Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Bugün ne yapalım? Her zamanki gibi protesto!

Bugün ne yapalım? Her zamanki gibi protesto!
 

Bir protesto pankartı ve eylemciler


Teorik olarak hepimiz şiddete karşıyızdır. Ama iş pratiğe dönüştüğünde durum değişir. Şiddetin hangi taraftan geldiğine bakılır ve ona göre tavır alınır.

Eğer oy verdiğimiz parti iktidardaysa polisin şiddet uygulaması caizdir. Eğer protesto bahanesiyle ortalığı ateşe verenler, yakıp yıkanlar polise, dükkânlara, otomobillere saldıranlar bizim taraftansa o da caizdir. Aksi pozisyondakilerin eylemleri ise, ne kadar masum olursa olsun külliyen haksızdır.

Yok, "ben öyle düşünmüyorum" diyenlere, herhangi bir eylemin ardından vicdanlarının sesini dinlemelerini tavsiye ederim. Eğer dürüst davranırlarsa hislerine yenildiklerini açıklamak zorunda kalacaklardır.

Doğrusu ben de sütten çıkmış ak kaşık sayılmam. Yalnız bir farkla ki protesto, grev, gösteri vs. gibi yollarla hak aramaktan yana değilim. İnsanların problemlerini konuşup anlaşarak çözebileceklerine inanmak istiyorum.

Nedense, eylem yoluyla hak arama bana uymuyor. Hele kırıp dökerek, yakıp yıkarak yapılanlar hiç uymuyor. Bence bu bahaneyle çevreye zarar verenin talepte bulunma hakkı yoktur. Efendilerince şiddete proğramlanmış, acımasız, vicdanlarıyla hesaplaşmayan, sadece kendileri için yaşayan; üç kuruşluk hak için 33 kuruşluk tahribat yapan tipler kapsama alanımın dışındadır.

Kanaatimce, aklı başında olan her insan yaptıklarının doğru mu, yanlış mı olduğunu bilir.Tabi hatalarını, yanlışlarını kabul etmeyen, görmek istemeyen insanlar da vardır. Bunlar çıkarcı, bencil ve narsist bir kişiliğe sahip olanlardır. Dünyadaki problemler de bunların doymak bilmeyen ihtiraslarından kaynaklanmaktadır.

Bence haris tipler etkisizleştirildiğinde, ülkeler çocuklarına, "komşu düşmanlığı" aşılamaktan vazgeçtiğinde, siyasi partiler, STK'lar ve fikir önderleri kendi dışındakileri "yok edilecekler" listesinden çıkardığında, talepler haklı nedenlere dayandığında problemler bitecek, sokaklar savaş alanına dönmekten kurtulacaktır.

Normal insanlar, protesto eylemlerinin öylesine (yani spontone olarak) gerçekleşmediğini, gösterilerin belli bir amaca yönelik olarak önceden plânlanlandığını bilir. Bunlar, zamanı geldiğinde izinli ya da izinsiz uygulamaya konur. Çoğu protesto eyleminin, açıklananın dışında bir niyete hizmet ettiğini söylemek yanlış değildir.

Medyanın, "polisin şiddet kullandığı başlığıyla" verdiği son öğrenci eyleminin de içinde masum istekler bulunan bir gösteri olduğu söylenemez. Yılların kazandırdığı deneyim ve tecrübe, atılan sloganlar insana, gösterinin asıl yönlendiricisini göstermese de startın hangi istikametten verildiğini anlatıyor.

Polis tarafından yumruklanan öğrenci çıktığı tv. kanalında, Başbakan'ı protesto nedenlerinin parasız eğitim, uygun barınma ve ucuz yemek vs. olduğunu iddia ediyordu. Gerçi böyle demeye muhabir zorluyordu ama olsun!

Fakat yürüyüş esnasında atılan sloganlar ve açılan pankartlar farklıydı. İsterseniz bir bakalım:

“Demokratik, laik, bilimsel eğitim!"
"Tayyip’in uşağı Yusuf Ziya İstifa!"
"Natosuz Türkiye, YÖK’süz üniversite!"
"AKP'ye YÖK'e polise, gericiliğe hayır!"

"Üniversiteler bizimdir, AKP'ye teslim etmeyeceğiz!"
"AKP defol, üniversiteler bizimdir!"
"Ey Tayyip, biz de Cumhuriyet yıkıcısına, Cumhuriyet yıkıcısı deriz!"

Görüldüğü üzere, yukarıdaki vurgulamaların hiç biri dayak yiyen öğrencinin söyledikleriyle uyuşmuyor. Doğrudan doğruya Ak Parti'yi ve iktidarı hedef alıyor. İnsan bu sloganları duyunca acaba üniversitelerde eğitim ve öğretim proğramları mı değişti, YÖK yeni mi kuruldu, NATO'ya dün mü girdik diye düşünmeden edemiyor. Bu dünyada, polissiz devlet isteyen; bir yandan, "demokratik, lâik, bilimsel eğitim" sloganı atıp, diğer yandan, tek tip anlayışı hakim kılmaya çalışan başka bir üniversite gençliği var mıdır, doğrusu merak ediyorum.

Üniversal eğitim gördüğünü varsaydığımız insanların sloganları böyle mi olmalı? Bu kısır sloganların üreticileri etki altına aldıkları öğrencilerin, hayatlarının ileri safhalarında da bu şablonların dışına çıkamadıklarını, yani fikir üretemediklerini nasıl görmezler, anlamıyorum.

Atılan sloganlardan biri de "Öğrenim hakkımız engellenemez!" şeklindeydi. Bu slogan üzerinde epey bir düşündüm ama Başbakan'la rektörlerin buluşmasının, "öğrenim hakkını nasıl engelleyeceği" hakkında bir kanaate ulaşamadım.

Dahası da var. Eskişehir Anadolu Üniversitesi'ne konuşmacı olarak katılan Haşim Kılıç'ı protesto edenlerin sloganlarından biri şöyleydi: "Buraya AKP'liler giremez!" Halbuki Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi Başkanı'dır. Eğer yanlış bilmiyorsam görevdeki mahkeme üyeleri bir partiye üye olamazlar. Buradan, asıl hedefin protesto edilen değil, AK Parti ve iktidar olduğunu çıkarmak mümkündür.

Doğrusu bu eylemleri, sadece öğrencilerin insiyatifiyle gerçekleştirilmiş olaylar olarak görmek, buradan da, "gençler protesto hakkını kullanıyor" sonucunu çıkarmak, kendimizi kandırmaktır. Evet görünen odur ama örtüyü kaldırdığınızda altındaki tamamen farklıdır.

Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü üzere, demokratik haklar bazan ortalığı karıştırmak amacıyla kullanılabilmektedir. Herkes polisin şiddet uyguladığını, acımasız davrandığını yazdı, söyledi. Ben de farklı bir şey bari yapayım, konunun bu yönünü irdeleyeyim dedim.

Evet polis şiddet kullandı ve bunu herkes gördü. Gençleri coplamak bir yana, yerde yatanları bile tekmeledi. Bu son derece yersiz, yanlış ve haksız bir davranıştı. Soru şu: Acaba öğrenciler, (en azından sopa sallayanlar) tamamen masum muydu?

Resim:http://www.gercekgundem.com/img/news/8ebcod0y.

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..