Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '11

 
Kategori
Deneme
 

Bizim ofisin orta şeker halleri

Gülnaz gözkapaklarını aldırdı, bir hafta ofise kara kışta kara güneş gözlükleriyle geldi. Yüzü pufidik oyuncaklara benzedi. Emel gıdısını gerdirdi, boğazlı kazaklarla, şallarla kamufle etti. Gülbin Hanım ki kendisi ikinci patron olur, balkonda tabureden düşüp leğen kemiğini çatlatınca iki hafta can simidi şeklinde özel bir yastıkta oturdu. Ortası boş yastığı koltuğunun üzerine koyuyor, oturuyordu. Haliyle boyu uzun gibi dururken, ayakları onbeş santim yerden yüksek kalıyordu. Neyse ki masasının önü kapalıydı ve konukları bunu göremedi. Zaten onun ki kazaydı ve estetik olmayı şimdilik düşünmüyordu. Koca göbeğini ve yağlı kollarını inceltmek için öğlenleri salata yiyor, sabah akşam ofisin sakin olduğu saatlerde ne bulursa yiyordu. Kaç kez onu fırından yeni alınmış kocaman açmaları, pizzaları mideye indirirken yakalamış, bozulmasın diye görmezden gelmiştim. 

Ofis asistanı Seher evlilik hazırlıkları yapıyor, sipariş edilen 42 beden gelinliği daralttırırım umuduyla o da rejim yapıyordu. Yalnız kız günden güne genişliyor, basenleri pantolonları çatlatacak gibi duruyordu. Bunca yıldır, rejim yaparken bu kadar şişen birini ilk defa görüyorum. Gerçi çok rahat bir kızdı, bazen çok mu saf diye düşündüğüm de olmuştur. Durmadan güler, yakaladığı herkese kayınvalidesini, nişanlısını, gelinliğini anlatmaya çalışırdı. Acaba ondan mı görenler birden geri dönüp sanki bir şey unutmuş gibi ilk boş odaya dalıyorlardı, neyse canım bize ne… 

Yeni gelen Şule alem kadın valla. Bir kere kaç yaşında olduğu belli değildi, kaşları uçlarına doğru Mr. Spack’ın kaşları gibi havada duruyordu. Burnu fındık gibi top halinde gözlerine çok yakındı, Yanakları kasılmış gibi iki kulağına doğru seyirmiş de öylece kalmış gibiydi. Derisi solaryumdan koyu kırmızı bir halde manda derisi kadar dayanıklı görünüyordu. Çok şık giyinirdi Şule, genç miydi orta yaşlı mı vallahi belli değildi, lakin bebek gibi konuşmaları, hoplayıp zıplamaları odadaki diğer hanımların pek de hoşuna gitmiyor gibiydi. Zımpara kağıdı gibi sesiyle bağıra çağıra konuşmaya başladığında diğerlerinin de kaşı gözü oynuyordu. Bir keresinde Feza’nın cep telefonunu Şule’nin kafasına nişanladığını gördüm de fırlayıp elini son anda tuttum. 

Şimdi herkes büyük yemeğe hazırlanıyor, yürüyüş yapanlar, gizli gizli estetikçileri ziyaret edenler. Herkesin masasında sürahi bardak bardak su içiyorlar. Kıyafetler bakılıyor, makyaj malzemeleri istifleniyor. Kimbilir o yemeğe kadar daha neler neler yaşanacak 

 
Toplam blog
: 40
: 423
Kayıt tarihi
: 14.04.11
 
 

Eğitimim, hayata dair hiç bir şey bilmediğimi anlamama yetecek kadar, Bilgi birikimim, bilgin..