Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Bodrum Karaincir Koyu

Bodrum Karaincir Koyu
 

Bodrum merkezden çıkarak, sahilden ve saat yönünde devam ettirdiğim Bodrum Yarımadası keşif turuma; Bitez Koyu’nda verdiğim uzun molanın ardından ertesi gün devam ediyorum. Sırasıyla; Ortakent, Yahşi, Kargı, Bağla ve Aspat koylarını daha seri geçmeyi tercih ediyor, ikinci uzun molamı Karaincir Koyu’nda veriyorum.


Ortakent, yarımadanın en eski yerleşim yerlerinden olan Müskebi bölgesinin adı. Bodrum ile Turgutreis’in tam ortasında kaldığı için bu isimle anılıyor. İçerilere doğru yükselen tepelerinde bulunan yel değirmenleri ve Bodrum otantik mimarisinin en güzel örneklerinden olan kule tipi Bodrum evleri ilk bakışta dikkatimi çeken özelliklerinden.


Birbirinin devamı şeklinde gelen Ortakent-Yahşi-Kargı sahil şeridi, yarımadanın en uzun ve kumluk sahil şeridi ancak deniz suyu oldukça serin.


Bağla Koyu, bölgede ismini en çok duyduğum, güzelliğini defalarca okuduğum ve en çok merak ettiğim koylardan
biri idi. Ancak yoğun ve sevimsiz yapılaşma, onlarca site ve tatil köyü, otel burasının tadını ciddi bir şekilde kaçırmış. Tatlı su kaynakları, harikulade koyu, sıra sıra servi ve kavak ağaçları ve mesire yerleri yine güzel ama o eski anlatılan cazibesini maalesef yitirmiş.


Biraz daha ileride ise, meşhur türküde adı geçen Aspat Koyu çıkıyor karşımıza. Koyun hemen üzerinde bulunan Venedik Kalesi ise insanı şaşırıyor gerçekten. Aspat kelimesinin anlamıyla ilgili bir çelişki tespit ediyorum okuduklarımdan. Yunanca “aspartos”tan gelen isim, sulanmaz kurak yer anlamında kullanıyor. Ama ünlü gezginimiz Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde; burasının tatlı su kaynakları ile çok meşhur bir yer olduğunu, buradan geçen gemilerin sürekli olarak Aspat’ta içme suyu ikmali yaptıklarından bahsediyor.


Ve beni en çok etkileyen, bu nedenle de ikinci uzun molamı vermek için karar kıldığım Karaincir Koyu’na ulaşıyorum. Koy, Bodrum merkeze on altı kilometre mesafede. Gezi teknelerinin vazgeçilmez uğrak yeri. Adından da anlaşılacağı üzere bir incir vahası.


Karaincir sahili, incecik kumlu ve yaklaşık beş yüz metre uzunluğunda. Her iki ucunda yükselen tepeler, yalıya doğal bir kalkan vazifesi yapıyor, rüzgarları kesiyor ve klimatik dinginlik sağlıyor.


Denizi temiz, deniz dibi kumluk, hemen derinleşmiyor, deniz suyu Bitez, Gümbet, Yahşi Yalı’ya göre daha ılık.


Sahilde bulunan restoranları, özellikle yat ve teknecilerin vazgeçilmez lezzet durakları. Özellikle gözleme ve böreklerine bayılıyorum. Ha bir de haşlanmış taze süt mısırlarına. Karayoluyla çok fazla ziyaretçisi olmadığından aşırı kalabalık olmuyor. Sahildeki tesislerde açgözlü garson ve işletmecilere rastlamıyorsunuz pek.


Tüm bu özellikleri alt alta sıralandığında güneşi burada batırmak, Karaincir plajında yine bir uzun mola vermek farz oluyor. Yarımada turunun üçüncü gün etabı için Karaincir denilen saklı güzelliğin koynunda enerji depoluyorum, günün kalan kısmında.



@Geçen sene bugün "Özlem Taner'in Selülit Sorunu Yok !": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=53875

@İki sene önce bugün "Dedemin Atasözlerini Kim Güncelleyecek ?": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=2904

Not: Yazı fotoğrafı www.hasseyahatdergisi.com adlı siteden alınmıştır.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..