Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

14 Temmuz '11

 
Kategori
Futbol
 

Boşu boşuna...

Boşu boşuna...
 

Koskoca bir lig iyisiyle kötüsüyle bitti. Şampiyon olan takımın taraftarları sevindi. Olamayanlar üzüldü. Olanlar olamayanlara takıldı. Diğerleri sineye çektiler, hesapları gelecek sezon açılmak kaydıyla kapattılar. Bir sürü tantana, mutluluk, hüzün derken Temmuz başıyla birlikte bir dalga geldi çarptı kıyılara, bilemedik bunun bir tsunami habercisi olduğunu. Hal böyle olunca sorgulamaya başladım. Geçtiğimiz yıl biz neler yaptık diye... 

Maçları kaçırmayalım diye evdekilerle mi atışmadık. Dizileri kapattırıp maçları mı açtırmadık? Gol oldu hopladık, sevinç nidaları attık, gol kaçtı zıpladık, dövündük. Kazandığımızda en mutlu biz olduk, kaybettiğimizde yüzümüzden düşen bin parça oldu. 

Arkadaşlarımıza takılmayı da ihmal etmedik. Bazen maksadı aşan laflar ettik, tartıştık, küstük, birbirimize kırıldık. Sonra futbol bizi yine barıştırdı beraber maç izledik. Bütün günün stresini atmak için televizyonun başına geçtik. Aylıklarımızdan maç izlemek için paralar ayırdık, yayıncı kuruluşun müşteri hizmetleri ile sıkı pazarlıklar yaptık. 

Yetmedi futboldan hiç anlamayan annemizi, kız kardeşimizi, sevgilimizi, karımızı yaptıkları yorumlardan dolayı eleştirdik. Aman be ne olacak altı üstü bir maç dediklerinde kabardık, ne anlarsın be dedik, küçümsedik. 

Bütün bir yıl böyle geçti evlerde. Tuttuğu takımın maçını izlemek için apar topar eve gelenler. Stadlarda kuyruğa girenler. Yağmur çamur demeden tribünlerde yerini alanlar. Boğazları patlayıncaya kadar tezahürat yapanlar. Maçı izlemek için arkadaşını, sevgilisini, karısını ekenler. Futbol bahanesine iddaya girenler. 

Bunu futbol aşkımızdan yaptık. Saatlerce kazanılan ya da kaybedilen bir maçın kritiklerini yaptık. Teknik direktör olduk, futbolcu olduk, başkan olduk hatta malzemeci olduk. Maçları izledik; yetmedi tartışma programlarını da izledik. Ordakilere kulak kabarttık. Yaptık da yaptık. Bir meşin yuvarlak ve peşindeki 22 kişinin mücadelesine katılabilmek için. 

Peki şimdi ne oldu? Bütün bir sezonun kaderi savcının hazırlayacağı iddaanamesiyle açılacak davadan çıkacak sonuca bakacak. Futbolun şampiyonunu sahadaki futbolcular değil, devletin hakimi belirleyecek. Kısacası kandırıldık. Hangi takımı tutarsanız tutun, yukardaki yazdıklarımın bir kısmını yaşadıysanız kandırıldınız. Eğer gerçekten söylenen doğruysa aslında olmayan birşeye bu kadar kafa patlatmışız. 

Boşu boşuna evdekilerle atışmış, arkadaşımızı kırmış, sevgilimizle tartışmış, cebimizden para vermiş olacağız. Harcadığımız zaman kaybına ise hiç girmiyorum. 

Son Söz: Şimdi bekleyelim de kaplumbağ hızındaki Türk Adaleti buna bir çözüm bulsun. 2010-2011 futbol sezonu henüz bitmemiştir. Muhtemelen 2013 yılında hakimin vereceği kararla biteceğini mi düşünüyorsunuz? O halde yanılıyorsunuz. Daha bunu temyizi var, CAS'ı var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var. Var da var. Türk Futbolunu "Esmer Günler" bekliyor. 

 
Toplam blog
: 106
: 1591
Kayıt tarihi
: 11.07.11
 
 

Metin ve haber yazarı ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara