Blog konularımı genişletiyorum

Blog ismimi içimden taşanlar koyduğumda gerçekten sadece içimden taşanları yazacağımı düşünmemiştim. Hele ki içimden taşanların büyük kısmının ailemle ilgili olduğunu hiç düşünmemiştim. Belki buna benzer birkaç yazı olur, arkasından uzmanlık alanlarımla ilgili yazılar yazarım diye düşünmüştüm. 

Bu durumu farkettiğimde anladım ki, ben diğer alanlarda kendimi yeterince ifade etmiştim. Kongreler, makaleler, bildiriler, sunumlar derken zaten içimde kalan fazlaca birşey yokmuş. 

Benim ifade edemeyip de ifade etmek istediğim şeyler en derindeki duygularımmış. Tam da farkında olmadan çok derinleri açmışım. Kısa ve öz olmakla birlikte, çok derinleri... 

Şimdi daha iyi anlıyorum blogdaki paylaşımlarımdan önce yazarken neden tıkandığımı, neden bunalıp yarım bıraktığımı... Neden tezimi hala doğru düzgün bir makaleye çeviremediğimi şimdi anlıyorum. 

Ellerim klavyede gezinirken ya da kalem tutarken benliğim benden, başka şeyleri ifade etmemi bekliyordu. Ben ise sosyolojiden, bilim ve teknoloji politikalarından, toplumsal sorunlardan bahsetmek istiyordum. Gerçek bir çelişki içinde üretimimi baltaladım. 

Burada altı üstü birkaç yazıdan sonra içimdeki sesin, sessiz çığlıklarının kesildiğini farkettim. Yazma özgürlüğü bloğumda paylaştığım gibi, yazdıkça özgürleştim. 

Şimdi içimden taşanlarla birlikte birikimlerimi, çalışmalarımı, farklı konulardaki düşüncelerimi de paylaşmak istiyorum. 

Diğer bloglara bakarken dikkatimi çeken bir konu ise birçok kişinin bölüm ya da alan olarak sosyolojiyi seçmesi ve çoğunun da sosyoloji okumamış olmasıydı. Bu nedenle bundan sonra ki ilk bloğumu Türkiye'de sosyoloji konusunda yazmaya karar verdim. Bu ifadeden sosyoloji konulu bloglar konusunda tepkisel bir tavır aldığım düşünülmesin lütfen. Yalnızca mesleki hassasiyet diyelim buna. Zira blogların özgür yaklaşımının bir sonucu olduğunu düşündüğüm bu durum bana da keyif veriyor.