Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

15 Eylül '09

 
Kategori
Otomotiv
 

Bu zamanda bu mu yazılır

Sayın okurlar geçen hafta kızlarımla 5 günlük bir seyahate çıktım. Bu süre içinde gerek sporda , gerekse -ve asıl- çevre konularında çok önemli olaylar yaşadık, yaşıyoruz. Bu süre içinde sıcağı sıcağına hasretle beklediğiniz görüşlerimi yazamadım. Ama araştırmacı gazetecilik faaliyetlerimi hiç aksatmadım ve çok garibime giden ülkemizde çok fazla değer verilen otomotiv sektöründen bir haberle yazılarıma başlayacağım. Bu zamanda bu mu yazılır demeyin. İnsanın/toplumun düşünce sistematiği bir konuda ne ise her konuda odur. Bu nedenle siz bu yazıdaki mantığı alın istediğiniz olaya uyarlayın.

9 eylül 2009 tarihli Hürriyet gazetesinin Oto yaşam ekinde yer alan habere göre Sn. İbrahim Aybar "... Bugün Türkiye' de 479 kasa tipli aracın satıldığını, yerli araç sayısının bu rakam içerisinde sadece 20 (% 5) olduğunu, satışlarında % 35' inin yerli araç olduğunu" belirtmiş.

Şimdi sayın okurlar psikolojik sorunlarım olduğunu biliyorum ama biraz olsun etrafımla ilgili olduğumu da sanıyorum ve 20 tane hangi yerli araç var çok merak ediyorum. Yıllardır bilirsiniz yazarım dururum, Türkiye' nin otomotiv sanayii yoktur, Türkiye' de yabancı ülkelerin faaliyet gösteren fabrikaları ve bu fabrikalara parça üreten yan sanayii vardır ki bu yan sanayiin azımsanmayacak bir bölümü de yine yabancıdır. Türkiye' nin benim bildiğim ilk, son ve tek seri üretim yerli binek oto markası Anadol' dur. Bundan başka bir yerli markamız yoktur. Ayrıca bizzat yine Hürriyet gazetesinde -tarihini şu anda tam anımsayamıyorum- yer alan bir haberde üç büyük fabrikanın CEO' ları artık Türkiye için en iyi yolun fasonculuk olduğunu belirtmişlerdi. Şimdi eğer yerli marka olarak TEMSA' nın yeni seri otobüslerini veya bazı tarım araçlarını veya mini/midibüsleri sayıyorsak ona pek bir şey diyemeyeceğim. Ama bir noktayı daha vurgulamak isterim ki -eğer yanılıyorsam hem özür diler hemde burada yanıldığımı aynen uyarı içeriğinde yayınlarım- TEMSA' nın otobüsünün tasarımcısı da yabancıdır, motor aksamıda tercihe göre iki farklı yabancı markadır. (Şimdi diyeceksiniz ki Airbus uçaklarının motorları da başka marka) Benim anlatmak istediğim hani yerli dediklerinizde bile yurt içi katkı payının özellikle yaratıcılık ve hayati konularda çok az olduğudur. Otomotiv sektörümüz ya bir miktar yerli tasarım içeriyor ama tümden yabancı marka, ya yerli marka ama tasarım ve hayati unsurlar yabancı bir halde. % 35 yerli araç satışı söylemi de bence aynı paralelde düşünürseniz hangi yerli sorusunu içermek zorunda. Bir Japon markasının Türkiye' de bir fabrikasında üretim yapması ve bu üretimin bir miktarının ülke içinde satılması o satışın yerli olduğunu göstermez. Eğer yanlış biliyorsam lütfen düzeltin, çok lüks ünlü bir Alman 4 çeker araç, o markanın Almanya dışında yeni sayılabilecek bir doğu Avrupa ülkesi fabrikalarında üretiliyor. Şimdi o çok lüks marka Alman değildir diyebilimiyiz. Biz onu Alman diye alıyoruz ki öyle.

Sayın okurlar gelelim sadede. Türkiye bu sanayileşme mantığını, özelde bu otomotiv sanayii mantığını düşünmek zorundadır. Zaten satılan araçların % 35' i, kasaların % 5' i yerli ise! o zaman bu otomotiv sanayii neden vardır? Sadece istihdam sağladığı için mi? O zaman düşünmemiz gereken aslında nüfusu azaltıp , bu kadar fazla sanayi koluna (fiziksel üretim tesisine) gereksinme duymamamız değilmidir? Biz ister aracın kendisinin veya bir parçasının tasarımcısı, lisans hakkı sahibi olup, onu satıp, emek yoğun yerine bilgi yoğun para kazanmaya çalışsak daha iyi değil mi?

Ama işte tam da burada sorunumuz başlıyor. Tasarlamak, yaratıcı olmak, farklı olmak zordur. Nicelik değil nitelik ister. Oysa anlaşırsınız bir marka ile, verirsiniz patates tarlasını, sağlarsınız iş gücünü, gelir fabrikayı kurar, zaten üretmekte olduğu bir modeli size kaydırır, kilit pozisyonlarda mutlaka kendi elemanlarının varlığı ile de üretimi sürdürür, denetler, yakın pazarlara sizin üzerinizden ulaşır, kendi asıl tesislerinde de yeni teknolojiler için yer açar siz de burada mutlu! olursunuz. Otomotiv sanayimiz var dersiniz, x milyar dolar ihracat dersiniz. Duyan da Sinan S coupe marka bir araba sattığınızı sanır. Oysa zaten uluslararası ilişkiler ağında A ülkesinin markası B ülkesindeki fabrikasından C ülkesine satışı zaten yapmıştır. Kar payını zamanı gelince ister transfer eder, ister yine kendi mülkiyetinde yatırıma dönüştürür. Ama anlayın lütfen, bu yapılanların sizle bizle ilgisi yok. Evet günün birinde Sinan S coupe diye bir arabayı seri imalata dönüştürmeyi başarırsak o gün Türk otomotiv sanayiinden bahsedecek hale geliriz.
 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara