Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bu ne yaman çelişki

Bu ne yaman çelişki
 

yamanın benzeri netten alıntıdır.


Merhaba Yaman,
Bu gün nasılsın bakalım? Dur bakayım...Oooo sen küpe mi taktırdın? Çok yakışıklı olmuşsun bence. Devlet ananın elinin değmesi, sana daha güvenilir bir hava vermiş.

Haydi gel oğlum sana fırında köfte patates getirdim. Beğenecekmisin bakalım. Aslında hiç bilmem köpekler ne yer, ne kadar yer? Ama anladığım kadarıyla benim gibi lapacısın sende. Dün getirdiğim makarnanın tamamını bitirmişsin.

Tanışmamızı hatırlıyormusun Yaman? Bu sokağa ilk taşındığımız gün seni kapının önünde görünce, şimdi papazı bulduk der gibi baktım eşimin yüzüne. Allah ta biliyor ya oldum olası korkmuşumdur hayvanlardan. Neden sonra arabanın torpido gözündeki muzlu puding geldi aklıma. Kutuyu açtım, sana doğru fırlattım. Hatta büyük oğlum çıkıştı. Anne el bombası atar gibi yiyecek mi verilir diye? Ooooldu canım! Görmüyormusun köpeğin büyüklüğünü. Neredeyse at kadar, yanına gideyim de yesin mi beni diyerek kendimi savunacak oldum. Eşim; Nerede onda seni yiyecek diş. Görmüyormusun yaşlı bir köpek o dedi.
Ben köpeğin gencinden, yaşlısından anlamam ki Yaman.

Bir sonraki gün işten dönüşümde karşılaştık. Seninle göz göze gelmemeye çalışarak, tırıs tırıs tutmuştum evimin yolunu. Oysa sen çapkın bir delikanlı gibi kapımın önüne kadar takip etmiştin beni. Biliyor musun? Sen dilin dışarıda ardım sıra gelirken, ben nabzımı kulaklarımda hissediyordum.
Sonraki günlerde sokaktaki küçük çocukların boynuna sarıldığını, sırtına tırmandığını ve senin de buna izin verdiğini görünce bu korkumu biraz yendim.

Eşim mahallenin esnafından öğrenmiş Yaman. Aslında senin bir sahibin varmış. Ama Almanyaya çalışmaya gidince seni mahallelinin insafına bırakmış.

Boş ver be Yaman. Ne yaparsın ekmek parası işte. Aslında bizim burada ''taş yerinde ağırdır derler''. Kendi memleketinde ekmek parası bulamayan, el kapısında, yol bilmez, iz bilmez, dil bilmez, kök salması ne kadar zordur. Uzun yıllar Almanyada çalışan amcamdan biliyorum. Ne oralı olabildi, ne buralı...Yarım Yugoslavca, yarım Almanca ve hepsinden daha yarım Türkçe. Biliyorum akşam televizyona çıkıp ana haber bültenini sunmayacak ama böylesi de kazıklanmaya müsait turist havası veriyor insana.

Hani ekmek parası dedim ya, aslında pek de öyle değil biliyor musun? İnsan oğlu kendine yetecek kadarını değil, başkalarını etkileyebileceği kadarını istiyor hep. Samimi olmadıklarını bildiği halde, çevresindekilerin abartılı sevgi ve saygı gösterilerini görmek istiyor. Aynı insanların, Allah muhafaza bir ayağı kaysa, bırak selam vermeyi, ensesine saplak indirmeye kalkacağını da biliyor. İşte bu yüzden dişiyle, tırnağıyla mücadele ediyor hayatta.

İnsan oğlunun ilişkileri de bir tuhaftır mesela. Seversen sevilmezsin, sevilmezsen hırs yaparsın, peşinde koşarsın. Mutluluğun hep ulaşamadığında gizli olduğunu sanırsın. Gök kuşağını yakalamaya çalışan bir çocuk gibi kovalar durursun.

İnsan oğlu gariptir Yaman. Çok sevdiğini iddia eder ama işin içine menfaat girerse terk eder, çok heyecanlanır sonra bir balon gibi söner, çok ister ama bıkar. Sen bizi anlayamazsın Yaman. İnsan oğlu geçen zaman içinde mutasyona uğrar canavarlaşır. Hem de kime karşı biliyormusun? Kendisini en çok sevene, Nazını en çok çekene.

Yaman gözlerime bak... Bana bak Yaman. Ben bir insanım. Sana yemek getirdiğim zaman ye, ama sakın bana güvenme

İnsan oğlu terkeder Yaman beni anlıyormusun

Ben bir insanım. Bana güvenme

Çünkü ben kendime hiç güvenmiyorum.

 
Toplam blog
: 92
: 830
Kayıt tarihi
: 28.02.08
 
 

Biraz kül, biraz duman o benim işte... Öyle dedim diye olayı arabeske bağladığımı sanmayın çabuk sön..