- Kategori
- Güncel
Bu (tarihi) fırsat kaçmaz!
Obama portresi
Sevgili günlük, bu aralar “tarihi fırsat” ve Kürt açılımı” gündemde. Bu konularda ilk gözlemlerimi, kanaatlerimi bir not düşeyim dedim. Detaylar zamanla ortaya çıkacak. O zaman daha detaylı olarak ilgileniriz konuyla.
Bugünü anlamak için biraz daha geriden başlamak gerekir diye düşünüyorum:
Baba Bush zamanında, liberallerin ve dindarların gözdesi, “dindar ve demokrat” Özal, hazır hır çıkmışken komşumuz Irak pastasından pay almak ile ilgili olarak “bir koyup beş almak” planları yapmış, daha sonra “bir koyup yirmi almayı kastetmiştim “diye söylediğini teyit etmiş, üçte bir bile alamadan vazgeçmek durumunda kalmıştı.
Oğul Bush zamanında fırsat bir kez daha çıktı karşımıza. Bu kez de, Irak bataklığına batmak, komşu ile savaşmak, petrolünü gasp etmek isteyen işgalcilere destek olmak için istenen tezkere CHP yüzünden meclisten geçmedi. Komşumuza değilse de, müttefikimize çok ayıp oldu. O da çok kızdı zaten. Askerimizin başına çuval geçirdi. ( Yetmedi. Devamında TSK’nin başına Ergenekon modeli çorap örülmeye başlandı. Bu modelin akademisyenlere, parti başkanlarına, bazı gazetecilere, sivil toplum örgütü liderlerine de çok yakıştığına karar verildi. Onun için kaç çift daha örüleceği henüz belli değil. )
Postacı kapıyı hep iki kez çalardı. Derken tarihi bir olay oldu. Postacı kapıyı üçüncü kez çaldı! Yani, karşımıza Irak’la ilgili üçüncü kez bir fırsat çıktı! Solcular gibi dünya malına düşkün ve kavgacı, asker yandaşı değil, barışsever ve haktan yana ve demokrat oldukları için, dindar ve mütedeyyin yöneticilerimiz buna çok sevindiler. Herkese müjdelediler. Fırsatın rengi yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.
Tarihi fırsat aşağı yukarı şöyle bir şey olacak:
ABD, 1 milyon Irak’lının canı pahasına Irak’ı böldü. Ülkede ne kadar işgale direnecek, halkı birleştirecek ve yönlendirecek, aklı başında ve işbirlikçi olmayan, gerçekten kafası çalışan akademisyen, aydın varsa ya öldürüldü, ya da kaçmak zorunda bırakıldı. Bu yönetim mıntıkası temizliğinden sonra meydan Barzani’ye ve Talabani’ye kaldı. ABD, kendine bağlı ve Musul-Kerkük petrollerini bekleyecek bir yönetim kurdu. Gerekli anlaşmaları imzaladı.
Irak’a girmesi kolay oldu, ama bir türlü çıkamıyor. Maliyet çok yüksek, can kayıpları var. Muhalefet bastırıyor. ABD’nin artık çekilmesi gerekiyor. Ama “bağımsız Kürdistan”ın kendi ayakları üzerinde duramayacağı da ortaya çıkmış durumda.
Irak’lı Araplar-haklı olarak- ülkenin ortak zenginliğini ABD işbirlikçisi Kürtlere yedirmek istemiyorlar. “Tarihi fırsat” burada işte burada ortaya çıkıyor. Türkiye, tüm Irak halkına ait olması gereken zenginlikleri gasp etmek isteyen Kürtleri, Araplara karşı destekleyecek! Daha önce Türkiye’nin verdiği kırmızı pasaportu kullanan, sonra ABD desteğine güvenerek bölgeden Türkmenleri süren, arkasında ABD varken Türkiye’ye “Kedi bile vermeyecek” olan Kürtlerin abisi olacağız; hem Irak Araplarını, hem Arap dünyasını karşımıza alacağız!
ABD, TSK’ni ve Kürtleri isterse Araplara (ve hatta İran’a, Afganistan’a) karşı, isterse Kürtleri bize karşı kullanacak. (Bu, Obama gerçekten daha önceki ABD başkanlarına hiç benzemiyor. Bi’ tarafı Müslüman ya ondan mı acaba? Nasıl da bir değişim, bir “change” yaptı Orta Doğu politikasında! Bölge barıştan ve huzurdan geçilmiyor. Hakikaten “bizden biri” sayılabilir. Bizim için de ABD’nin çıkarları ve ABD’ne hizmet önde geliyor, onun için de. Onun için biz bu müthiş barış projesinde üstümüze düşeni elbette yapabiliriz: Yes, we can! )
Bu işten en büyük çıkarımız da şu olacak: ABD ve K.Irak Kürt yönetimi, artık PKK’yı desteklemeyecek! O zaman PKK sorunu, terör belası ortadan kalkacak. Bunun için bizim tek yapmamız gereken Öcalan’ın yol haritasını, DTP=PKK’nın koşullarını kabul etmek! Bu kadar basit işte!
