Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bu dünyadan bir 'İrfan' geçti

Haticeydi adı... 85 yaşındaydı... 14 yaşında bulgaristanda bir düğünde gördüğü fötr şapkalı yakışıklı adama aşık olmuştu... Evlendiler... 6 doğum yaptı... 4'ü yaşadı... 3 erkek 1 kız... Bulgaristanın komünizm dönemlerinde ki siyasi olaylardan dolayı kocasının kaçması gerektiğinde onunla kaçtı Türkiye'ye... Bursa'ya yerleştiler... Devlet onlara ev, arazi verdi... En küçük çocuğunu burda doğurdu... Kocası gece hayatını, alkolü severdi... Sinirli bir adamdı ve idaresi zor... Bursa'daki herşeyi satıp İstanbul'a göçtüler...

Orda bir manav dükkanı açtı kocası... İstanbulda yaşamaya başladılar... Anlatırdı hep 'biz Türkiyeye geldiğimizde burdaki insanlar soba bilmiyordu biz soba kurduğumuzda komşular karşı çıkmıştı yangın çıkaracaksınız evin içinde diye, masada yemek yemeyi bilmiyorlardı yer sofrasına alışıktılar biz masada yediğimizde günah derlerdi masada yemek yemek' diye... Yaşamayı çok severdi yaşanmışlığı çok kısıtlı olsa da... Bundan 15-20 yıl öncesine kadar yaşlı kadınsın ne ayıp diyecekler diye gizli gizli allık sürerdi... Biz gençlerin ergenlik dönemindeki sığınağıydı evi... Bütün gizli kapaklı işlerimizi onun evinde çevirirdik...

Bi kaç kez bi yudum bira bile içirdik ona iç iç arpa suyu diye... hiç kırmadı bizi alırdı bi yudum acı der bırakırdı... Fotoğrafları çok severdi... 85 yıllık ömrünü adadığı çocukları, torunları, torunlarının çocuklarının fotoğrafları ile doluydu duvarlar... Hele bi tane fotoğraf vardı ki kendi aşkının fotoğrafı... Siyah beyaz olupta sonradan elle renklendirilen eski fotoğraflar vardır bilirsiniz... Fötr şapkası hafif yan takılı genç, yakışıklı bir adam ve yanında yanaklarının kırmızısı biraz fazla kaçmış gülümseyen genç bir kadın.... O kadar çok fotoğraf vardı ki çerçeveleri tahtadan bir ara tahtakuruları basmıştı evi onları temizleyene kadar akla karayı seçmiştik...

Çok kibar bir kadındı ve incelikli... yaşı kaç olursa olsun saygı gösterirdi çocuklara, bebeklere bile... dinlerdi saygıyla ve hiç müdahale etmezdi zamanı geldiğinde ama o öyle bir çocuk değil ki bana böyle dedi derdi... Adının hatice olduğunu yıllar sonra öğrenmiştim.... ben hep İrfan bildim adını uzun yıllar boyunca... Çünkü kocası İrfan diye seslenirdi... Karısına adıyla hitap etmenin ayıp olduğu yıllardan gelen bir alışkanlıkla... Ölene kadar İrfan dedi kocası ona... İrfaaaaannn diye bi bağırdı mı kocası evin neresinde olursa olsun koşarak gelirdi buyur diye... Bigünden bigüne kırdığını yüzüne kötü bir söz söylediğini görmedim kocasının bazen canına tak dediğinde söylenirdi kendi kendine ama o kadar... Ağzından düşmeyen tek şey kırmayın birbirinizi kavga etmeyin olurdu...

En deli dolu zamanlarımızda bile eşlik etti takip etti ama asla sırrımızı !! kimselere söylemedi... Kırgınlıkları oldu çok, incindi, incitildi genede kötü bi söz çıkmadı ağzından... Kibar kadındı vesselam... 85 yıl dolu dolu kocasına, çocuklarına, torunlarına, torunlarının çocuklarına adadığı hayatı pazar sabahı saat dokuzu yirmi geçe bitti... nefes almaktan vazgeçti... Okuma yazması yoktu... En çok bikaç yerde parmak bastırmışlardır ona... 85 yıldan geriye 4 çocuk, 12 torun, 8 torun çocuğu ve onlara adanmış koca bir yaşam dışında geride kendi eliyle yazdığı, çizdiği tek bir çizgi tek bir yazı bırakmadı... Babannemdi... En büyük torunu olarak ardından onun adına yazılmış bir sayfa kalsın istedim... Budur bu yazının amacı... Güle güle babanne....

 
Toplam blog
: 40
: 657
Kayıt tarihi
: 14.11.07
 
 

49 yaşındayım.. Kamuda memur olarak çalışıyorum. Aynı zamanda amatör bir tiyatro ekibiyle 18 yıld..