Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

09 Temmuz '09

 
Kategori
Şiir
 

Bu hikaye gidenlerin

Çok zor...
Sanki çıplak ayakla,
Cam kırıkları üzerinde yürümeye çalışmak gibi,
Yürüyüp geçmeden,
Bitmeyeceğini bilmek,
Camların üzerine basa basa yürümek,
Basarken kırıkların sadece ayaklarına değil de,
Her bir hücrene tek tek battığını hissetmek gibi...
Çok zor...
Tarifi edilemeyen acılara katlanmaya çalışırken,
Anlatmaya çalışmak gibi...

Karanlığın içindeyken,
Gördüğün bir parlaklığı yıldız sanarak,
Elini uzatmak,
Uzandığında,
Gördüğünün yıldız değilde
Ateş böceği olduğunu anlamak gibi,
Tam aydınlığa kavuştun zannederken,
Karanlıkta kalmak gibi,
Çok zor...
Cam kırıkları, can kaırıklarına döndükçe
Gece uzuyor, yol uzuyor, karanlıklar çoğalıyor...
Katlanmak çok zor...
Sevdiğin tüm şarkılar,
Dışarıda bağrışan çocuk sesleri,
Rüzgar,
Yani yaşamayı keyife çeviren tüm sesler,
Büyüyerek üzerine gelir gibi,
Katlanılmaz gibi...


Hissettiğin şey,
Bir film repliğindeki gibi,
Kız bağırıyor;
Ben günah yapmadım!
Ben günah yapmadım!
Ama dinleyen yok,
Anlayan yok,
Bağırmak istersin,
Ben kötü değilim!
Ben sandığın gibi değilim,
Ama dinleyen yok,
Anlayan yok...

Oysa herşey açlıktandı...
Oysa herşey, kaybetmek korkusundandı...
Açlık, kaybetmek korkusundan daha zor...

İlgiye açlık,
Şefkate açlık...
Doyumsuzluğun temeli olan,
Açlık...

Herkesin, her dilden aldığı yara başka,
Dil yarası mıdır, böyle acıtan...

Sabah 05:50
Dışarı çıkıyorum...
Meydana,
Meydandaki kuşlara gidiyorum...
Simit ufalıyorum onlara,
Tek tük insanlar geçiyor,
Bana bakıyor,
Akıllarından geçenleri biliyorum...
Umursamıyorum...

Kuşlar bile korkuyor benden,
Onlarda kaçıyor...
Bağırıyorum onlara,

Ben kötü değilim!
Ben kötü değilim!

Sesimi duyan olmuyor...
Sizin gibi açtım bende,
Sizin gibi...
Herkes gibi...

Açlıksa kötülüğe dönüşen,
Ben miyim suçlusu!
Geçmişte kalan tüm yaraların kabukları
Bu sabah yerinden kalktı,
Kanıyor ve ben kanamaları durduramıyorum...

Oysa,
Herşeyimi paylaşmadım mı ben?
Açım diye bağıranlarla paylaşmadım mı ben?

Şimdi kulağımda kalan,
Dil yaraları,
Başka kulaklarda kalan
Dil yaraları...

Demir aldım senden,
Yol verdim kalbime,
Limandan ayrılırken, hiç yolculayanım olmadı benim,
Sende gelmedin...
Son kez döndüm geriye,
Aramızda, güneş yanığı bir mevsim,
Ve sen hala yoksun!

Derin denizlere soyundum,

Yaşamak için boğulmayı bilmek gerek!

Çırpına çırpına öğrendim mavilerde büyümeyi,

Keskin bıçak olmak için,

Kaç çekiç darbesi yedi bu gönül?

Körele körele öğrendim, görmeyi...

Geceleri demliyorum gittiğinden beri,

Düğümlüyorum günleri ardı ardına

Ve

Küçük sevinçler çalmıyor artık kapımı.

Tarçın renkli hüzünler var gökyüzünde,

Sen yoksun!

Seni özlüyor muyum?

Yoksa alışkanlıklarım mı

Beni dağıtan bilmiyorum.

Geceler kör geceler sinsi,

Usul usul yaralar ya beni,

Yaralarımı saramıyorum.

