Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Şubat '12

 
Kategori
Anılar
 

Biz büyürken, o güzel yıllar giderken...

  

80` li 90’ lı yıllarda çocuk olmak, genç kız, genç adam olmak ne güzeldi.

O zamanlar Modern Talking dinleyen gençler vardı, brother lui lui lui diye söylenen popüler şarkılar.

Sokakta oynamak vardı, okuldan gelip ders yapıp sokakta her türlü oyunu oynamak. Spor yerine geçen aktivitelerdi onlar.

Anne yemekleri, anne kekleri vardı sonra. Evlerde sobalar yanardı, üstünde ekmek kızartır, kestane patlatırdık, koku olsun diye mandalina kabugu konulan borulu sobalar.

Anne keki olduğu gün bütün evin her yanı kokardı, misss.

Kilo problemimiz yoktu, henüz haşır neşir olmamıştık fast food ile bu kadar.

Ev hanımı anneler, akşamları ellerinde filelerle işten dönen babalar vardı.

Her yıl tatil yapamayan evler, yaz tatilinde anneanneli, babaanneli günler vardı.

Kuzenler, yeğenlerle beraber anneanne evinde, yeryatagında beraberce yatmalar, gülmekten uyuyamamalar vardı. Piknikler vardı, papatya taçları, yakantop kahkahaları. Meyva agaçları, gelincik çiçekleri vardı. Mevsimler vardı, adları sonbahar, kış, ilkbahar, yaz olan, doya doya yaşadığımız mevsimler.

Vatkalı gömlekler, zorluklarla alınan Lewıs 501 ler, 3 kardeşe bir tane düşen bisiklete binme sıraları.

Sonra genç kız olunca, saçlarda dolmalar, evlenmeden alınamayan kaşlar.

Boyalar yoktu her saçta, her yaşta.Ceviz agacının yapraklarından veya papatya suları ile yıkayıp renk vermeye çalıştığımız garip ama doğal renkler vardı saçlarda, annelerin izni ile.

Anneanneler, babaanneler, komşu nine, komşu teyzeler vardı. Zamanla hepsi gider oldu yavaş yavaş bilmediğimiz başka bir dünyaya.

Az oyuncaklı, çok hareketli, çok sohbetli günlerdi.

Türk filmleri vardı sonra,  hafta sonları yayınlanan uyuya, uyana seyredip, sonu tahmin edilen.

Kanallar arttı sohbetler azaldı.

Önce patlamış mısırlar yerini hazırlara bıraktı ardından tencere başındakı patlamanın verdiği heyecan.

Hiç bir gün birbirinin aynı değildi, ya da biz çocuktuk bize öyle gelirdi.

Adile teyze gitti önce ardından bız büyüdük bizim uykularımız gitti. Sonraları  Hulisi amca, Nubar dede , Kemal Sunal abi ...

Dallas, yalan rüzgarı, Adams Ailesi geçti uzun yıllar film şeridimizden, birde aşk gemisi vardı unutamadıklarımızdan.

Baba işten dönmeden evde, sofranın başında hazır beklediğimiz yıllardı, kapıya gelip ev kirasını elden alan ev sahipleri, bakkal amca, manav teyzeler vardı. Caddede Kristal büfe, karşıda Andromeda disko vardı. Neyseki Bahariye caddesindeki Boğa hep kaldı.

Viva Cappio adlı tombul şişeli parfüm, anne kokusu ile bütünleşen Aıda deodorant, saçlara sürülen limonlar, permalar, küçükten büyüğe, yaşla büyüyen çantalar, Umit Besen (Ay lav yu ay lav yu), Hakan Peker (hey corç),  Michael Jackson, George Mıchael Madonna, Whitney şarkıları dinlerdik walkmenlerden...

Anneler gidince evdeki yemek, kek kokularıda gitti birer birer, babalar gittiğinde ise artık fileleri ve evlerin yüklerini taşıma sırası bizlere ve eşlerimize geçmisti.

Bizim çocuklarımız bunları bilmiyorlardı, sokakta oynayamadıkları için tombul, bütün vakitlerini internette geçirdikleri için sosyal olamadılar. Anne yemekleri umurlarında değildi, artık her köşede olan hamburgerciden bir hamburger bir de kola aldıklarında işlem tamamdı. Ama internet başından kalkmadan yenilmesi kaydı ile. Sofra düzeni bilmeyen çocuklarımız.

Anne yemeklerinin tariflerinide internetten bakarak halledebilirlerdi. Zaman zaman söyledikleri gibi.

Bizler, annelerimizin yemeklerini tarif defterleriyle yemek yapan son nesildik sanırım.

Umarım bir gün birileri onlara anlatabilir, eskiden herşeyin çok güzel olduğunu, eskiden dedikleri şeyin aslında hiç eskimeyecek şeyler olduğunu.

O yıllar herşeyin hızla değiştiği, monoton olmayan, hızla akan yıllardı....

Arzu Akar

Sevgiyle...

 
Toplam blog
: 9
: 531
Kayıt tarihi
: 13.12.11
 
 

Miami'de yaşıyorum.  Yazmayı ve okumayı çok seviyorum. Türkiye`de uzun yillar muhasebe ve f..