Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mart '11

 
Kategori
Sinema
 

Bu filmi babam seyretseydi...

Bu filmi babam seyretseydi...
 

Dün; Tolga Örnek'in yönetmenliğini yaptığı Kaybedenler Kulübü filmini seyrettim. Hafta başı olduğu halde sinemanın yakınındaki liseden kızlı erkekli bir grup da gelmişti filmi seyretmeye. Liseli olduklarına göre 18 yaşından küçüktü hepsi de. Sıklıkla yaptığım gibi filmin içeriği hakkında tek cümle okumadan gitmiştim. Film başlarken belli bir yaşın altına yasak olduğunu belirten işareti gördüm tabii.

Ve film başladı...

İlk yarıdaki kurgunun ikinci yarı için zemin hazırladığını düşündüm açıkçası, katlanabilirdim istemeyerek de olsa. İkinci yarıda gördüm ki, yanılmışım!

Sinemadan çıktıktan sonra bir an şunu geçirdim aklımdan; bu filmi babam seyretseydi ve kendisinden bu film hakkında dört kelime söylemesini istesem ne derdi acaba? Babam; bana sinema sevgisini aşılayan, güzel sanatların her dalına tutkuyla bağlı, klasik müzik dinlemeden tek gün geçirmemiş, sürekli okuyan, şiir okurken şiire yeni anlamlar katmayı başaran, güzel insan sevdalısı, tanıdığım en güzel ahlâklı insandır. Yaşama bakışı son derece moderndir. Öğretmenlik yaptığı sürece öğrencilerinin arkadaşı olmayı başarmış biridir ayrıca.

Bunca sözden sonra ve babamın olaylara verdiği / vereceği tepkileri - neredeyse - ezbere bildiğim için, babamın bu film hakkında söyleyeceği dört kelimeyi yazıyorum;

Alkol
Sigara
Seks
Küfür


Belki de Eser miktarda Felsefe de diyebilirdi iyimser yanıyla, emin değilim...

Peki ben dört kelime yazsam ne yazardım sizce? Kesinlikle babamın söyleyeceğinden emin olduğum kelimeleri elbette. Dün akşam internette filmle ilgili sayısız yazı ve yorum okudum. Bunların büyük bir kısmı Ekşi Sözlük yazarlarına aitti. Kuşak Farkı denen şeyin ne olduğu kafama yeni yeni dank ediyor sanırım. Kült film diyenler, bu filmi herkes anlayamaz diyenler, farklı boyuttaki insanlara hitap ediyor, bir kez daha seyretmek için ölüyorum diyenler, vs vs...

Bu filmi bir kere seyredip, bir kez daha seyretmek isteyen birine ' Neden? ' diye sormak ve cevabını anlayabilmek isterdim. Sinema sitelerindeki bazı yorumlarda filmin mutlaka +18 yaş için olması gerektiği yazılı, ki bence de öyle olmalı. 15 yaşlarındaki liseli kızlar erkek arkadaşlarıyla nasıl seyredebildiler bu filmi, cidden merak ediyorum. Bana örümcek kafalı olduğumu söyleyebilirsiniz, hiç üzülmem. İnancım odur ki, her yaş gerektiği gibi yaşanmalı; ne eksik, ne de fazla!

Peki filmde hiç mi güzel bir yan yoktu? Vardı elbette. Bir kere dış mekân çekimleri, özellikle İstanbul'un gece görüntüleri ve de müzikler, ille de müzikler çok güzeldi. Kuşbeyin'in olduğu sahne gibi sahnelerle süslenseydi film, neredeyse hard pornoya kayan görüntüler yerine dozunda bir cinsellik ve de aşk işlenebilseydi keşke.

Eski Türk Filmleri'ni özlediğimi hissettim sinemadan çıkınca. Zengin kız fakir gençle evlensin, babası minik kıza ' Senin annen melekti yavrum ' desin, sevgilisinin kendisini aldattığını sanıp ayrılan adam, filmin sonunda gerçeği öğrenip koşa koşa sevgilisinin yanına gitsin. Hep sıcacık duygular, insanca durumlar olsun filmlerde. İnsanca durumların en özeli, kült film yapma adına - yanyana iki yatakta iki kızla iki erkeğin sevişmesi gibi - ucuzlatılmasın. Gençliğin - neredeyse - sınırsız cinsel özgürlük temalı filmlerle sinemaya çekilmesi içimi acıtıyor bu yüzden. Bu tür filmlerle gençler gerçekten Kaybedenlerden olacaklar korkarım!

Bu filmden bana ne kaldığını sorarsanız, Kuşbeyin'in söylediği o eşsiz cümle kaldı; İnsana en uzak yer sırtıdır!

 
Toplam blog
: 261
: 2212
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1954 Antalya doğumlu ve Antalyalı'yım. Ülkemin ve özellikle bu şehrin sevdalısıyım. Sanatın pek çok ..