Sesim sessizliği kesmiyor,

Sana kızıyorum,

Sana yazıyorum,

Hiçbir şey yetmiyor,

Ağlıyorum...

Şimdi uzakta olman unutturmuyor,

Ve vazgeçemiyorum seni sevmekten,

Dünleri hatırlamadan bugünü bitirmek,

Geceleri yarını düşünmek,

Uslandırmıyor yaralı ruhumu.

Kalbim hırçın bir deniz,

Orada senin limanını dövüyor,

Birlikte yaşamak nedir tanımadığım,

Biz savaşarak sevmeyi öğrendik,

Zamanı biriktirdik göğsümüzün üzerinde,

An durdu, ölmedi sevdan!

Öldürmedi kahrolası ayrılık,

Ben senin yüzündeki her çizgiyi,

Saçının tek telini,

Ve hüzünlü gözlerini sevdim...

Avuçiçlerine saldığım sevdam,

Düştü ellerinden tutamadın, tutmadın,

Oysa öylece serilmiştim yüreğine,

Boylu boyunca açmıştı çiçeklerim,

Sen dönüp bakmadın,

Vazgeçtiğinin resmini buldum geçenlerde,

Öylece bakıyordun bana, ben olduğumu bilmeden...

Rüzgar savurdu acılarımı, tane tane döküldü sevdan,

Çok zaman geçti üzerinden, hatam neydi unuttum...

Sende unut!

Bak kalmadı kırgınlığım,

Çok şey değişti senden sonra, yaşam zamana yenildi.

Bir sevdan bıraktığın yerde kaldı,

Alışırım sandım öncekiler gibi,

Yenerim sensizliği arkamda kalır anılar,

Öylece biter sandım.

Ama hala saymayı bırakmadım, sensizliğin ömrümden çalan günlerini...

Ve hala biliyorum yokluğunun kaçıncı günü,

Zor geliyor demek yeterli değil,

Dargın değiliz oysa, neden bu sessizlik?

Tanımadığın bir hastalığa ilaç olamazsın...

Yaralar kangren,

Yaralar kanamalı,

Yüreğimin üstünde acı bir duman,

Boğdukça adın çıkıyor dudaklarımdan..

Unutmanın bir yolu muhakkak var,

Muhakkak olmalı...

Kaç yüz yıl daha dayanır bu yürek?

Baksana kaç yüzyıl geçti, sen gideli...

Derinden ve sessizce ilerleyen bir yılan gibi,

Sarıyor sensizliğin.

Ve ağır ağır zehirlemekte her bir hücremi,

Uzaktasın biliyorum

Beni sevemedin, bunu da biliyorum,

Peki benim günahım neydi?

Sordun mu kendine?

Ben kaç gece uyudum bitti diyeli?

Artık içim bileyleniyor sana; bunu bil!

İyi değilim, senden kalan hastalığım,

Ağır geliyor, yoruyor özlemin,

Sebep sensin!

Sana bileyleniyorum,

Bunu bil!

Bana derdin ya hep, herkes gibisin diye,
Senin ne farkın vardı diğerlerinden giderken...
Sen de karalamadın mı beni?
Sende kötülemedin mi beni?
Oysa ben,
Günah yapmadım!
Ben kötü değilim!
Ben sadece açtım...

Senden beni doyur istedim!
Denemedin!

Deneseydin eğer,
Bana
Onlar gibisin diyebilir miydin?
Denemedin!

Ördüğün duvarların önündeyim,
Sen arkada kaldın...
Gücüm kesildi artık,
Bende isyan ettim...

Sense bana,
Diğerleri gibi oldun dedin...

Adını göğsümde taşıdım,
Senden gelen haktan gelen dedim,
Ömrünün kalanıydım hani,
Bu kadar mı çabuk geçtin yaşamaktan,

Yoksa,
Sende
Diğerleri gibi miydin?
Ben hiç inanmadım buna,

Ne kadar zor olsada
İnanmadım buna...

Seni bir yıldız sandım,
Ateş böceği olsanda...

Razıydım verdiğin aydınlığa...

 
Toplam blog
: 10
: 1167
Kayıt tarihi
: 05.07.09
 
 

Akademik olarak Alman Dil Bilimcisiyim. Eğitim alanında serbest olarak faaliyet göstermekteyim. Geli..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara