Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '16

 
Kategori
Anılar
 

Bulunmaz Otobüs Bileti!

Bulunmaz Otobüs Bileti!
 

Hikâyeme nereden başlasam, ne yazsam pek bilmiyorum ki, bu pek az başıma gelen bir durumdur. Sanıyorum herkesin başına gittiği, gezdiği yerleri anlatmak, paylaşmak ister. Ben biraz farklıyım, en azından kendimi öyle tanımlıyorum ya… Benim hikâyemde öyle bak ben nerelere gittim, ne yemek yedim, sosyal medyadan göründe hasletinizden çatlayın tarzında bir hikâye değil. Benim seyahat hikâyem belki biraz trajikomik şekilde henüz yolculuğa başlamadan önceki maceramı anlatıyor. Yani öyle çeyiz dizer gibi sosyal medya hesaplarıma fotoğraflarımı dizmiyorum bu hikâyede. Gönül isterdi, isterdi ama kısmet değilmiş ne yapalım. Neyse giriş kısmını fazla uzatmamak gerekirmiş, senaryo derslerinde öğrendiğim kadarı ile seyircinin senaryodan kopmasına neden olurmuş. İşte benim otobüs bileti ile imtihanım.

Mehmet Bey Beni İstanbul’a götürün…

Merhaba Mehmet Bey, adım Gözde, 19 yaşındayım yarışmaya İzmir’den katılıyorum. Şimdi size, aylar öncesinden haberim olmasına rağmen nasıl otobüs bileti bulamadım onu anlatacağım. Alkışa gerek yok, ödül falan da istemez. Mehmet Bey beni İstanbul’a götür, başka ihsan istemez. Evet, olayın yaşandığı o karanlık dönemde, televizyon programına çıkıp, konu komşu bütün tanıdığın, “Aaa bizim Ayfer’in kızı değil mi bu?” diyerek beni rezil etmesi pahasına bunları söylemek istiyordum.

Hikaye bundan yıllar yıllar önce yaşanmıyor. Ne yazık ki tam da benim üniversiteyi kazandığım bu dönemde gerçekleşiyor ve milyonlarca nüfusu ola bir ülkede, milyonlarca nüfusu olan bir şehirde gelip ana karakter olarak beni seçiyor. Bir açıdan bakınca şans gibi görünüyor aslında ama tam olarak hangi açıdan bakınca o kısmını ben de bilmiyorum. Böyle yaz bitimi sonbahar başı gibi bir şeydi. Hani incirler oluyordu sanki de elmalar, armutlar hayata küsüyor gibi bir zaman dilimiydi yani. İnsanın hayatında her şeyin yolunda gideceğine dair olan nedensiz ve bir o kadar da aldatıcı garip duyguyu yaşıyorum. Bir yıl boyunca nice dizileri feda edip, nice gezmelerden, “yok canım soğuktur oralar şimdi, bırak allasen işimiz mi yok,” gibi bahanelerle vazgeçerek, test kitapları başında nakış nakış işlediğim onca sınav sorusundan sonra, nihayet hayalimdeki üniversite olan İstanbul Üniversitesi Radyo televizyon sinema bölümünü kazanmışım. Hani öyle öyle huzurluyum ki, her iki tanesinde biri, “ne olcan sen şimdi? Haberlere mi çıkcan,” diyen teyzeler bile moral seviyemde oynama yapamıyorlar. Ama ne demiş John Lennon? “Hayat siz planlar yaparken gerçekleşenlerdir,” demiş. O söylemediyse bile ben yakıştırdım kendisine neyse… Ben de tam olarak öyleydim işte. Tarih yaklaştıkça okulun ilk günün hayallerini kafamda kuruyor, kendiliğinden gerçekleşen arkadaş buluşmalarında kazanamayanlara nispet yaparcasına okulun ilk gününde yapacaklarımı anlatıyorum. Ah nereden bileyim, insan ektiğini biçiyormuş.

Seyahatin önündeki tek engel kapının eşiğidir… -Bosna Atasözü-

Siz siz olun her atasözüne güvenmeyin. He bir de burçlara… Yok, efendim Merkür sizin evin etrafında geziniyormuşsunuz da şansınız yaver gidecekmiş, yok, efendim seyahatin önündeki tek engel kapının eşiğiymiş… Hayalleri bırakın, realist olun! Benden size tavsiye… Neyse hikâyeye dönecek olursak, günler sosyal medyada, “Oha saat hangi ara bilmem kaç oldu” dediğiniz zamandan bile hızlı geçmişti. Okul ile buluşma, yeni arkadaşlar edinme vakti giderek yaklaşıyordu. Bavulumu bile bir hafta önceden hazırlamıştım. Hep korkarım son dakika çıkan aksaklıklardan, işimi de pek şansa bırakmam. İnsanın korktuğu başına geliyor işte… Yolculuğa yalnızca birkaç gün kalmıştı. Son dakikada veda etmeye fırsat bulamayacağım insanlarla bile vedalaşmıştım. Liseden arkadaşlarla gitmeden önce son bir kez toplanmak için sözleşmiştik. Keyifli bir gecenin ardından aniden gelen bir arama patlak verdi. Telefonu açtım.

