Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '17

 
Kategori
Öykü
 

Bizim Market

Bizim Market
 

Allen, gürültülü ve kalabalık şehir hayatından bunalıp, bir sahil kasabasından ev alan ilk daire sahibiydi o apartmanda. Haberi duyan herkes, Allen’in dairesinde verdiği kutlama partisine elinde bir hediye ile katıldı. Kimi bir şişe şarap getirdi, kırmızısından, buzdolabında alabildiğince soğutulmuş. Kimi elleriyle yaptığı kurabiyeleri, fırından çıkardığı gibi, soluğu komşusunda aldı.

Biri elinde saksı, yeni evinin bahçesine dikmesi için, sardunyalar getirdi. O partide, herkes, en az kendileri bir yazlık eve sahip olmuş gibi mutlu ve neşeliydi. Sabaha kadar eğlendiler. Yemekler yenirken de sordular kadına “Hadi anlat, neler var evin çevresinde?” “Ooo her şey var” dedi kadehindeki kırmızı şarabı yudumlarken Allen.

“Bir kere harika bir bahçem var, pek çok meyve ve sebze ekip dikebileceğim, üstüne üstlük, çiçeklere de yer kalıyor.” Herkes başını sallayarak, bahçenin büyüklüğünü anladığını ve bundan memnuniyet duyduğunu ifade ediyordu bu sırada. “Sonra deniz kenarına da yakın sayılır. Yani, yürüyerek 10 dakikalık bir mesafe var, o kadar.”  Kutlama yemeğine özel pişirdiği hindiden parçalar keserken, devam ediyordu anlatmaya.

Tabağına büyükçe bir parça hindi konan alt komşusu, merakla sordu o zaman “Market var mı yakınlarda?” “Olmaz olur mu, var tabii, hem de en âlâsı var” diyerek, tabağa kızarmış patatesleri yerleştiriyordu Allen.

“Ya eczane, yani en önemlisi, öyle değil mi? Sonuçta yazlıklarda da ilaca ihtiyaç olabilir?” Gülümsedi ev sahibi “Eczane de var, doktor da.” Hepsi bir ağızdan rahatladıklarını ifade edercesine “ohh” çektiler. Onun için endişe ettiklerini o ana dek, belli etmediklerinden emindiler.

Zemin katta oturan yaşlı adam karıştı söze “Ya hırdavatçı, mutlaka bir sürü malzemeye gereksinim duyacaksın. Hele de böylesi büyük bir bahçen varsa?”

“Evet, hırdavatçı da var, hem de çok yakınımda” diye gülümsediğinde, bazılarının kafası karıştı aslında. “Yoksa sen şehir merkezinden mi ev aldın?” diye sordu birisi.

“Hayııır” diye yanıtladı Allen, “sahilden aldım, anlattım ya.”

Gecenin geri kalan kısmında pek de kurcalamadılar diğerleri. Nasıl olsa göreceklerdi kendi gözleriyle. Anlaşmışlardı, tam iki hafta sonra, içlerinden bir kaçı ziyarete gideceklerdi. Bu ziyaretler, yaz boyu sürecek, her kat 3-4 günlüğüne, birkaç hafta da bir yaz tatilini geçirmek üzere, olacaktı. Hepsi Allen tarafından, son derece içtenlikle  yeni evine davet edilmişlerdi.

Allen’in yerleşmesine yardım etmek için, kat komşuları terzi Emily ve kasabın karısı Jenny, onunla birlikte gittiler yazlığa. Gerçekten de çok büyük bir arazideydi ev. Kocaman, tek katlı evde, 5 adet oda, 3 adet de banyo vardı. Mutfak, günışığını içeriye davet eden camlarla çevrilmişti.

Eşyaları yerleştirmeden önce, temizlik yaptılar hep birlikte. Yerleşme sonrasında da sahile gidip denize girdiler. Eve dönüş yolunda, Emily ve Jenny’nin dikkatini bir şey çekti. Allen’in bahsettiği her şey tamı tamına doğruydu, yalnız market, hırdavatçı ve eczaneyi göremediler.

Bir güzel banyolarını yaptıktan sonra, sıra yemek yemeğe gelmişti. Yolculuk, temizlik, deniz faslı derken bir hayli acıkmışlardı. Yolda aldıkları ekmek, peynir, marmelat gibi malzemeleri çıkartacaklardı sofraya. Çayı demlediler. O sırada Allen’in aklına geldi, Jenny kesinkes limonsuz içmezdi çayını. Ne var ki, alış veriş sırasında akıllarına limon almak gelmemişti.

“Ben” dedi arkadaşlarına sofrayı hazırlarken “bir koşu gidip marketten limon alayım.” Masa örtüsünü sofraya örtmeye hazırlanan kadınlar, birbirlerine baktılar. Şu meşhur marketi nihayet görebileceklerdi. Örtüyü hızlıca yayıp, Allen’in arkasından sessizce gittiler.

Allen, 15 dakika boyunca hızlı hızlı yürüdükten sonra, başka bir evin kapısını çaldığında, Emily ve Jenny şaşkınlık içerisindeydiler. Kapıyı beyaz saçlı bir kadın açtığında, Allen’ı gördüğü için sevinmişe benziyordu. Biraz sohbet ettikten sonra, içeri gitti yaşlı kadın ve hemen elinde bir adet limonla geri geldi. Birbirlerine gülümseyerek ayrıldılar ve Allen dönüş yolunda arkadaşlarıyla karşılaşınca “Sizin burada ne işiniz var?” diye sordu merakla.

“Senin kutlama yemeğinde bahsettiğin marketi merak ettik de” diye cevapladı Emily biraz mahcup, olayı biraz tuhaf bulduğunu gizlemeye çalışarak.

“Ah “ diyerek kocaman gülümsedi Allen “işte market.” “Ne yani, market dediğin bu ev mi?”

Eve hızlı adımlarla yürümeye devam ederlerken “ Market, hırdavatçı, doktor, eczane” diyordu Allen, elindeki limonu da gösteriyordu bu arada.

Anlamsız anlamsız baktılar Allen’a, evin kapısından girerken, yol verdi arkadaşlarına kadın ve şöyle dedi “Komşuluk bunun için değil midir?”

Çimen Erengezgin

 
Toplam blog
: 164
: 608
Kayıt tarihi
: 08.09.11
 
 

Yazar ve Yoga Eğitmeni ..