- Kategori
- Özel Günler
Bosna Hersek'li yakalar

Yaşları on yedi, on sekiz kadardı. Oyun oynamak için geç, ana kucağından ayrılmak için çok erken yaştaydılar. Amerika’ya, ‘’Öğrenci Değişim Projesi’’ kapsamında gelmişlerdi. O bölgede kendilerinden başka Türk öğrenci olmadığı için, ayrılmaz ikili olmuşlardı.
Bulundukları yer ne kadar ilginç olursa olsun, ne kadar ilgi görürlerse görsünler, adı gurbetti işte.
Birlikte yaşadıkları aileler onları kendi çocuklarından ayırmıyorlardı, ‘’Şükran Günü’’ yemeğinde de ayırmadılar.
Nerdeyse bütün kasabanın katıldığı yemek, büyük bir salondaydı. Katılanlar, her dinden, her renkten, farklı ülkelerden, güzel bir karışım toplumu oluşturmuşlar, ‘’u’’ şeklinde hazırlanmış masada yerlerini almışlardı.
Sıra dua’ya geldiğinde, herkesin sahneye çıkıp kendi dininde ve dilinde dua edeceği duyuruldu.
İki Türk kızı kendi aralarında epeyce çekiştikten sonra, diğerine göre daha toplumcul olanı sahneye çıkıp dua etmeyi kabul ederek mikrofonu eline aldı, duaya başladı.
‘’Bismillahirrahmanirrahim, Subhaneke Allahümme ve….’’
‘’Bismillahirrahmanirrahim, Subhaneke Allahümme ve….’’
Dua’nın gerisini gelmedi. Heyecanlandıkça eli ayağına dolandı küçük kızın. Yardım ister gibi etrafına bakınırken, arkadaşı sahneye çıkıp, elini tutarak, anaokuluna giden her çocuğun bildiği duaya başladı;
‘’Yemezsem büyüyemem, okuluma gidemem.
Çabuk çabuk yiyelim okulumuza gidelim’’
Sıkıntılı durumu atlatmanın sevinciyle alkışlar arasında yerlerine oturdular.
Gecenin sonunda salondan ayrılırlarken, yanlarına bir adam geldi, İngilizce; Bosna-Hersek’li olduğunu, Türkiye’de sekiz yıl kaldığını söyledi ve konuşmasına Türkçe devam etti;
‘’Sizin duanızı da anlamadım sanmayın!!!’’
narçiçeği