Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '10

 
Kategori
Öykü
 

Bizim ahırın halleri (2)...

Bizim ahırın halleri (2)...
 

Öküz Cumhuriyeti Yolcularından...


Bir varmış bir yokmuş eski zamanların birinde değil; günümüzün bir zamanında; uzakta da deği; çok yakınlarımızda bir ahırda yaşayan: İki öküz, bir inek, bir dana , bir eşek, bir at, bir horoz , beş tavuk ve bir domuz varmış.

Ahırın sahibi olan adam bir gün ahıra gelmiş başlamış bunlara saymaya:

- Siz ne işe yaramaz hayvanlarsınız. Çift sürmezsiniz; süt vermezsiniz; besilik olmazsınız; yüke gelmezsiniz; binilmezsiniz; ötmezsiniz; yumurta vermezsiniz; etiniz bile yenmez. Sizlerin hepinizi satıp en azından paranızla işe yarar bir şeyler yaparım. Hepinizden bıktım boş yere besle besle nereye kadar.

Der ve bir hışımla. yarın hepiniz pazarın yolunu tutacaksınız deyip, söylene söylene ahırdan çıkar.

Sahip ahırdan çıkınca ahırda bulunan hayvanlar arasında bir kargaşa bir hengame kopar:

Öküzler: Öküz cumhuriyeti varmış oraya kaçalım derler.

Dana ve inekte öküz cumhuriyetine gitmek için onlara katılma kararı verirler. Horozla tavuklar kaderlerine razı olmaya karar verirler aralarında anlaşıp. Sonuçta bu horozda tavuklaşmış bir horoz olduğundan korkaklaşmıştır artık.

Eşekle at ahırdan kaçmaya karar verirler öküz cumhuriyetine gidenlerle beraber kaçacaklardır. Yeri geldiğinde onlardan ayrılıp kendi yollarına gideceklerdir. Domuz kararsızdır. Nasıl olsa beni alan olmaz alsalar ne yaparlar ki bunlar Müslüman benim etimi de yemezler deyip içinden kıs kıs gülmüş.

...

Ertesi güne kadar sahipleri ne gelmiş ne de bir avuç yem getirmiş hayvanlara. Yem zamanında kimsenin gelmediğini görünce hayvanlar anlamışlar ki sahipleri dediğini yapacak. Geç olmadan kalan kalmalı gidecek olan hazırlık yapmalı deyip kaçacaklar bir olup başlamış hazırlık yapmaya. Kalacakların boyunları bükük başlarına ne gelecekse ona razı bir halde gün ola harman ola deyip kellelerini kıvırıp başlamışlar uyumaya.

Sabah sahipleri içeri girince ahırda: eşek , at, öküzler, inek ve dana yok. Anlamış ki bunlar kaçmış vahlanmamış bile adam.

- İyi, en azından başıma bela olmadılar. Yarın sattığım insanlar kapımı çalıp bunlar mı bize sattığın deyip artlarında sattığı hayvanları kapısına bırakacaklarına dağda kurda kuşa yem olmaları evla deyip diğer hayvanlarla pazarın yolunu tutmuş

Pazarda beş tavukla horozu satmış ve anlatmış satarken de:

- Bak demiş bunları kesip yersin başka da bir halta yaramaz bu tavuklar. Yemi senden yer yumurtayı bşka ahırıa yumurtlarlar. Horoz da onlardan beter ister al ister alma.

- Olsun ben alıp keserim. demiş alıcı.

- Pazarda akşama kadar beklemiş ama bir tane Allah rızası için domuzu soran olmamış mecburen domuzla beraber evinin yolunu tutmuş.

...

Gecenin karanlığında ahırın kapısının gıcırtısı duyulmuş önde eşek arkada diğerleri ip sırası biçiminde karanlığın bilinmezliğine doğru yol alan hayvanlar belirmiş. Ahırdan ayrılalı 4 saat kadar olmuş epey uzaklaşmışlar, bu arada da kendi aralarında konuşmaya başlamışlar:

- Öküz cumhuriyetini nasıl bulacağız ?

- Bilmiyorum ama geçen yıl dağda karşılaştığım bir öküz tarif etmişti bana buraya 5 günlük mesafede devamlı batıya gidecekmişiz.

