- Kategori
- Basın Yayın / Medya
Bu ne yaman çelişki!

Abdi İpekçi'nin katili, Papa'yı Vatika'nın ortasında vuran Mehmet Ali Ağca cezasını tamamlayarak serbest bırakıldı. Buraya kadar herşey normal seyrinde devam etti. Sonrasında olanlar beni hayretler içinde bıraktı.
Sanki cezaevinden bir kahraman çıktı. Davul zurnalarla karşılamalar, büyük bir koruma ordusu, silah gösteren maganda tipler , hayalini bile kuramadığımız lüks otomobiller , daha kapısından içeri bile girmeyi beceremediğimiz lüks otelde kral dairesinde konaklama.....
Mehmet Ali Ağca denen tescilli deli bir anda ülke gündemine oturdu. Büyük bir basın ordusu bu delinin peşinden ordan oraya koşturmaya başladı ve koşturmaya devam ediyor. Bir çok gazetede kendisi hakında sayfa sayfa haberler çıkıyor. Kimdir? Nedir? Kimin adamıdır? Ne yer? Ne içer? Ne giyer? V.s v.s....
Hepsini bir yana koydum bizim mümtaz basına ne demeli? Bu adam değil miydi Milliyet gazetesinin genel yayın yönetmenini sokak ortasında katleden? Bu ülkenin yetiştirmiş olduğu en iyi gazetecilerden birini katledeceksin, basın çarşaf çarşaf haberlerini yapacak. Sormak istiyorum siz nasıl bir basın ahlakına sahipsiniz? Sizler meslektaşınızı öldüren bu katilin nasıl bu şekilde haberini yaparsınız? Yüzüne tükürülmeyi bile haketmeyen bu katilin peşinde nasıl dolaşırsınız?
Basın artık şapkasını önüne koyup biz nerede hata yaptık neden bu duruma düştük diye düşünmeli ve bunun cevabını bulmalı. Basın düştüğü çukurdan bir an önce çıkmak zorunda. Yoksa daha vahim durumlara düşecek.Yandaş basından sonra diğer basın kuruluşlarına güven duyulmayacağı an gelirse bu ülkede daha vahim günler yaşanacaktır. Katillere, bölücülere, liboşlara verilen her prim kendilerine sorun olarak dönecektir.
Umarım basının değerli emekçileri bir an önce akıllarını başına toplarlar. Biz basın takipçileri Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Abdi ipekçi gibi insanları boşu boşuna özlemiş olmayalım. Yattıkları yerde en azından rahat etsinler.