Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bu kadın alnından öpülür!

O HÂLÂ ÖĞRETMEN!
Milliyet Gazetesi'nde 26 Nisan 2005 yılında, Nur DAŞAR imzasıyla çıkan aşağıdaki haberi okumadan önce NURTEN ÖZTÜRK hakkındaki düşüncelerimi belirtmek istiyorum.

1995 yılında Türkiye'ye temelli dönmeden 1 yıl önce kendi otomobilimle Türkiye'ye gelmiştim.
Edirne'de gümrük kontrolünden geçip ülkeme girdikten sonra bir benzin istasyonuna uğradım.
Modern görünüşlü, temiz bir benzin istasyonuydu.
Arabama benzin doldururlarken, tuvalete gitme ihtiyacını hissettim.

Affedersiniz ufak su dökeceğim...

Tuvalete girer girmez yerlerin vıcık vıcık sularla dolu olduğunu görüp irkildim.
Ama mecburdum. Her şeye rağmen yürüdüm, pisuvar aradım. Yok öyle bir şey.

İkisinin de içi mok dolu, kokudan yanaşılmayan, kapıları ağzına kadar açık tuvaletler duruyordu orada.

Büyük bir hışımla dışarı çıkarak, arabamın deposuna benzin dolduran adamın elindeki hortumu tuttum.

"- Lanet olsun senin dolduracağın benzine! Bu tuvaletlerin hali ne öyle? Önce taşan sulardan giremedim içeri, sonra da mok kokusundan. Hiç bakmaz mısınız? Burada yakınlarda ahır mı var? Ahır varsa hayvanlar mıçmaya buraya mı geliyorlar? Ahırda tuvalet yok mu?:)"

Burada sizlere ayıp olmasın diye kibarca yazmaya çalışıyorum ama adama karşı hiç de kibar değildim. Açtım ağzımı...
"...yumdum gözümü!" diyeceğim ama ben gözümü yummadan bağırdım.
Bu deyim de niye böyle insana göz yumdurtuyor anlamış değilim.
Bağırırken gözlerini yumanlar vardır belki de...

Ödedim yarım depo benzinin parasını, çektim gittim. Yolda boş bir arazide işimi gördüm.
Ne koku vardı ne de taşan sular.

Türkiye'de niye umumi tuvaletler, genelde temiz değildir anlayamam.

İzmir Bozyaka Eğitim Hastanesi'nde de birkaç günlük bir acil servis ikâmetim olmuştu 2000 yılında.
Doktor bana 2-3 gün de yukarıda normal serviste yatıp dinlendikten sonra evime gitmemi tavsiye etti.
Yukarı katta bir odaya götürdüler beni tekerlekli sandalye ile. Orada bırakıp gidiverdiler.

Macerayı anlatıp da uzayan konuyu daha fazla uzatmayayım.
1 saat mücadeleden sonra bir yatakta yatma imkânı elde ettim.

Çarşafı filân olmayan bir yatak... Çarşaf, yorgan, yastık kılıfı evden gelecekmiş. Pes ya!

Hadi ona tahammül ettim de 1 saat sonra tuvalet ihtiyacımı gidermeye gittiğimde gördüğüm pisliğe, hissettiğim burnumun direğini kıran kokuya tahammül edemedim.
Tuvaletimi bile yapmadan, 1 saat içinde yakınlarım kanalıyla evime getirildim de rahatladım.

İşte NURTEN ÖZTÜRK Hanım'ı ben ilk olarak 2000 yılında tanıdım.
Başlattığı TEMİZ TUVALET Kampanyası'nı işittiğimde. Türkiye çapında tuvaletlerin temiz tutulmasıyla ilgili kampanya başlatmış. Ömrünün sonuna kadar yetecek serveti olan bir kadın. EŞine her konuda yardımcı. beraber elde ediyorlar başarıyı. Yan gelip yatmıyor. Okey masalarında, altın günlerinde lak lakla vakit geçirmiyor.

televizyon sabah programlarına katılıp da o stüdyo senin bu stüdyo bneim dolaşmıyor. Monitörlere bakarak mikrofonu sallaya sallaya ahkâm kesmiyor. Türkiye'yi dolaşıyor kadın. Niye dolaşıyor biliyor musunuz? Yurdumuzun her köşesindeki insanlara biraz olsun katkıda bulunabilmek için.

Gittiği köylerde kahveleri ziyaret edip, erkeklere niye böyle kahvede tembel tembel oturup da kadınlarını tarlaya gönderdiklerini soruyormuş. Ben genç olsaydım bu kadının ellerinden öperdim ama değilim, alnından öpüyorum.

Böyle insanlardan sadece Allah razı olmasın!
Biz kullar da dört elle sarılalım bu nesli tükenmekte olan değerli insanlara.
Onları alınlarından öpelim. Servetlerini insanlık adına değerlendiren kimseler bunlar. Öldüklerinde beraberlerinde mal varlıklarını götüremeyeceklerini bilenler...

RABBENA HEP BANA diye, duaları değiştirenlerden değil. Etraflarına faydalı insanlar.
Bunlardan ne kadar çok olursa ülkemiz o kadar çabuk güzel günlere gider. Halkımız refaha kavuşur.

Ama şu andaki durum maalesef pek de öyle değil.
Bir şeyler yapmak isteyen insanlara engel olmayı, onları kösteklemeyi marifet sayan, kıskanç ve fesatlık duyguları ile donanmış insanlarımız, üzülerek belirteyim ki çok fazla.

İşte bu sebepten, bu gece de CNN Türk'te bir röportajı tekrarlanan NURTEN ÖZTÜRK Hanım'ı izlerken gözlerim yaşardı. Yakınımda olsaydı şapur şupur öperdim alnından. Kendisini sosyal faaliyetlere adamış, bir güzel insan.

Bunların kıymetlerini sağlıklarında bilmeliyiz.

Milliyet Gazetesi 26 Nisan 2005 tarihli NUR DAŞAR imzalı yazı aynen şöyle:
Opet'in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nurten Öztürk, öğretmenliği "meslek" olarak 25 yıl önce bıraktı ama öğretmen olmayı bırakamadı. Son yıllarda birçok başarılı sosyal sorumluluk projesi ile topluma öğretmen olmayı sürdürüyor.
Öztürk, "Her şeyden önce öğretmenlikten kopamadık" diyor

Nurten Öztürk, öğretmen kökenli bir girişimci. 1984'te ayrılmış öğretmenlikten.
Yani 25 yıldır herhangi bir okulda öğretmenlik yapmıyor. Ama iş yaşamındaki yaptıklarına bakılırsa o hâlâ bir öğretmen, belki bir "toplum öğretmeni." Kendisi de söylüyor, "öğretmenlikten kopamadık" diye...

Koç ortaklığı olan Opet'te Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olan Nurten Öztürk, son yıllarda kendini 'sosyal sorumluluk projeleri'ne adamış durumda.
Öztürk, 1994 yılında 'Temiz Tuvalet Kampanyası'nı başlattı. Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği (IPRA) ödülüne layık görülen 5. yılındaki 'temiz tuvalet kampanyası' devam ediyor.

2000 Haziran'ında Kapadokya'yı tanıtmak amacıyla bir organizasyon düzenlendi. Avrupa'dan 60 Fransız sanatçı getirdi. Kültür Bakanlığı'nın 360 sanatçısı da Kapadokya'ya çekilerek tanıtım yapıldı.
'Temiz Okul' projesi kapsamında İstanbul'daki tüm okullar denetlendi.

Farklı bölgelerde yapılan nikah taramalarında toplu nikahlar kıyıldı ve birçok çocuk kimlik sahibi yapıldı.

Mardin Dara'da bir köy
Şu an devam etmekte olan 'Yeşil Yol Projesi' kapsamında Türkiye genelindeki Opet istasyonlarının girişindeki 1 kilometre, çıkışındaki 500 metrelik alan ağaçlandırılıyor. Opet müşterilerine dağıtılan 'Opet Kartı' ile akaryakıt alımları takip ediliyor ve satılan her dört depo için bir ağaç dikiliyor. Ayrıca firmanın tüm bu projelerin sonuçlarını denetleyen ve devamlılığını sağlayan, Türkiye genelinde müşterilerin arasından seçilen 3200'i aşkın fahri müfettişi var.
Opet'in Mardin bayisi mektup yazıp istasyonun çevresini ağaçlandırmak istediğini söyleyince harekete geçen Öztürk, 61 kişilik bir grupla Mardin Dara'ya gitti. Gece gündüz çalışarak bir binayı kültür merkezi haline getirdi.

TEMA'yla işbirliği yapıldı, bin 400 metrelik bir alanı ağaçlandırıldı. Belediye başkanı merkeze doğru yer gösterip ağaçlandırma isteyince, orada da ağaçlandırma gerçekleştirildi.

Mardin gündeme gelince, 'örnek köy projesi' geliştirildi. Proje kapsamında Mardin'in tarihi bölgelerinden Dara'daki 5. yüzyıldan kalma harabeler üzerine kurulan Oğuz Köyü'ne örnek tuvalet yapıldı, köy ağaçlandırıldı. Bütün evlere çiçek dağıtıldı, köyün çevresindeki harabeler temizlendi. Şimdi her ile bir örnek köy projesi üzerinde çalışılıyor.

Nurten Öztürk, "Ticari mantıkta olmamaya çalıştık. Öğretmenlikten kopamadık her şeyden önce" diyor.
Opet şu an devam etmekte olan Temiz Tuvalet projesi için yıllık 500 bin dolar, Yeşil Yol projesi için 1 milyon dolar bütçe ayırıyor. Mardin'deki örnek köy projesi içinse bu projelerden kaynak aktarımı yapılarak yaklaşık bir milyon dolarlık bir harcama yapılmış.

"12 Eylül 1980’den sonra sosyal demokrat kimliğimiz nedeniyle birbirimizden epey uzak iki ayrı köye tayin edildik, ayrı düştük. Dönemin koşulları hayatımızı zorlaştırdı. Mesleğimizi bırakmaya mecbur kaldık."

Çok sevdiği biyoloji öğretmenliğinden ayrı düşen eşi Fikret Öztürk, Mersin’de küçük bir madeni yağ dükkânı açtı. Kendi ifadesiyle "hanımının maaşına güvenerek" ticaret hayatına atılan Öztürk, işler iyi gidince eşi Nurten Öztürk’ü de da yanına aldı.

İşte bu güzel insanın kısa hikayesi. Lütfen NURTEN ÖZTÜRK adını duyunca biraz düşünün. Hepimiz bu güzel ülke ve onun güzel insanları için bir şeyler yapamaz mıyız? Bu güzel ülkeye lâyık insanlar olmak için çaba sarfetmeliyiz. Çaba sarfedenlere de saygı duymalıyız.

Mustafa MUMCU 21 Kasım 2007 saat: 16:40

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..