Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '22

 
Kategori
Güncel
 

BUGÜNLÜK EKMEĞİNİZ VAR MI?..

Var mı bugünkü ekmeğiniz?.. Bugünlük ekmeğiniz var mı?.. Bugünlük ekmeğiniz varsa ne mutlu sizlere!.. Yanında da bir bardak suyunuz vardır elbet.. Sizler, bu  halinizle, bu iki mübarek nimetle dünyanın en zenginisiniz demektir.. Benim varlık da zenginlik de benimseyişliğim böyledir:

-İki dilim ekmek, bir bardak su!..

Benim: Vicdanımda… Aklımda, aklımın ta ortasında… Kalbimin içinde.. Belleğimde… Ruhumda… Canımda… Dil ile dimağımda sakladığım yazılar var…

İşte bir tanesi…

Okuyalım birlikte…

“BUGÜNLÜK EKMEĞİM VAR…

Kaç yıl oldu acaba? Herhalde beş ya da altı… Cağaloğlu'nda bir programdan çıkmıştım. Hava biraz soğuk olmasa; o yokuştan öylece sallanıp Üsküdar iskelesine yürürdüm, fakat gözüm kesmedi. Tramvaya binmeye karar verdim.

Bilet turnikelerine yaklaşırken,  önümde bir yaşlı amca fark ettim. Yetmiş üç yaşında olduğuna hükmederdim bir öykü yazarı olsaydım. Çok eski olduğu her halinden belli bir siyah bir palto; hani şu tabanı lastik üzeri kundura görünümlü siyah ayakkabılar ve siyah bir bere. Elinde de yine siyah bir poşet.

Amca, turnikenin önüne gelince eliyle işaret etti güvenlik görevlisine. Ben hemen elimdeki jetonu hazırladım. Hani güvenlik görevlisi amcayı içeri almazsa falan, derhal onun için jeton atacağım. Güvenlik görevlisi amcanın işareti ile turnikeyi açtı.

Tramvay durağındaki koltuklardan birine oturdu amca. Evet, yorgundu. Ancak bu yorgunluk o yaşta insanlarda görmeye alıştığımız türden bir yorgunluk değildi. Başka, bambaşka bir yorgunluktu bu. 'Hala yaşıyor olmanın yorgunluğu' derdim bir öykü yazarı olsaydım.

Tramvay geldi. Amcayla aynı kompartımana bindik. Bir kızcağız hemen yer verdi. Ben karşısına dikildim amcanın. Neden sonra aklıma geldi. Elimi cebime attım. Bir miktar para ayarladım el yordamıyla. Avcuma sıkıştırdım. Amcanın yanına gittim. Kulağına eğildim. Avcumdaki parayı avcuna uzattım. 'Amca' dedim, 'bir miktar para var burada. Çok bir şey değil, ama belki bir ihtiyacını giderir.'

Amca, ona uzattığım elimi tuttu. Başını döndürüp gözlerime baktı. Avcumu, para içinde kalacak şekilde kapattı. Diğer elindeki poşeti hafifçe kaldırdı. 'Sağol evlat, bugünlük ekmeğim var.' deyiverdi.

Kısa, fakat upuzun sustum. Bir şey söylemem gerekiyordu. Basit bir şey… Ne bileyim ben, 'sen yine de al amca, lazım olur' falan demem gerekirdi belki. Diyemedim. Amca, avcumdan çektiği eliyle omzumu sıvazladı. Yeniden dikildiğim yere döndüm. Amcaya değil de başka bir tarafa bakmak zorunda hissettim kendimi. Hayır, 'afallamak' başka bir şeydi. Mesela deli gibi âşık olduğu kız yanına gelip 'artık bana açılacaksan açıl, aylardır acı çekiyorsun' falan dese afallar insan. Ya da ne bileyim babanız 'ben artık bu mobilya işinden sıkıldım, her şeyi satıp annenle dünya turuna çıkmaya karar verdik' falan dese.

Yaşadığım şey afallamak, şoke olmak, şaşırmak, hayret etmek değildi.

Açıkça ve kesin olarak acziyete düşmüştüm. O siyah poşet beni, hayat hakkında bildiğim her şey konusunda acze düşürmüştü.

Gülhane ile Sirkeci arasında modern hayata direnmek, kapitalizmle mücadele konsepti ve benzeri bütün entelektüel yaldızlarımın omuzundan birer birer döküldüğünü hissettim.

Yaldızlarım dökülmüştü, fakat benzerini ancak asr-ı saadette yaşamış insanların hayatından okuyabildiğim bir öykünün iki kahramanından biri olmuştum aynı anda.

Üsküdar vapurunda o üç kelimelik cümle tekrar tekrar doluştu zihnime: 'Bugünlük ekmeğim var.'

Müslümanlığı kimseye bırakmayanların da, 'sosyalizmin asıl sahibi biziz' diyenlerin de bu cümleden çıkarabileceği o kadar çok ders var ki.

'Bugünlük ekmeğim var' diyebilen ve bununla yetinebilen insanın; dünyayı değiştirme, ona nizam verme şansı hepimizden fazladır. Hatta o zaten bizatihi varlığıyla bile her gün dünyayı değiştirmektedir.

Bizse, şahane konforumuzla her gün 'neyi değiştirmemiz gerektiğinden bahsederek' yorgunuz.

'Fazla yaşamaktan yorgunuz' derdim bir öykü yazarı olsaydım…”(İsmail Kılıçarslan, 06 Temmuz 2015)

 

 
Toplam blog
: 94
: 202
Kayıt tarihi
: 16.08.12
 
 

Babam; okumaya, hele de gazete okumaya çok meraklıydı. Aldığı gazeteleri okur, sonra da masama bı..