ABD’nin de “İslami terör”ü bitirmek için neden bize önerdiği müthiş formülü kendisinin uygulamadığı sorulabilir elbette: Bin Ladin’den yol haritası istenebilir. Hatta parti kurulup başına geçirilebilir. Bütün hapishaneler boşaltılır. Pentagon-CIA-FBI’da terörle mücadele etmiş ne kadar adam varsa yargılanır, içeri tıkılır. İsteyen Müslümanlara medreseler açılır. ABD’li Müslümanlardan şeriata göre yaşamak isteyenler için gerekli yasal düzenlemeler yapılır. Hatta onların eğitim dili Arapça olabilir. Kişi inancını özgürce yaşamak hakkına sahiptir. Laiklik vs. bahanesiyle bunun kısıtlanması insan haklarına aykırı değil midir?
Bu konuda ayrıca, komşularımızla barış içinde yaşamak varken, niye birilerinin çıkarı için çatışalım, insanımız ölsün, paramız savaşa, silaha gitsin? gibi sorularla barış bozanlık yapmanın, (sözüm meclisten dışarı) ulusalcılar, milliyetçiler, (affedersiniz) üniter devletçiler, TSK yandaşları, Atatürkçüler gibi çağdışı fikirler ileri sürmenin son derece yanlış bulunacağı da aşikar. Ama bunları söyleyen münafıkların başına gelebilecekler çok net değil, değil mi? O zaman sevgili günlük, bi sen, bi ben, bi Allah bunlar aramızda kalsın. Ben hiç söylememiş olayım, başka kimse de duymamış olsun.
Ha, bir de bu tarihi fırsat PKK için de tarihi elbette. “Türkiye’den geçecek petrol boru hatlarının güvenliğini ve Irak’ta iç güvenlik istiyorsan beni ciddiye alacaksın” diyor. O artık öyle bölgesel bir terör örgütü değil, uluslararası politikanın taraflarından, muhataplarından biri. Onun gözünde ABD bile PKK ile anlaşmak, onun dediklerini kabul etmek zorunda. Yoksa asayiş beklemesin kimse.
Öcalan ve DTP de, PKK’nın piyonları olarak (PKK mı DTP’ den çıkar, DTP mi PKK’ dan?) oyunda yerlerini aldılar hemen. Güney Doğu bölgesinde DTP, ağa, şeyh şeytan üçgeninde vatandaşı korkutarak, hurafe bombardımanıyla uyuşturarak, soyarak istedikleri gibi yönetmek için böyle bir fırsat kim bilir ne zaman tekrar çıkar?
25 sene silahlı mücadele, vatandaşı ikna, Türkiye’ye akıllar verme, tehdit, Nobel, Kürtçüleri parlamentolarda kabul etme, ödüller verme, AB parlamenterlerinin destek ziyaretleri, Avrupa’da uyuşturucu kaçakçılığına bile göz yumma, maddi destek, dernek vs. derken gelinen noktaya bak:
20 milyon Kürt, ama 2 milyon oy! Az gittik uz gittik, bir arpa boyu yol gittik hesabı.
“Kart-kurt “denmiş, “Türk’üm” denmiş de PKK ondan ortaya çıkmış? Aksine, öyle dendiği için PKK ve tüm desteğe karşın plan tutmamış. O yüzden Laz, Çerkez, Gürcü ve diğerleri de kendini herkes kadar Türk hissediyor. Ama ayrılığın adı konursa, “Sen Kürtsün, biz Türküz denirse”, “İşte şuraları senin özerklik, ayrıcalık bölgen” denirse o zaman ayrılık başlayacak.
Ayrılık istemeyen çoğunluğu korumak için en iyi çözüm Irak sınırına yakın bir-iki şehri (Batman-Siirt ve hatta Şırnak) kendi yönetimlerini kurmak isteyen, Türk’üm demekten, Te Ce den rahatsız olanlara vermek. Ama önce vatandaşlıktan çıkarıp, sonra orada kendi kendilerini yönetmeleri için özgür bırakmak. Hem birlikte yaşamak isteyenleri onların baskısından kurtarmak, onların yüzünden sıkıntı yaşamalarını önlemek, hem de halkın parasını birlikte bizimle yaşamak isteyenler için kullanmak ve yatırımları onlar için yapmak.
Şimdilik aklıma gelen en iyi çözüm bu. Daha sonra başka şeyler düşünürsem onları da yazarım.