Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '10

 
Kategori
Deneme
 

Biz ve Avrupacılarımız

Çok değil, 60’lı yılların ortalarındaydı ilk avrupayı keşfetmek.

Kimilerine göre garlardan vagon vagon, kimilerine görede otobüs otobüs ve bizde ise tek tek gurbete adam yolcu edilirdi.

Adana o dönemler dünyanın yuvarlaklığını keşfetme bedelindeydi.

Hayat dara besti’den öteye geçmezdi. Güneş her nerden doğuyorsa, doğduğu yer dünyanın başlangıcı battığı yer ise sonuydu, yani her sabah güneş dünyanın başından doğar, sonunda batardı. yani dünya yuvarlak değil, güneş hep aynı yerlerden doğar ve aynı yerlerden batardı.

Herkesin senelik olarak ekip biçtiği arazisi ve bazılarının birkaç ineği bazılarının birkaç koyunu vardı. Yazları yaylalar kışları evden hayvanlara gidip gelme arasında bir hayat vardı.

Akşamları kurulan masalar, Televizyonlarımız olmasa da anne ve baba etrafında toplanan yavrulara anlatılan hikayeler veya lüks olarak dama’larımız vardı.

Bunlarla çok da anlam dolu hayatımız tabiki.

Yazın kurutulan elma armut veya erikler

kışın çay sofralarında keklerimiz olurdu.

Çok sonradan gençlerimize dar gelmeye başladı köyümüz. kimileri anne baba rızasıyla istanbul’a gitmeye başladı. Orada iş bulup çalışacaklardı hem kışın evde boş oturmamış olacaklar ve böylelikle de aile bütçesine katkıda bulunacaklardı.

Ama ilk okulu bile doğru dürüst bitirememiş bireylerimizin şehirlerde yapabilecek neleri olabilirdi ki amelelik dışında.

Sonra istanbul’a gidip gelenler para kazanmaya başladılar. Aileler birbirlerine bakarak izin vermeye başladılar. Böylece bir tabu yıkılıyordu.

Canlarından birer parça olan evlatlarını veya kardeşlerini ardından gözyaşları dökerek gurbete yolluyorlardı

Gurbet bu işte, kim bilir nasıl gider ne şartlardı çalışırlardı.

Kimi askerlik dışında gurbet görmemiş insanlarımızın orada yalnız başlarına hayat sürdürmeleri kolay mı olurdu.

Kimileri izin vererek evlatlarını gözyaşlarıyla yolcu ederken kimileride izin vermediği için evden kaçmak zorunda olan gençlerin ardından dökülen gözyaşları en çok da anneleri üzüyordu. Sonbaharda giden gençler ilkbaharda kimi biraz parlamış, cebinde parası ile kimide solmuş rengi ile geri dönerdi.

Yıllar geçtikçe oralar dar gelmeye başlamıştı gençlere, artık gurbet ötesi bir yerlerinde olduğu ve oralarda çok daha fazla para kazanıldığı söyleniyordu. Birilerinin imkansızlıkları birilerine imkan doğuruyordu. İnsanlar seçilip seçilip Avrupalara yollanmaya başlandı.

Şimdi şartlar daha da zorlanmaya başlamıştı

Çünkü eskiden herhangi bir durumda mektupla haber alınacak insanlarımızı gurbet ötesinde avrupaya yollamıştık. Dilini bilmediğimiz ve çok farklı kültürü olan insan toplulukları aralarına. Avrupa’’nın ismi Almanya idi. Sonrasında yolladıklarımız yavaş yavaş geri geldiler

Kimi babasının yıllarca besleyip sattığı hayvanların’dan bir senede fazlaca para kazanıp gelmişti. Kimisi de beyaz minibüsünün üstüne attığı bagaj demirlerine yüklediği bavullarıyla.

Birkaç dönem kalıp geri döndüklerinde ise sanki herkesin evinden bir ferdi gitmiş gibi hep beraber üzülüyorduk. Geriye kalan tek sevinçlerimiz ise bize bıraktıkları birkaç parça elbiseleri ve seneye tekrar gelecekler ümidi.

Artık devrim niteliği taşıyordu bu dönem.

Ve lafı geçen insanlar avrupada’ki tanıdıklarından rica ederek bir evladınıda yanına almalarını istiyorlardı. Tabiki gençler için bir umut daha doğmuştu. Erkekler Avrupa’dan gelenlerin kızları Kizlar’da erkekleri ile evlenip kendilerini avrupaya atarak hayatlarını kurtarmak.

