- Kategori
- Deneme
Bu vatan bölünmez
Bu Vatan Bölünmez
Bazen öfkeler okyanuslara açıldığında, ne çok şey söyler, ne çok haykırır deryalara, ne çok yankı yapar en yüksek dağları yüreklerin.
İşte en çokta o zaman sessiz kalır insan.
Dil nasıl yüreğin feryadını, o cılız sesiyle haykırır kendi küçük gölüne?
Öfke kendi okyanuslarına karışmışken…
Söz nasıl yankı yapar karşısındaki küçük kayaya?
Yürek, yüksek dağlara yankılarını tırmandırmışken…
Bu konuda ne çok konuşuyorum içimden, ne çok etrafımda öfke
kalabalığım var, ne çok haykırıyorum ben, boğazıma düğümleniyor haykırışlarım, kangren oluyor tüm duygularım ve işte ben en çok konuştuğum bu konuda artık konuşamıyorum.
Sessiz kalır dil! Dilimiz değil ki, yüreğimiz yandı Türkiye’m.
Kardeş kardeşe düşmüş gel de ağlama firari yürek.
Ağlamaya ağlayalım da, gözyaşlarımız donmuş bu kalleş kardeşliğin
ayazında! Fırtınalar kasırgalar ülkemizin dört bir yanında!!!
Ülkemizin yarası benim yaram, senin yaran, sizin yaranız, hepimizin yarası…
Güneş kanadını kırmasın, çırpsın ufuklara doğru, açsın sarı sarı
ışıklarını yaramıza doğru sarsın yaralarımızı, can ülkem.
Feryat’ın yürekteki dili çığlık attığı zaman, en çokta o zaman sessiz
kalır insan. Bu feryatların sessizliği, iniltisi, yorgunluk değil elbet;
Vatan için dağlarda mermi tüfek mi taşıdık ki, ninelerimiz gibi!
Vatan için Havran’lı Seyit onbaşılara mataramı taşıdık ki, dedelerimiz gibi!
Vatan için, ağır bombalara sırtmı verdik, şehitlerin kurşunlarına elmi
verdik, ayak mı verdik dağlara ki, Atalarımız gibi! Elbette gerekirse,
el ele, yürek yüreğe bu vatan için her kesin vereceği canı, kanı, zaten
hazır elinde. Ancak, yürekler de feryatların yorgun sancısı var.
Memleket sevdamız, Vatan aşkımızdır. Vatanın aşkını sevdasını
yazmak kolayda, ya kardeşin kardeşe düşmesini yazmak ne büyük
mahcubiyet, ne büyük öfke, ne büyük acıdır bilir misiniz? Kalemim
de acı mürekkep damlıyor sanki, aksaya aksaya gidiyor satırlara
Bitecek, bitecek elbet, bir gün bu gözyaşları da dinecek ülkemizin,
fırtınaları da dinecek yüreklerde.
Çekilecek, çekilecek elbet, ülkemizin başındaki sisler! Gel gör ki,
düştüğü yeri yakan ateş, düştüğü yerde hep yanacak, lakin
EY ŞEHİT
BU ATEŞ ŞEHİTLİK MERTEBESİYLE BULUŞTUĞU GÜN,
KÜL SICAK DİYARLARDA GÜL GONCA,
SOĞUK DİYARIMDA KARDELEN OLUP,
VATAN VAZOSUNUN EN GÜZEL YERİNDE OLACAK.
BİR ANA AĞLIYOR
Bir ana ağlıyor, bin ananın yüreğini aynı anda dağlıyor.
Bir baba ağlıyor, bin babanın yüreğini parçalıyor.
Bir çocuk ağlıyor, bin çocuk korkuyor!
“Ya benim de babam şehit olsa!” diye
Bir anne askerine kına yakıyor, dönüp arkasına gizli gizli ağlıyor!
“Ya askerim gidip te dönmezse!” diye
Bir gelin ağlıyor gelinliği serili tabut üstüne!
Bir başka çocuk ağlıyor korkuları gerçek oldu! Onunda babası şehit oldu, diye!
Bir asker ocağında hasret türküleri kopuyor ana yüreklerine doğru.
Şafağın kol demiri yine vuruyor yüreklerin koğuş kapısına
Yüreklerde Ejder oluyor öfkeler!
Ve ve güneş yine seyrediyor dağların arkasından güzel ülkemi, yine
sarı sarı ışıklar sunuyor ufuklara doğru ve yine “Bu vatan bölünmez
diyen” diyen yüreklerle coşup çağlıyor can ülkem.
EY ŞEHİT
Ölümünde güzeli, çirkini vardır ya; Sizin ki si, en güzeli, en şereflisi…
Hem bu ateş bir evin üstüne düşmedi ki…
Siz sadece, analarınızın doğurduğu bacıların kardeşleri değildiniz ki…
Siz sadece, analarınızın doğurduğu evlatlar değildiniz ki…
Can! Mehmetlerimiz can!
Oooyy ocağın batsın, Kürt’e, Türk’e, Laz Çerkez’e yan bakan.
Ne istedin bu vatandan?
Yara kabuk bağlar, iyi olur derler.
İrin akar gider, yeri boş olur derler.
Yok vallaha!
Ben ki, Sarıkamış’ın kızıyım, bilirim Sarıkamış’lı oluşumdan.
90 bin yiğidin, 90 bin yarası, 90 Bin kabuk bağladı da,
Yine aktı acının irini, çıban oldu yüreğimizde.
Dolduk taştık! Ağıtlar yaktık, lakin;
Daha dün gibi, dolu yüreğimiz Sarıkamış şehitlerine.
Daha dün gibi, yere yeni düşmüş mehmetlerimiz.
Daha dün gibi, şehitleri haber figan etmiş, kardelenler.
Daha dün gibi, yaramız taze çiban.
Daha dün gibi, kabuk bağlamaz yaradan akan kan…
Hani içimdeki hıçkırıkları bir yazabilsem…
Bir ben değilim ki üzülen…
Yazamıyorum işte
Şu satırlar neden bulanık gözlerimde?
Ülkemin başındaki sisler dağılın hadi.
Sizin savaşınız satırlarımla değil ki.
Çekilin sisler satırlarımın başında.
Bir gün, evet bir gün,
Ülkemin başlındaki sislerde çekilecek.
DİLEK EJDER
(Not: Eski soyadı Dilek FIRAT'TI)