- Kategori
- Deneme
Kedi ve dudu
Evimizin bir carettası vardı eskiden... Küçücük bir şey... Çok meraklıydı; Hem gezmeye hem de bakınmaya... Kendini ev halkından biri saydığına emindim. Sevilmek ve aramıza katılmak için can atıyordu... Gözlüyordu bizleri... Heyecanlanıyordu hatta... Başını sudan çıkarıyor, kendine göre işveler yapıyor... Buyur gel dediğimiz anda da çekiliveriyor kabuğuna... Saklanıyordu, kendi içlerine... Sonra tekrar, tekrar aynı şeyleri yapıyordu... Ne vazgeçiyor ne de aramıza katılıyordu temelli… Sanırım o kendini, hep düşündüklerine saklıyordu… Bir türlü kapıp koy veremiyordu kendini. Denetim onda olsun diye harcadı kendini… Onun adı Dudu’ydu...
Eskiden İstanbul’da yaşarken birde kedimiz vardı... Evin içinde dolanır, boştaki kişiyi keşfederdi... Boş olanın eline, ayağına sürtünerek oyunlar oynamak isterdi... İşvelenir demek en doğrusu galiba... Elinizi, hatta ayağınızı üstünde gezdirmeniz için önce yaltaklanır, cilveli sesler çıkarırdı... Fakat sizin bir şeyleri kendinize göre yapmanızdan nefret eder, bir anda pantere dönüşebilirdi... Hiç unutmam evde küçük kızıma zarar verdiği için Bakırköy Akıl Hastalıkları hastanesinin bahçesine bırakıp geldim onu... Evden on km filan uzakta orası... Fakat o evimizi bulabilmişti... İstanbul trafiğini bilenler ne demek istediğimi anlayacaklardır... Bu eylemine sevgi dedik ve yeniden eve aldık onu... O yine aynı şeyleri yaptı... Onun sevgi anlayışı da kendine göreydi; Onu, onun istediği gibi sevecektiniz... Onun izin verdiklerini yaşayacaksınız onla... Daha fazlasını değil...
Zorlamaya çalışırsanız kaybediyorsunuz onları hemencecik... İnsanlar gibi katlanmaya gerek görmüyorlar... Fakat sevgisiz yaşamaya da katlanamıyorlar... Kendi türleri içinde böyle değillerdir, bundan eminim... Kendi türleri içinde yaşayanları da gördüm çünkü… Yaşam neyse onu yaşıyorlar... Ne bu kadar kırılganlar, ne bu kadar savunmada kalıyorlar, ne de bu kadar uzaktan bakıyorlar... Yağmurda ıslanan, aç kalan, gerektiğinde kavga eden, seven ve doğurganlar…
Akvaryumda yaşamak galiba onların evlerde bizlerle yaşaması... Yaşamlarının sonsuz sanallaştırılması... Şimdi ise sıra bizlerde sanırım, kendimizde... Yavaş yavaş çekiliyoruz sokaklardan… Sokaklar çok tekin değil, temiz değil... Sıcak değil... Üstelik kendimizden kurtulmak hiç kolay değil sokaklarda… En iyisi kendimizi ev denilen akvaryumlara tıkmak… Sanal yaşam bu akvaryumlarda başladı bile... Ve akvaryumlarda hepimiz Dudu ve Kedi olmaya başladık çoktan... Dudu ve Kedi biz miyiz, karşımızdaki mi diye sormayın... Herkes karşısındaki için Dudu ve Kedi diye düşünüyor onu biliyorum... Ayağını yılda on kez toprağa basan, üç beş ağaç gören herkes kendisini akvaryum dışında sanıyor…