-Kızım? Beni tanıdın mı?

- (İç ses) Hayır, amcacığım 19 yıllık babamı nereden tanıyayım ki? İçimdeki sesin ağzına hemen acı biber sürdüm tabi ki. Tabi babacığım.

- Bak ben Sayit abinin telefonundan arıyorum. Ben yokken gideceksin, kızıma bir veda edeyim dedim.

-… Bundan sonrası sıradan baba kız muhabbetleri ile devam ederken, adeta bir romantik komedi olan filmin içine Richter ölçeklerini şaşkına çeviren bir deprem düşürecek soruyu sordum. Söylediğim gibi biletim cam kenarından değil mi? Biliyorsun yolu izlemeyi seviyorum.

- Bilet?

- O an içerisinde babamın bilet diye umursamadan söylediği o sözcük kafamın içinde seksenlerin filmlerinde Filiz Akın’ın kafasında dönen disko ışıkları gibi dönmeye başladı. Güç bela kendime geldim. Baba bilet alacaktın. İki gün sonra gidiyorum, bu gece gelmesi gerekiyordu. O dakika babamın, “Bilet mi, mi? Sesin gelmiyor, ” diyerek bir numaraya başvurmasını isterdim ama acı gerçeği yüzüme vuruverdi.

- Kızım, ben unuttum. Neyse artık kapamalıyım, daha iki gün var sen halledersin.

Bulunmaz Otobüs Bileti

Gördünüz mü John Lennon ne kadar haklıymış? Veda etkinliğinin yorgunluğu ile uyuduktan sonra sabah erkenden kalktım. Eş, dost, akraba kitlesinden oluşan kişilerle minik bir takım oluşturdum adeta. Görevimiz İstanbul otobüs bileti bulmak! Piyasada Hint kumaşının bulunmadığına dair söylentiler var.  Ne münasebet efendim, elin Hintlisinin kumaşını bırak ben daha kendi ülkemde şehirlerarası otobüs bileti bulamıyorum. Atasözleri mahkemesine başvurup, sözün bulunmaz otobüs bileti diye değiştirilmesini talep edeceğim. İçimden, “hayır, hayır ya zamanında orada olmalıyım,” diyerek sayıklarken evde bir CIA havası hâkimdi. Bazıları telefonla, bazıları siyasi bir mesele gibi araya tanıdık sokarak İstanbul’a otobüs bileti bulmama yardımcı olmaya çalışıyordu. Eh! İnsan kendi işini kendi yapmalı. Dedim ki, “İnternet denilen bir dünya var, içerisinde her derdin bir çaresi varmış.” Aldım laptopumu elime, başladım aramaya. Uygun fiyatlı olacak, şu saatte olacak, kaliteli firma olacak, cam kenarı olacak vs vs…Meğer ne çok otobüs firması varmış. Hepsine bak, hangisinde hangi sıra boş, hangisinin fiyatı ne kadar derken, saç baş yolmak üzereydim ki, www.neredennereye.com adresli bir siteye denk geldim. Ekranda yalnızca kalkış noktamı ve gideceğim yeri seçmemi istiyordu. Bir umut gerekli alanları doldurup, tarihleri girdim, başladım otobüs bileti sorgulamaya. Birkaç dakika içerisinde bütün firmaların belirttiğim güzergâha olan seferleri, fiyatları kısaca ihtiyacım olan bütün bilgi karşıma serildi. Meğer o kadar derdine düştüğüm dert, dert değilmiş. On dakika içinde İstanbul otobüs biletimi ayırtmış oldum. Senaryodaki o korku ve gerilim havası bir anda yeniden romantik komediye geri dönüverdi. Hatta kendimizi tutamayıp BAB (Bilet Arama Birliği) ile bir parti verseydik, çılgın gençlik filmine dönebilirdi. Not: Ben tam zamanında okuluma geldiğimde incirler olmuş muydu hatırlamıyorum, zaten konu bir alakası da yok.

 

 
Toplam blog
: 19
: 582
Kayıt tarihi
: 19.03.15
 
 

Lise mezunuyum. 10 yıllık kas hastasıyım. Uzun yıllar engellilerle ilgili derneklerde görev yaptı..

 
 
 
 
 
Toplam blog
: 19
: 582
Kayıt tarihi
: 19.03.15
 
 

Lise mezunuyum. 10 yıllık kas hastasıyım. Uzun yıllar engellilerle ilgili derneklerde görev yaptı..