Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

11 Temmuz '10

 
Kategori
Futbol
 

Bloklar arasında sıkışanlar: Teknik direktörler

Bloklar arasında sıkışanlar: Teknik direktörler
 

başarı devamlılık ister; temelsiz ve anlık kazançların kaybı da çok kolaydır.


Çok zordur neredeyse herkesin bir fikrinin(!) olduğu işi yapmak. Hele ki iş ahlakı tam anlamıyla oluşmamış bir toplumdaysanız, yani “gelişmekte olan” bir ülkede, bu işi yapmak çok daha zor. İşte tam da öyle bir iş teknik direktörlük ve futbolun etki düzeyi bu işin zorluk derecesini daha da artırıyor.

Sizin takımın patronu olmanız, futbolcularla çok fazla zaman geçiriyor olmanız ve antrenman performansını bizzat görüyor ve biliyor olmanız hiç önemli değil; maç sırasında yapılan hatalar sizi eleştirmek hatta yerden yere vurmak için yeterli. Hem de bu öyle bir yerden yere vuruş ki çoğu zaman dengesiz ve gaddarca; her koldan her yoldan… amaç yapmak değil tamamıyla konunun içinde olmak ve gerekirse yıkmak.

Televizyon ekranlarını saatlerce meşgul edip kahvehaneyi ekranlara taşıyan, provokasyon yüklü ve kalite problemli programlarda size atılan oklar birilerinin sıçrama taşı olabilir. Sizi basitçe yazılmış bir senaryonun kaybeden kahramanı yapabilirler ve bu işin içinde bazen, bizzat kendi ekibinizdeki futbolcular veya yöneticiler de olabilir. Televizyondan izlenmek, gazetelerden okunmak ve dolayısıyla prim yapmak birilerinin amacı ve bu uyguladıkları yöntem ülkenin kültürel şartları doğrultusunda son derece işe yarıyor. Zihinler arınmadığı ve belli bir standart yakalanmadığı sürece işiniz zor ve eğer siz de bu zor şartlara yenik düşüp bu düzenden yana olursanız, ki genelde öyle oluyor, uzun vadede hepimizin işi zor.

Herkes futbol konuşabilir ve herkes bir diğerini (bu kim olursa olsun) eleştirebilir ancak fütursuzca ve kötü niyetli olarak yapılan bu girişimler, adı üzerinde, “kötü” olduğu için fayda sağlamayacak olup gelişime sekte vuracaktır. Herhangi bir insanın kendince futbol konuşması, eleştirmesi ve fikir bildirmesi gayet iyi niyetli bir yaklaşım olduğu için bunda problem yok. zaten bu durum toplumsal ve bireysel gelişmişlikle alakalı ve bu durumlara endeksli olarak değişim gösterecektir. Asıl problem etkileme ve geliştirme noktasında katkı sağlayabilecek durumda olan duayenlerin(!) kazançları ve şöhretleri uğruna (ya da kapasiteleri bu ama insanlar yine de bunları dinliyor) uzun vadede futbolumuza darbe vuracak olan yaklaşımlardan kaçınmamalarıdır. “o gitsin şu gelsin; onu çıkar şunu sok!” tarzında oldukça düşük seviyeli ve akıl yürütmeden yoksun cümleleri o kadar sık duymak ne kadar ümit verici olabilir? Ve bu cümleler herhangi bir televizyon programına reyting rekorları kırdırabiliyor. Kısıtlı kelime dağarcıklarını kullanarak ve Türkçe’ yi katlederek saatlerce yayın yapan ve bu yayınları “kurulmuş” kavgalarla süsleyen ya da süslemeden bu işi yapanlar ülke futbolu için gerçekte “kangren” olmaktan ötede değiller. Problem şu ki; ülke olarak bu kangrenlerden haz alıyoruz. O kadar belli ki kuracakları cümleler; iyi takip eden birinin ezbere bilmesi işten bile değil: “bloklar arasında boşluk var” , “ ben bunun oynattıklarını mahalle takımında bile oynatmam” , “bu adam hoca moca değil”… “işkembeden atmak” deyimine o kadar uygun hareket ediyorlar ki bazen aklı başından gidiyor izleyenlerin. Zihinlere ışık tutmaktan ziyade zihinleri altüst ediyorlar.

Medya safhasında bunlar olurken “hocamıza güvenimiz tam!” nidalarıyla sözleşme imzalatan yönetim de pek tekin sayılamayacak hareketlerle teknik adamı sürgün edenler içinde önemli bir rol kapıyor; çünkü teknik adam yalnız ve onu darağacına göndermenin hiç zararı yok onlara göre. Onu yollamayıp kendileri mi gitsinler ? Olur mu hiç öyle şey? Ülke futbolu batar onların yokluğunda. Bu tarz yaklaşımlarla günü kurtarıp ateşin şiddetini azaltan yönetim o ateşin ilerleyen zamanlarda daha da büyüyeceğini fark etmiyor demektir ya da fark edip bilmemezlikten gelmektedir. “Teknik adam yollanmaz mı” meselesi değil önemli olan. Tabi ki yollar ayrılabilir ve insanlar şanslarını başka yerlerde aramaya devam edebilirler; ancak bu yol ayrımlarının dayanaksız ve tutarsızca yapılması çözüm olamayacağı gibi çok ciddi problemleri de beraberinde getirecektir. İnanıp görev verdiğiniz teknik adama (ya da herhangi birine) gösterdiğiniz saygı sizin saygı değerlik seviyenizin için de önemli bir göstergedir.

Tüm bu durumlar haricinde ülkemizdeki teknik adam kalitesi de tartışılmaya değerdir. Herhangi bir takıma gitmek için türlü işler çeviren ve “bağlantılarını” kullanan teknik adamların da olduğu ülke futbolunda soruna farklı bir açıdan bakmak faydalı olabilir. Yani biraz da (belki en çok) ülkenin teknik adam potansiyeli onlara yapılanlar hususunnda belirleyici olmakta. Gerçi yabancı teknik adamlar da benzer muamelelere maruz kalıyorlar ama onların yaşadıkları onlar adına daha karlı sonuçlanıyor: davalar, tazminatlar… yerli teknk adamların bu noktada onlar kadar şanslı olmadıkları gerçek. “amca, dayı…” diyerek geldiğiniz bir yerden aynı şekilde ayrılmak zorunda kalma ihtimaliniz de çok yüksek.

 
Toplam blog
: 15
: 1024
Kayıt tarihi
: 05.07.10
 
 

En basit haliyle genç sayılabilecek bir beden eğitimi öğretmeniyim ve 6 yıldır devlet bünyesinde çal..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara