- Kategori
- Sinema
Bu Motelde Kafa Dinlenmez
“El Royal’de Zor Zamanlar”
Yönetmen: Drew Goddard
Oyuncular: Jeff Bridges, Josh Hamm, Dakota Johnson, Cynthia Eriva.
“El Royal’de Zor Zamanlar” karakterleri ve sürprizleriyle şaşırtan, eğlendiren bir kara komedi. Kaliforniya-Nevada sınırındaki motele gelen 7 kişinin yaşamı, mekanın barındırdığı sırlarla birleşince ortaya mükemmel bir öykü çıkmış. Sırlar ortaya döküldükçe, karakterlerle tanışıyoruz ve sürprizler başlıyor. Başta Jeff Bridges olmak üzere oyunculuklar her karakterin karanlığına girmiş. En son “Marslı” filmiyle Oscar’da senaryo adaylığı alan, Brad Pitt’in Zombilere kafa tuttuğu “Dünya Savaşı Z”’de yine senarist olan Drew Goddard (Jean Luc Goddart ile ilginç bir soyadı benzerliği)yönettiği tek film “Dehşet Kapanı-The Cabine in the Wood” ile de övgülerimizi almıştı. Bu öykünün de senaristi ve yönetmeni olarak çıtayı yükseltiyor. Altmışların sonu, yetmişlerin başı olarak seçtiği dönemi mükemmel yansıtan set tasarımı ve daha ilk karelerden şaşırtan sinematografik bir dil yakalıyor. Başlangıçta sabit kamera ve geniş açı ile çekilmiş motel odasında döşemenin altına çanta yerleştiren bir adam sekansının teatral havasına bayıldım. Elektrikli süpürge satıcısının, papazın, hippi kadının, zenci kadın şarkıcı gibi bir otele topladığı karakterlerin gerçek yüzleri ortaya çıktıkça, hikayede akıcılık ve gerilim yükseliyor. Hepsinin motelde bulunma motivasyonu farklı. Hele finalde eklenen yeni karakter Charles Manson’vari tarikatçı katil (Chris Hamsworth) ve resepsiyonist Miller gerçeği karakter galerisinin son eksiklerini tamamlıyor. Diyaloglar öyküye zekice destekler verse de, yer yer gereksiz uzuyor ve tempo kaybettiriyor. Karakterleri kaldıkları oda numaralarından epizodik açılımlarla tanıtmak, geçmişlerine uzanmak Tarantino’nun çok uyguladığı bir anlatımdır. Burada da bu anlatımı Goddard gayet iyi kullanmış.
Öykünün en ilginç yönlerinden birisi de olayların geçtiği Kaliforniya ve Nevada sınırındaki otelin “Cal Neva Resort and Casino” adıyla gerçekte olması ve zamanında işletmecisi Frank Sinatra’dan başkası değilmiş. Motelin kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde olması, nüfuzlu adamların sevgilileriyle gizli buluşmaları için ideal bir mekan yaratmış . Hatta söylentiler Kennedy-Marilyn Monroe’ya kadar uzanıyor. Öyküde bu durum da duvara asılmış eski ziyaretçi çerçeveleri içinde işlenmiş. Odaları gözetleyen bir ayna ve kayıt sistemi de var. Motel adeta Vietnam bataklığına batmış Nixon Amerika’sının alegorik bir uzantısı ; kirli işler, kayıtlar, şantajlar…
Oyunculuklar kapalı tek mekanda akan bir öyküde önem kazanıyor ve tek kelimeyle hepsi karakterleri mükemmel işlemiş.Jeff Bridges’in yaşlansa da oyunculuk kalitesini asla düşürmediğini, oynadığı her karakteri kendisine çok yakıştırdığını bir kez daha gördüm. Hayran olmamak haksızlık olur. Zenci şarkıcıda Cynthia Erivo ve finalde müthiş bir karakter açılımı yaşayan resepsiyonist Miles’ta Lewis Pullman özellikle öne çıkan oyuncular oluyor.
Mekan yaratmadaki başarı yanında müzik seçimi dikkat çekici. Elliler, altmışlar gayet iyi yakalanmış. Soundtrack albümünü merakla bekleyeceğim. Şiddet yer yer yükselse de, Tarantino seyretmiş sinefiller olarak etkilenmiyoruz. Sonuçta kara komedi filmin türü, çok ciddiye almaya değmez. Bu moteli ve ziyaretçilerini tanıyın pişman olmazsınız.