Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

17 Temmuz '07

 
Kategori
Blog
 

Breyk breyk kakılmışız

Breyk breyk kakılmışız
 

"Tarz sahibi olmak güzel, ya da, öyle olduğu dayatılıyor.
Ne olduğunu da bir bilsek.
Tam olarak bilemesek de, daha kolay ayırt edilebilmemizi sağlayan, fark yaratan bir özellik gibi sanki.
Tarzı olan konuşuyor, amacına daha kolay ulaşıyor.
Amacı her neyse artık.
Bu yanıyla, makbul bir şey olması kaçınılmaz tabii.
O nedenle, biz de yazar olsaydık, tarzımız olsun isterdik herhalde.
İsterdik de, yazar falan değiliz.
B l o g ç u y u z , b l o g ç u .
Blog alırız(okuruz), blog satarız(yazarız).
Aklımızdan her geçirdiğimizi, ahalinin merakla öğrenmeyi beklediğini sandığımız için,
kendimizi bunları kayda geçirip, yayınlama hezeyanına kaptırmış, günlükçüleriz.
Gündelikçiyiz bir bakıma, bir nevi Kakılmış yani.
Kakılmışla benzerliğimiz gündelikçilikle sınırlı da değil üstelik.
Asıl, birbirimizi birbirimize yazar diye kakaladığımız için; kakılmışız biz."
Böyle söylüyor bizim blogcu Hüsamettin.
"İnanılmaz Blog Yazarları Antolojisi" başlıklı, blogumu okuyan birkaç yüz blogçu ya da blog okuru, hatırlayacaklardır kendisini.
-Hani pek bir hevesle başlamıştın ne oldu, ne bu karamsarlık Hüsamettin?
Epeydir de blog yazmıyorsun gördüğüm kadarıyla.
-Abi girdiğimden beri bizim blogda bir; yazalım, yazar olalım, buluşalım, arkadaş olalım havasıdır gidiyor.
"Sen beni yorumla yazar yap, ben seni yorumlayayım yazar ol.
Kaliteyi sakın eleştirme ayıp olur.
Bırak kafası gözü yarılan Türkçe olsun, sen olma.
Eleştireceksen içeriği eleştir."
Sanki adam yazacağı konuyu sana danışmak zorundaymış gibi.
Sonra da buluşalım, yazar oluşumuzu kutlayalım."
Yönetim buluşma düzenledi yetmedi, güzel yurdumun muhtelif köşelerinde buluşalım da buluşalım.
-Buluşun canım ne olacak, yeni arkadaşlar edinmek fena mı yani?
Sonra her yiğidin gönlünde bir aslan yatar.
E sizin aslanlar da bayağı bir yazar anlaşılan.
-Tamam da, bir kaç yorum yazıp, 1-2 buluşmakla arkadaş mı olunuyor?
Arkadaşın tanımı mı değişti yoksa?
Ona çok çok tanıdık denir.
Ben buraya blog okuyup, yazmaya geldiğimizi sanıyordum.
Ne çok arkadaş edinme heveslisi varmış meğerse.
Yeri burası mıdır yani?
Haydi gençler neyse de, yaşını başını almışlara ne demeli?
Ya, ömrün boyunca edinemediğin arkadaşları, burada mı bulacağını sanıyorsun?
Koordinatların mı yanlıştı?
Arkadaşlık, hiç mi uğramadı sizin oralara?
Arkadaş, öyle sayısı sınırsızca arttırılabilen bir şey değildir ki.
80 lerde bir telsiz çılgınlığı yaşanmıştı, "Breyk, breyk arkadaş arıyorum." la kafayı yemişti millet.
Tabii o ortam kendi iğrenç jargonunu da oluşturmuştu.
Yıllar geçti, artık internette, arkadaşlık sitelerinde ediliyor, Türkçenin içine.
"Ewet" ler, "güsel" ler gırla gidiyor.
Yani biz her arkadaş edinmek istediğimizde, olan dilimiz Türkçemize oluyor.
