Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mayıs '11

 
Kategori
Deneme
 

Bizim ofisin orta şeker halleri

Bizim ofis bir süredir mistik ve ruhani bir yolda ilerliyor ki bunun müsebbibi de benim. Şöyle anlatayım, bir süredir gittiğim kişisel gelişim çalışmalarında öğrendiklerimi 20 ofis arkadaşım üzerinde denemeye kalkınca ortalık biraz karıştı. Her birinin eli ayağına dolaştı. Yüz ifadeleri değişti, ses tonları başkalaştı, hatta zımpara kağıdı gibi sesi olan Şule Hanım bile gırtlağını sıkarak münis bir ses tonuyla konuşmaya gayret eder oldu. 

İlk gittiğim “yaşam merkezi”’nde ağızdan nefes almayı şart koştular, ağzını açıp can çekişir gibi derin derin nefes alıyorsun, bu arada beyninize o kadar çok oksijen gidiyor ki, buna alışkın olmayan hücreleriniz çığırından çıkıyor, içiniz bir tuhaf oluyor, beyniniz karıncalanıyor, yarı sarhoş gibi bir hal alıyorsunuz. Bu durumda kimisi höngürdeyip ağlamaya başlıyor, ömrü billah sıkmış sıkmış hendini tam da zamanıdır deyip saatlerce zırlıyor. Kimisi titremeye başlıyor, böyle olup hidayete erdiğini zannedenler çok oldu ki, etkisi birkaç saat sürüyor. Kısacası oksijenin fazlası egzos dumanıyla yaşamaya alışkın bizim gibi şaşkın şehirlilere zarar, bu çalışmadan bu sonucu çıkardım. Bunu bizim ofistekilere denetmeye kalksam hepsi balkondan falan atlarlar, neme lazım deyip bu konuyu es geçtim. Bu nefes konusu biraz karışık, her merkez başka bir tarafından nefes almayı şart koşuyor. Son gittiğim yerde “burnundan nefes al, kollarından itele, ellerinden ver” dediklerinde az daha adamı tokatlıyordum da zor tuttular. 

Diğer bir merkezde 30 kişi yarım ay şeklinde dizilip, konuşmadan öyle birbirine bakıyorsun. Buna “aile dizimi” deniyor. Ailenden birine gıcıksan onu gözünün önüne getirip, sıraya dizilmişlerden hangisi sana o gıcık olduğunu hatırlatıyorsa karşısına geçip ağız dolusu çemkirebiliyorsun. Diyelim kocandan üç posta kötek yiyorsun da bişey yapamıyorsun. Gel buraya, birini seç, kocana diyemediğin ne varsa çığıra çığıra söyle, serbest valla. Hatta yakasına yapışıp, silkeleyebilirsin de. Ben en çok bunu sevdim. Yedi sülalemi dizilmişlerden seçip, her seferinde birkaç tanesine bolca iltifat ettim. Ooooohhhhh bir rahatladım, bir rahatladım, herkese tavsiye ederim. 

Bir tanesi hayatınızda kızdığınız kim varsa affedin diyor, bir diğeri yok affetmeyin, sevginizle cezalandırın. Bir yaşam koçu “olumlama yap”ken, öbürü “sakın yapma” diyor. Olumlama dedikleri, cümlenin sonunda olumsuzluk eki olmayacak, ne istiyorsan olmuş gibi söyliyeceksin. Örnek; 

“arabam yok” yerine “Son model Mercedes alabilirim” diyeceksin. Her ne istiyorsan “alırım, yaparım, giderim, gelirim” dersen o istediğin şey kendiliğinden olurmuş. Çok özür dilerim ama “N…h olur”. Sekiz senedir denedim hiçbir şey olduğu yok, her neyse zaten olumlama yapmayı da bıraktım. 

Bir de “rei chi” ciler var ki onlar da başka bir alem. Bunlar da bedenlerinden enerji fazlasını ona buna gönderiyorlar. Diyelim başın ağrıyor, arıyorsun enerjisi bol fazlası olan birini sana memleketin öbür ucundan enerji pırtlatıyor. Başının ağrısı ilaca gerek kalmadan geçiyor. Şimdi bu çok moda, facebook başında herkes birbirine enerji yolluyor, şifa dağıtıyor. “kelin merhemi olsa kendi başına sürer” diyesim geliyor, ters enerji yollayıp bişey yaparlar deyip vazgeçiyorum. 

Başka bir merkezde yeni yetmenin biri bilimsel yoldan zihnini açmayı öğretiyor. Tahtaya bir şeyler yazıp, fizik konuları anlatıyor. Allahım okulda en sevmediğim ders fizikti, elimdeki bloknotu kafasına fırlatsam ayıp olur mu acaba? Neyse gözlerimi kapatıp nefesimi kollarımdan iteleyip sakinleşiyorum. Bir lokma da enerji pompalayayım şu taze “koç”a da dili tutulsun, tansiyonu düşsün, sussun. 

İşte böyle, merkez merkez gezip türlü türlü “koç”lardan öğrendiğim tekniklerle ofistekilerin ayarını bozdum, kiminin iç dünyasını karıştı, kimisi annesiyle barıştı, kimisi kocasıyla ayrıldı. En güzeli şimdi hepsi benden çekiniyor. Ruhani varlığıma saygı gösterip hafiften de tırsıyorlar. Durun siz daha neler neler yapacağım, şimdi bir yeni merkez buldum, kristal taş terapisi öğrenip, türlü türlü taşlarla her istediğimi şıp diye “oldurucam”. Tüh şimdi ben olumlama mı yapmış oldum, olumlama yapmamalıyım, yoksa yapacak mıydım, ayy neyse… Nefes al, kollarından itele ayak tabanlarından üfle, ellerinle enerjiyi topla, yakala, topu at, topu tut, imdaaaattt…… 

 
Toplam blog
: 40
: 423
Kayıt tarihi
: 14.04.11
 
 

Eğitimim, hayata dair hiç bir şey bilmediğimi anlamama yetecek kadar, Bilgi birikimim, bilgin..