- Kategori
- Öykü
Blogda cinayet...(İkinci bölüm)

www.haberyenice.net/resim/cinayet.jpg
Birinci bölüm için "tıklayın"
- İyi günler komiserim. Ben bilişim bölümünden komiser muavini Rıfat,
- Ben de eğitim bölümünden psikolog Ethem,
- Buyrun, oturun çocuklar...
- Cinayet olayını biliyorsunuz.
- Evet komiserim, dün duyduk.
- Arkadaşlar, bir süre birlikte çalışacağız. İhsan Wober'i soruşturdum. Ailesi de arkadaşları da hiç düşmanı olmadığını söylediler. Şimdi size bir görev vereceğim. Rıfat; Bu, maktulun cep bilgisayarı. Bunu bir incele. İçinde bir çok e-mail adresi var. Ama şifrelere rastlayamadım. O blog sitesine hangi şifreyle girdiğini bulmaya çalış. Yayınladığı veya yayınlamadığı mesajlarında bir tehdit var mı? Ona bir bak. Aslında en iyisi blog sitesinin editörleriyle bir konuş. Bildiğim kadarıyla bazı tehdit mesajları onların denetimine takılıyormuş. Onun sitesine bu şekilde gelmiş mesaj varsa onların ip adreslerini al. Ben yazılı emir çıkarttırım. Ayrıca giriş şifresini bulamazsan editörler sana bu konuda yardımcı olurlar.
- Tamam, hallederim komiserim.
- Ethem sen de adamın yazılarını bir incele. Suya sabuna dokunmayan yazılar dışında bazı kesimleri rahatsız ettiğini düşündüğün yazıları mercek altına al. O yazılara gelen yorumlara bak. Tehditkar yorumlar var mı. Yorum yapanlar blog yazarları içinden mi? Yoksa dışarıdan kimseler mi? Ayrıca kendi yaptığı yorumlara da bak. Burada çatıştığı kimseler var mı?
- Bakarım komiserim.
- Her ikiniz de bana en kısa zamanda rapor verin. Bu işi bir an önce çözmemiz gerekecek.
- Kısa zamanda hazırlarız komiserim.
- Tamam çocuklar, artık gidebilirsiniz...
******
- Mehmet Ali ne yapıyorsun yine bilgisayar başında? Yemek yiyeceğiz. En azından sofrayı hazırlamama yardım edin. Bu bilgisayar devamlı açık. Sen oturmazsan çocuklar oturuyor. Çocuklar okuldayken de sen bu meretin başından kalkmıyorsun.
- Tamam karıcığım, şu yazıyı göndereyim de, hemen geliyorum.
- Yine mi o kesimlere çatıyorsun. Bir gün başına bir bela gelecek, göreceksin.
- Bazı yazılar görüyorum ki, sinir oluyorum. Ben de onlara karşılık yazıyorum.
- Tamam da, bence siyaseti ve din konularını uzmanlarına bırak, senin ne üzerine vazife? Köşe yazarı kesildin başımıza. Yetkililere de çatıyorsun. Adamlar sana tazminat davası açarlarsa görürsün.
- Ben burada gerçek adımı ve soyadımı yazmıyorum ki. Biliyorsun burada Ali Yılmaz adıyla yazıyorum. Benim adım ne? Mehmet Ali Yılmazer değil mi?
- Ya... sen öyle san. Ters bir şey yazarsan yetkililer seni ip adresinden eliyle koymuş gibi bulurlar. Sen Cumhuriyet savcılığında ifade veren blog yazarını bilmiyorsun galiba.
- Evet biliyorum. Yetkililer bulur tabii ki. Ama dışardan birisi beni nereden bulacak ki? Bütün Ali Yılmaz'ları araştırması gerekir.
- Tamam hadi fazla uzatma da gel yemek yiyelim.
- Bir dakika, adama bak, nasıl yorum yazmış, resmen kavga etmek istiyor. Neyse geliyorum. Yemekten sonra ben ona haddini bildiririm.
- Off sıktın artık Mehmet Ali ya....
******
- Alo, bu akşam briç partisine geliyor musun sayın savcım?
- Yok Tayfun'cuğum ya.. Bu akşam nöbetim var.
- Ooo, senin de bu nöbetlerin hiç bitmiyor.
- Ne yapalım görev bu. Ülkede olaylar bitmiyor ki?
- Neyse yarın tatil. Görüşürüz.
- Tamam sayın savcım, sana iyi nöbetler....
*****
- Sayın savcım, şu anda bize ulaşan olay listelerini getirdim.
- Tamam oğlum, bırak masanın üzerine.
- Yalnız iki tane cinayet olayı var. Biri Kadıköy, biri de Bostancı'da.
- Ölüm şekli nasıl?
- Her ikisi de silahla başlarından vurulmuş.
- Ne zaman olmuş?
- Biri saat 6 da, diğeri de saat 9 da.
- Polis raporlarını inceledin mi?
- Evet savcım. Yalnız burada ilginç bir nokta var.
- Nedir?
- Öldürülen iki kişinin adı ve soyadı aynı.
- Neymiş isimleri?
- Her ikisinin de ismi Ali Yılmaz...
Devamı için "tıklayın"