- Kategori
- Anılar
Bu bir mektup olsaydı gözyaşlarımı görebilirdiniz

Bügün 4 mart, kardeşimin doğum günü,ölüm ve doğum...
Bilrlikte büyüyüp, terasa kurduğunuz çarşafdan çadırda bütün dünyaya güya kendinizi kapatıp, küçücük aydınlıklar için anneden gizlice kibritleri yakarak hayal kurduğunuz, mahallede çok sevildiği ve sayıldığı için kendinizi sonsuz güvende hissettiğiniz...yıllar sonra ayrı şehirlere düşüp kısacık ziyaretlere bulunduğunuz, anılarda kaybolmayan zamanların bütün canlılığı ile beyninizde acı bir tazelikle yer almış kardeşiniz öldü mü?
Oysa morga girip 13 numaralı çekmeceyi açıp vedalaşmış , sonra büyük bir metanetle topraktaki yerine koymuşsunuz, usulca evini toplayıp bulduğunuz cd lerden birinden Vivaldi dinlemiş, kapının önüne koyduğunuz ayakkabılarını kim alacak, onlarla İstanbul sokaklarında kim yürüyecek diye gizlice bakmış, sonra da alan adamı görebilir miyim diye sokaklarda dolaşmışsınızdır.
Sonra onu son gördüğünüz ana takılp kalmak...üç günlük kısa ziyaret sonrası eve dönme isteğinize;; bu kadar mı ? diyerek boynunu büküşü, ötobüsle göndermek istemeyişi, size uçak bileti alışı, vedalaşma anında ki o son bakış...
Şimdi ne zaman aynaya baksam kendimde ondan bir iz yakalamaya çalışmam, ağzımdan çıkan bir sözcükte onun ses tonlamasını bulmam, insanlara onun gibi yaklaşmak istemem, Kıştan sonra güneş ne zaman biraz içimizi ısıtsa onun gülümseyişiyle tebessüm etmeyi denemem, gün batımlarına onun gözünden bakma çabalarım,.elimde kalanlar bunlar... belki zamanla ondan daha çok şey bulurum kendimde diye avunmalarım...
Ölüyoruz işte...Ne kolay telaffuz ediliyor...