Garip milletiz vesselam.
-Hiç sızlanma Hüsamcığım. Ben sana "Oraya gitme, MB ye gel." demiştim.
-Haklısın abi, demiştin demesine de, pek bir yarım ağızla demiştin.
-Yok be oğlum sana öyle gelmiş, hem hala çok geç değil.
-Yok abi yok, soğudum ben bu blog işlerinden.
Bütün bunlar neyse de, şu tarz meselesi beni bitirdi.
-Tarz meselesi de ne?
-Son zamanlarda bazı blogçuların, bazı blogları,
mahreç gösterilmeden iktibas edilmiş bizim buralarda, çalınmış yani.
Bunun üzerine gündeme geldi.
Sanırım iltifat mahiyetinde olsa gerek.
Aldık kabul ettik.
Ama bana söylenseydi,
"Estağfurullah, ne haddimize, çalışıyoruz, zamanla olur inşallah." demeyi tercih ederdim.
Özgünlüğü yakalamak o kadar kolay mı?
Çoğunluğumuz hep aynı konulardan, hep benzer kelimelerle bahsediyor.
Toplam 20 cümlelik bir yazıda, 9 kere "karmaşa" diyen var, 2 cümlede bir yani.
Şimdi ben kalkıp da;
"Bir kavramı anlatmanın en iyi yolu, onu olabildiğince az tekrarlamaktan geçer."
desem bir türlü, demesem bir türlü.
-Buradaki en önemli yanılgı, özgün tarzı konuda ya da şekilde aramak Hüsamettin.
Bence o; duygusallıktır, gerçekçiliktir, telaştır, sükunettir, öğrenciliktir, öğreticiliktir, araştırmacılıktır, bazen uydurmacılıktır.
Daha doğrusu tüm bunları ve daha fazlasını, belli oranlarda harmanlayıp,
kendine özgü belirgin bir karışım bulabilmektir, üsluptur.
Meşakkatli iştir, zaman ister, emek ister.
Konu belirleyici olamaz, biçim hiç olamaz.
Noktadan sonra küçük harfle devam etmek değildir.
Ya da sürekli devrik cümle kullanmak.
Kelimeleri bozmak, aksanlı yazmak, olmadı, argoyu şiar edinmek de değildir.
Şiir tadı verdiğini sanarak, mütemadiyen, kısa kısa cümlecikleri, virgül yerine noktayla bölerek, alt alta dizelemekle de olmaz.
Yalnızca uzun uzun cümlelere yaslanarak da.
-Yahu sen ne diyorsun abi?
Burada, yalnızca "di li geçmiş zamanı" kullanarak, mizah yapan bile var.
Sanırsın mizahta başka zamanları kullanmak yasak.
-Aslında belirgin bir tarz sahibi olmak, farkedilmek bakımından bir avantaj gibi görünse de, zamanla ters tepebilir gibi geliyor bana.
Düşünsene Soner ARICA' nın şarkıları gibi yazdığını.
Şarkıları ötekilerden ayırtediliyor da, ufak bir kusuru var ki; birbirlerinden ayırtedilemiyor.
Bitmeyen senfoni gibi.
-Neyse, bana müsaade.
Gün ola, devran döne.
Bakalım, alırlarsa MB ye gelirim belki.
-Ulan Hüsamettin, ben de epeydir blog yazmıyordum.
Bu kadar zaman sonra sayende yazdığım şu bloga bak, baştan aşağı eleştiri.
-Ne yaparsın, bizim üslubumuz da bu, demek ki.
-Öyle sanırım.
Varsın olsun.
Övgüyle ilerlendiğini, tarih yazmış mıdır?
Eleştiridir ileriye götüren.
 
Toplam blog
: 30
: 2257
Kayıt tarihi
: 03.11.06
 
 

İzmirliyim ama, İstanbulda yaşıyorum. Elektronik Mühendisiyim ama, ilaveten yazıyorum. Evliyim ama..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara