Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '07

 
Kategori
Anne-Babalar
 

Bu şehri yıkıp yeniden kuracağım!

Bu şehri yıkıp yeniden kuracağım!
 

Ben köy koşullarında büyümüş bir çocukluk geçirdim. Biz altı kardeşdik. ve bir anne bir baba toplam 8 kişiyiz yani. Çocukluğuma dair daima güzel şeyler hatırlıyorum. oynadığımız oyunlar. köydeki komşu çocuklarıyla kuzu otlatmak için gittiğimizde yaşadığımız maceralar. şuan düşününce herşey güzel ve hoş geliyor. gülümseyerek anıyorum o günleri. ve keşke büyümeseydiğim dediğim günler oluyor.

Mecbur bende büyüdüm. hayat şartları sizi doğduğunuz yerlerden başka taraflara sürüklüyor. Ekmek nerde? insan orda mutlu. İşte bende işimden dolayı istanbul da yaşıyorum. evliyim ve şuan 2 yaşında bir çocuğum var.

İnsan anne olmadan önce bütün güzellikleri ona yaşatacağını düşünüyor. Fakat istanbul gibi bir yerde ne anne olmak nede çocuk olmak kolay değil. Üstelik anne çalışan anneyse ve özel bir şirketde çalışıyorsa bu durum içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

Doğum yaptıktan sonra annelik duygusu çok farklı oluyor. onu hiç bırakmak istemiyor insan. Aynı şekilde çocuk da anneden ayrılmak istemiyor. Fakat büyük şehirde yaşamanın ve hayat da kalmanın tek şansı bir işte çalışmak ve para kazanmak olduğu için. işte bu noktada anne-çocuk ayrılığı erken yaşta başlıyor diyebiliriz.

Ben çocuğumdan ilk olarak 4 aylıkken ayrıldım. o günü hiç unutamıyorum. ağlayarak işe geldiğimi hatırlıyorum.

Çocuğuma evde birinci derece akrabam baktı. çocuk 1 yaşına yaklaşınca artık etrafındaki olayları çözünce benim sabah evden ayrılmama izin vermemeye başladı. benim için ve çocuğum için her sabah göz yaşı her akşam mutluluk oldu. Tabi bu arada çocuk artık dört duvar dışında da farklı bir hayat olduğunu çözmüştü. Evde durmak istemiyor. Hem kendini Hem de kendine bakana ızdırap yaşatıyordu.

Ülkemizin şehir anlayışı sadece binalardan ibaret olduğu için ve binaları yapanların sadece para kazanmak hırsından gördüğü heryeri taş beton yapmasından dolayı ne bir yeşillik ne ağaç gölgesi ne çocuğumun duyacağı kuş sesi olan bir ortam bulamadım. Hafta da 2 gün gittikleri park da, ortalıkda dolaşan çocuk hırsızları ve toprakda oluşan kene vakasından dolayı sonlanmıştı.

Çocuğum bir yaşına geldiğinde akrabam olan ve çocuğuma bakan kişi artık çocuğa yetemez olmuştu. Bu dönemlerin çocuğum için önemli olduğunu biliyordum. Çocuğumu bırakacak güvenebileceğim bir kişinin olması beni rahatlatıyordu. Fakat çocuğumu gün geçtikçe 4 duvar arasında bırakmak hırçınlaştırıyordu. Artık akşamları eve dönüş benim için çocuğumla kavga anlamına gelmeye başladı. bunu engellemeliydim. İlerde çocuğumla olan hatıralarımı bu şekilde anımsamak istemiyordum.

Eşimle oturup konuştuk. Malum istanbul da verilen her karar biraz da olsa maddiyata bakıyordu. Biraz özel yaşantıdan biraz kılık kıyafetden kısarak derken çocuğumuzu yarım gün yuvaya gönderme ve yaşıtlarıyla beraber olma çabalarımızı başarıyla sonuçlandırdı. Artık çocuğum sabahdan öğlene kadar yuvada öğlenleden sonra evimizde zaman geçiriyordu. Fakat akşamları eve geldiğimizde eskisi kadar olmasa da hırçınlığı devam ediyordu. Yani yarım gün dahi çocuğumu dört duvar arasında delirtmeye yetiyordu. Biz büyük insanlar dahi en fazla kaç saat aynı mekanda zorunlu olmadıkça kalabiliyorduk ki? Çocuğum başından sonuna kadar haklıydı. iki ay yarımşar gün devam eden yuva hayatından sonra yuvada bulunan pedegog ile olan görüşmemiz sonucu çocuğumuzu tam gün yuvaya gönderme kararı aldık. Ve şu an hafta içi yaşıtlarıyla , hafta sonu bizimle yani ailesiyle hayatı devam ettiriyoruz. Fakat yuvada olmanın dez avantajı olarak hastalanması ayrı bir stres ve üzüntü yaratıyor.

İşte yukarda belirttiğimgibi bir annenin gözünden istanbul'da çocuk olmak çok zor.

Ben çocuğumu kırlarda büyütmek istiyorum. Kuş sesinin ne anlama geldiğini küçük yaşta öğrenmesini istiyorum. Annesini ve babası her görmek isteyişinde kafasını çevirdiğinde orda olmak istiyorum. Bir öğlen uykusunda saçlarını okşamak ve uykudan uyandığında terlemişse o ter kokusunu duymak istiyorum. Biz Çocukken köye gelen şehirli çocuklara süt çocuğu derdik. Ben çocuğumun süt çocuğu olmasını istemiyorum.

Hayatı gören gerçekten hayatı yaşayan ve bu dünyanın güzelliklerini anlayan kavrayan çocuk istiyorum. Çocuğumun pedegoglar' ın tavsiyesiyle değil, kendi kavram yetenekleriyle kendilerini büyütmesini istiyorum. Bence mümkün olmayacak.

Ya alacağım çocuğumu tüm şehirlerden uzak bir köyde çiftçi olarak yaşayacağım ya da bu şehri kökünden yıkıp çocuğuma ağaçların olduğu kuş seslerinin ve yeşil çimenlerin olduğu yeni bir dünya kuracağım. Ben gerçeklari unutup sadece anne olacağım. Ben nasıl güzelliklerle hatırlıyorsam çocukluğumu , çocuğumunda beni gülümseyerek hatırlamasını sağlacağım.

Ne yaparsam yapayım ya bu şehirde asla olmacağım, ya da bir annelik duygusuyla çocuğum için bu şehri yıkıp yeniden yaşanası bir şehir kuracağım. Ben bir annenin çocuğu için yapması gereken en güzel şeyi yapacağım. Gerçek bir anne olacağım .

 
Toplam blog
: 30
: 659
Kayıt tarihi
: 20.06.07
 
 

1978 yılında doğdum. 1994 yılından bu güne istanbulda yaşıyorum. İş ve ünüversite hayatım birlikt..