- Kategori
- Blog
Blogcu muyum, yazar mıyım?

www.hekimce.com
Kitap sevdasında gönlüm(!)
Yaşadığım gelgitleri önümüzdeki günlerde sona erdirmem gerekiyor..
Garanticiyim ben biraz.
Risk almak eskisi kadar kolay değil.
Riskten öte, kendimi beklentilerin, umut etmelerin kucağına atmak istemiyorum.
Kitap tutar mı?
İnsanların ilgisini çeker mi?
Hayatım da ne gibi değişiklikler olur?
Yayınevi Ömer Ağabeyin söylediği gibi beni “kazıklar mı?”
Kazıklarsa çok canım acır mı?
Canım acırsa küser miyim?
Küsersem bir daha yazar mıyım?
Ben ;Blogcu muyum, yazar mıyım?
Hayatım oturduğumuz apartmandaki merdiven otomatiğine döndü..
Merdivenleri çıkmaya başlıyorum, fotosel beni görüyor, hangi kattaysam orasının ışığı yanıyor.
Basamakların bittiği yerde karanlık başlıyor.
Klavyenin başında uzun saatler geçirmeye başlayan insan; yalnızlaşıyor.
Öğrenme isteği, açlığa dönüşüyor...
Bu istek öyle yazılar kaleme aldırıyor ki adama..
Bir hafta önce yazdığına “Bunu ben mi yazdım, nasıl yazdım?” diye düşündürüyor.
Soru şu; Yazıyı yazan ben.......Hangi ben?
Cevap yok!
O kadar çok “ben” var ki içimde.
O “ben”ler o kadar tezat ki birbiriyle.
Son dönemde o kadar çok konuşuyorlar ki.
Benleri dinlemekten bana vakit kalmıyor.
Olgun bir adam var derinlerde biraz filozof, biraz deli(!)
Filozofun kafasını her fırsatta sapanla yaran haşarı yaramaz bir çocuk var. Şu kısa pantolonu ile gezenlerden, çişi geldiğinde fermuarı açmadan pantolonun paçasından işeyenlerden, seslenildiğinde annesini duymazdan gelenlerden...
Bir tanesi çok komik ama hüzünlü de
Elleri nasırlı, yalnız başına tahta kulübede yaşayan ihtiyar fakir balıkçıyı ve meyhanelerin Müdavimi, ruhu şair delikanlıyı unutmamak lazım...
Yakası bağrı açık gezen, paltosu omuzlarında, elinde tespihi, gözü kara Mahalle kabadayısı favorim.
Etrafta fazla gözükmüyor, gözüktüğü zaman da söylediği gibi “ Dünyayı hizaya getiriyor”
Dindar siyah önlüklü bir nalbant var. Beş vakit namaz kılıyor başkaları gibi etliye sütlüye karışmıyor... Sabah ezanında kalkıyor, yatsı ile uyuyor..
En farklısı şifacı olan....
Filozofun da, yaramaz çocuğun da, ihtiyar balıkçının, şair ruhlu delikanlının da ,Kabadayının, nalbandın ve şifacının üzerine............... Yazamadıklarımın, sizi tanıştırmadıklarımın hepsinin adı; Ali..
Ve hepsi çok konuşuyor, onları dinlemekten başkalarına pek vakit kalmıyor.