Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '17

 
Kategori
Aile
 

Bu Kadarım İşte, Çokça Hasret

Bu Kadarım İşte, Çokça Hasret
 

Dedem bakkaldı benim. Mahallenin çocuklarını toplar, depodaki topları aşırır oyun oynardım. Hani şu baklava desenli pembe, sarı, yeşil olan. Dedem hiç kızmazdı. Aslında pek konuşmazdı. Ama şimdi bile biliyorum ki kalbi sıcacıktı. Anneannem evlatlarından bile çok sevdi beni. İlk torun degildim ama ilk göz ağrısıydım. Yolumuzu beklerdi hep bayram seyran. Hatırlarım evin önündeki soğuk taşa oturur beklerdi. Yüreği sıcacıktı pamuk şekerimin. Mesela 8de mi çıktık Ankara'dan 8'i 1 bile geçirmezdi. Beklerdi hep.

Dedemin dükkanına giderdik. Ellerim arkada cino aşırırdım ben. Hala en sevdiğim çikolata. Çocukluğum gibi, anneannem gibi. Karşıda Hasan amca ve Cemile teyze vardı. Onlar arkadaşımdı benim. Ne zaman çeşmeye su doldurmaya çıksam bi hoş beş ederdik. Miniş vardı sonra. Dayımın kedisi. Aslında birçok kedi ile dolardı ev sokak kapısını açınca.

Önce anneannem veda etti bana 7 yaşımda, sonra dedem 11 yaşımda. Minişi bunlardan birinde bıraktım sevmeyi. Sonra o da gitti zaten. Sahibi yoktu ki artık evin. E biz de göçebeydik artık o şen şakrak evde. Duvarların bile sustugunu o gün öğrendim, hep birlikte olduğumuzda duvarların bile sevincimize eşlik ettiğini fark ettiğimde. Sonra hiç kedi sevmedim ben. Hala sevemem. Korkuyorum falan derim ama içim acır oysa. Yitirilen şeylere dönmek gibi bazı şeyler. Oysa evin sahipleri gitti. En son gittiğimde çektiğim bi fotoğraf vardı. Şimdi onu bile bulamıyorum. Komşularımız da gitti. Ne Hüseyin amca, ne oyun arkadaşım sidikli Nadire, ne Fatma teyze. Yok kimse. Anneannem ve dedem de yok, ben de büyüdüm.

Sahibi ölünce eşyalar da ölüyor. Ev de derin bir sessizlikte. İkindi çayımıza eşlik eden üzüm bağı açmıyor artık. Oysa ne güzeldi. Yer evde oturup camdan bakıp gelen geçen ile sohbet etmek. Herkes tanır beni orada. Diyorlar ki sen bakkal Sami'nin torunusun Ceren'sin. Ah ne severdi seni anneannen. İçim bi acıyor ama bir de öyle gururlanıyorum ki...

Sokaklarını seviyorum hala o şehrin. Sokaklar anneannemin arkadaşlarına çıkıyor çünkü. Mesela ne zaman Müşerref teyzeyi görsem sarılır ağlarım. O da ağlar. Bilirim ki O da özler.

Siluetini bile unuttuğum anneannemi en son geçen ay mezarını ziyaret ettiğimde gördüm. Rüyamda bana sarılması için nelerimi vermezdim ki... Rüyama hiç gelmedi ama dargın mı ki bana? Oysa bana bahçelerden kopardıgı gülleri biriktirseydim hayatım boyunca yürüyeceğim bir gül bahçem olurdu anneannem kokulu. Ben sokakta sabahtan aksama kadar çocuklar ile oynayıp, hep birlikte salçalı ekmek yiyen, aynı bardaktan su içen kız çocuğuyum. 24 yaşımda ise eski günleri özleyip içerleyen koca bir kadın.

Bunları neden yazdım? Çünkü yazmasam delirirdim. Çok ağır sesine yüzüne dokunamadığını özlemek. Tek kavuşma yolun ölmek. Ama şu zamansız dünyada sadece bi onun zamanı var. Yaşıyoruz işte. Eksik, eksilerek...

Ben hiç rüya görmem ama umarım bugün görürüm ve sen bana sarılıyor olursun o şen mahallemizde pamuk anneannecigim. Sana çok hasretim..

 
Toplam blog
: 16
: 107
Kayıt tarihi
: 04.06.15
 
 

Bilkent Üniversitesi ..