- Pek dedi öküzün diğer. Dana ve inekte da ses seda yok büyüklerini dinliyormuş

- Atla eşek yılkıya karışmaya karar verirler konuşmalarını sonunda bu beş günlük yol üzerinde bir yılkı bulup karışacaklardır.

Mevsim ilk bahara dönmüş otlar yeşermeye başladığından yiyecek sıkıntısı pek çekmeyeceklerine sevinmişler. Bir yer de otlayıp dinlenmeye karar vermişler öküz cumhuriyeti yolcuları....

Ahırın bulunduğu yer memleketin en ücra yerindeymiş 60 –70 km ileride başka bir ülkenin sınırları varmış. Bizim öküz cumhuriyetine giden hayvanlar bilmeden başka bir ülkenin toprağına doğru başlamışlar yol almaya. Kah dinlenmişler kah yürümüşler üçüncü günün sonunda dikenli tellerle çevrili bir yer çıkmış önlerine. Tabi bizim öküzlerin okuma yazması da var ama öküz sonuçta okusa ne olacak okumasa ne olacak karşılarına çıkan yazıda dikkat mayınlı bölge yazılıymış. Ama bizim öküzler bir kurban lazım deyip danaya demişler ki bak karşı tel örgünün oraya git biz de senin peşinden geleceğiz. Dana ne olup bittiğin anlamamış ama öküz abilerinin de sözünden çıkmamış. Mayınlı tarla da başlamış sektire sektire yürümeye öyle ya öküz abilerinin ona işi düşmüş dana sektirmesinde kim sektirsin. Tam tel örgüye 3 metre kala dananın ayağının altında müthiş bir palama olmuş ve dananın kanı mayınlı tarlanın saçılmış. Kafası bir yerde bacakları bir yerde. Bizim öküzler ve inek tuhlanmış vah gencecikti geçti gitti. Yazık oldu demişler. Eşekle at olanları izleyip başlamış onlarda vahlanmaya. Ama her birinin aklından hep aynı soru geçiyormuş geri kalan üç metreyi kim geçecek. Aslında danaya da o kadar kızıyorlarmış ne var şu üç metreyi geçsen de zıbarsaydın diye.

İki öküz, inek at ve eşek bir çözüm yolu bulmak için epey düşünmüşler ama akıllarına bir şey gelmemiş. En sonunda içlerinden birisini kura çekip o üç metrelik yeri geçmesine kara vermişler. beş tane oyuk eşmişler ve öküzün birisini de bunların her birinin içine büyük bir taş, bir tanesine de iki taş koymasını söylemişler. Eğer kendilerinin seçtiği bir taş çıkar iki taşlı çukurda öküze kalırsa öküzün gideceğini söylemişler. Öküz, inek at ve eşek uzaklaşmış. Bir süre sonra ilk başta öküz gelmiş öküz bu gözüyle işaret eder gibi yapmış aslında işaret ettiği iki taşlı olanmış ama bizim öküzün öküzlüğüne gelip bunu fark etmeyince tek taş olan oyuğa ayağının birini basmış. İnekte gelmiş oda tek taşlı olan oyuğu seçmiş. Atta tesadüf tek taş olana ayağını basınca ben kardeyim diye düşünen öküzü almış bir korku. Öyle terler dökmeye başlamış ki iki taş olan oyuğa ister istemez gözü dikili kalmış eşik eşek olsa da durumu anlamış. O da tek taşlı olan oyuğa basmış ayağını. Kalmış iki taşlı oyuk sevinen öküze çaresiz sesini çıkaramamış. Bir yandan da gün yüzüne çıkmamış küfürler ediyor bir yandan da yalvarıyormuş. Yaklaşık 25-30 metrelik olan mayınlı alana dananın izlerini takip ederek yürümeye başlamış. Yaklaşık yarısına geldiğinde bir gümbürtü kopmuş ki sormayın bizim öküz oğlu öküz havaya savrulmuş. Dananı küçük ayağının izine denk gelmeyen bir mayın öküzün büyük ayağının dibine gelince öküzü parçalamış. At eşek inek ve öküz ölen öküze değil de bir kurbana daha ihtiyaçları olacağını düşündüklerinden o kadar hayıflanmışlar ki. Hepsi birden duygusala bağlanmış kara kara düşünür olmuşlar. Şimdi ne olacak. Önlerinde geçilmez bir set gibi duran mayın tarlası arkalarında gidecek yerlerinin olmadığın düşünüp hayıflanmışlar. Yanlış mı yaptık. Acaba bize düşeni ahırımızda yapsaydık ta bu duruma düşmeseydik diye acı acı söylenmeye başlamışlar. Üçü birden sahibimize gidelim yaptığımızdan pişmanlık duyduğumuzu söyleyelim bizi barındırsın korusun yedirsin içirsin bizde üstümüze ne düşerse onu yapalım demişler.ahırlarının yollarını tutmuşlar...

Bazen konaklamışlar bazen yürümüşler gel zaman git zaman ahırlarına bir günlük yollara kaldığı yerde kurtlar çevirmiş etraflarını dört kurt birinizi verin diğerleriniz gidin demişler. Bizim hayvanlar başlamışlar aralarında didişmeye ee bu can.

Kurtlar kurbanlarını bekler halde bizim hayvanları seyrediyorlar bir yandan da ağızlarının suyu akıyormuş. Hangisi düşerse düşsün sonuçta karınları doyacak mideleri bayram edecekmiş.Hayvanlar kuraya da yanaşmıyorlarmış. En sonunda kurtlara siz seçin demişler hangimizi istiyorsanız o kaderine razı olacak. Kutlar kendi aralarında fısıltılar şeklinde başlamışlar konuşmaya:

Bunlar uyanmadan ikişer ikişer grup olalım her grup bir hayvana saldırsın yarınlık et de çıkar. Eğer çabuk halledersek kalanlara da saldırırız demişler. Korkmayın demişler sadece seçmek için etrafınızda dolaşacağız yoksa art niyetimiz yok rahat olun siz. İkisi ineği çevirmiş ikisi atı ve aniden saldırmışlar. İnek ve at neye uğradığını anlamadan kurtların dişleri karınlarına boyunlarına geçmiş. Eşekle öküzü durumu anlayınca can havliyle başlamışlar koşmaya. Hiç ara vermeden bir günlük yolu 5 saatte almışlar. Köyün içine doğru arkalarına bile bakmadan son güçleriyle koşmuşlar. Ahırın önüne geldiklerinde ahırın kapısından kendilerini içeriye zor atmışlar. Soluk soluğa bakmışlar ki içerde sadece domuz var ve önünde de yem. Sahipleri domuz da olsa aç koymaya gönlü razı olmamış gerek ki domuzun sırtı pek altı kuru. Domuz gelenlerin hallerini görünce afallamış

- aa dostlar ne oldu sizlere altı gittiniz iki geldiniz geri kalanınız nerde ?

- ah kardeş sorma başımıza geleni kimimiz patladı, kimimizde kurdun midede.

- vah kardeşler üzüldüm halinize, ölenlerimizi yaşatırız beraberce içimizde.

- bilemedik ahırımızın kıymetini zevki sefadaymışız aslında bizde.

- öle kardeşler bakın bana domuzum ben sahibim besliyor beni bile bu halde.

- haklısın kardeş tepişip ağnaşıp durduk yıllarca hep yük olduk sahibimize.

- gidecektik güya kimimiz yılkıya kimimiz öküz cumhuriyetine ama nerde

- gidenlerin kim tuzakta kimi midede...

Bu esnada içeri giren sahip bakar ki eşekle bir öküz gelmiş ahıra acır hallerine yem getirip önlerine döker. Bir yandan da merak eder nerde bizim diğer hayvanlar diye ama ne çare akıbetlerini kim diyecek ki sahibe, sahip bilsin. Bunların der bana bir faydası yok ama yine de ben besleyeyim sonuç ta hoşgörü ve bağışlama benim soyumda var.

Eşek eşekliğini yapsa da

öküz öküzlüğünü yapsa da,

inek inekliğini yapsa,

domuz domuzluğunu yapsa da,

at beygirliğini yapsa da,

dana danalığını yapsa da,

Ben insanım insanlığımı yapayım der ve ahırdan çıkar....

 
Toplam blog
: 84
: 575
Kayıt tarihi
: 11.09.08
 
 

Yaşamak; herhangi bir amaç taşımadan sadece insan olmanın bilincine vararak yaşamak. Tek cümlelik..