ettim ve Sütlübiyan Dağı’na çıkmayı başardım. Gördüm ki ne köy boşaltılmış, ne de lavlar basmış her yanı. Bunun haberini verdiğimde tüm muhabirler benden nefret etmişti.”"
Saygılarımla
Ercan MEREY