Yıllar böylece geçip gitmişti artık Avrupa içimize kadar taşınmış ve hayatımızın birde özlem tarafı olmuştu.

1980 lerin ortalarına gelindiğinde artık ne pahasına olursa olsun mutlak Avrupa düşünceleri başlamıştı.

Tabiki hala bazılarının imkansızlıkları bazılarına imkan sunuyordu ve insan tacirleri diye adlandırılan şebekeler çıkmıştı. Bunlara rağmen Avrupa hala hayal idi bir çoğu insan için, Çünkü avrupaya kaçak gitmenin bir manevi birde maddi bedeli vardı.

İşte en çok zorlanılan tarafıda buydu. Maddi,

Daha sonra Avrupadakilerin yardımıyla bir sürü gencimizi avrupaya göndererek Avrupalılaştırdık ve aramıza bir resmiyet koymaya başladık.

Çünkü onlar Avrupalı ve varlıklı hatta sözü para eden insanlardılar

Ve buraya köylerine geldiklerinde bize birer parça elbise verebilirlerdi bir sigara alablir veya Karakoçandan dönerken belki de yol paramızı verebilirlerdi.

Hatta kimbilir belki bizede yardım edip avrupaya alabilirlerdi.

Onlar toplumlarda avrupaya gidişi avrupayı anlatırlardı bize biz ise hayaller kurardık o anda.

Yıllar yılları kovaladı bizler hayallerimizi yazdan yaza saklamaya başladık.

Ve her giden bizi belki maddi değil ama manevi olarak fakir koyarak gitti.

80 hane ye yakın olan köy insanlarımızın imkanları var oldukça buralarda yaşam dar gelmeye başladı. Birde baktık ki Avrupalılarımız bizi İstanbul’lu, İzmir’li, Bursalı veya Karakoçan’lı yapmaya başladılar. Bize getirdikleri birer hediye karşılığında hayallerimizi alıp götürdüler.

Sonra arkadaşlarımızı kaybettik, birer birer göç ettiler. Komşularımız abla veya ağabeylerimiz birer birer göç edip gittiler. Ve her gidişlerinde bizden bir yaşam kopararak gittiler.

Şimdi hala bir yaşam var burada. Yani köyde, yani Gaxmud’da, ama artık yarı yamalak yaşamlarımız var. Birbirine karışmış sevinç ve hüzünlerimiz var. Biliyoruz bizlerde artık,

Standartlaşan sezonluk beklentilerimiz ve hala devam eden hayallerimiz var.

Sonbahar geliyor en çok yalnız kalacağımız aylarımız başlıyor. İşte geldi sonbahar Köyümüzün yeşili bile dayanamayıp sararmaya başlıyor.

Ağaçlarımız yaprak döküp çıplaklaşıyorlar.

Rüzgar bile ters esmeye başlıyor ve gitgide daralan bir hayata doğru giderken ardınızdan el sallayıp gelecek senenin Hayallerimizi koruyoruz.

Çünkü biliyoruz

Bizler bostanlardan tohum kurutup ilkbaharda bunları toprağa dökeceğiz sizler yazın geldiğinizde sizinle paylaşalım diye.

Çünkü biliyoruz

Hayatın bir adıda budur, (yalnızlaşmak)

Çünkü biliyoruz

Sizleri bizi kurtarın diye oralara yollarken, bir gün sizi kendimizden koparıp yabancılaştıracaktık.

Çünkü biliyoruz, bizler burada sizinle birlikte kuracağımız güzel yaşamı hayal ederken, sizin orada çocuklarınız üzerinden bir yaşam inşa ettiğinizi.

Ve biliyoruz ki artık sizler Avrupalısınız!!!

Bir yanınız hep buralarda olsa da, yaşantınızın bir yarısının oraya ait olduğunu.

Şimdi artık hayal zamanı

Şimdi artık sizi beklemenin zamanı

Ama ne olur orada sadece bir şiir olarak kalmasın

ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA diye başlayan

Ama ne olur uçağın alt kısmında gelmesin soğuk bedenleriniz

Ne olur bizi unutmayın

NE OLUR

NE OLUR

NE OLUR

 
Toplam blog
: 11
: 758
Kayıt tarihi
: 08.08.09
 
 

İşletme lisans ve yüksek lisans eğitimimin ardından denetim ve bankacılık sektöründe çalışmaya başla..