Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bunları, biliyor muydunuz? (XV)

Bunları, biliyor muydunuz?   (XV)
 

BUNLARI…

& Kamyon arkası yazı edebiyatından seçmelerin tat verdiğini, bu yazılardan şunların öne çıktığını: ‘’Trafik canavarı bir Türk , öbür dünyaya bedeldir”...”Ölürsem kabrime gelme, istemem, sıkışırım”… “Her dilde çalarım” “Hava atmayı sevsem pilot olurdum, hava almayı seçtim, kamyoncu oldum” “O elinde tuttuğun direksiyon, önüne bak yapma atraksiyon” “Babaanneme yol vermiştim, saygımdan” “Arabanı al da git” “ “Yolların generali, aşkının neferiyim”

& “Sürücü hatalarını lütfen : hatalısuuuuuuuuuurucu@Allahcezanıverecek.com adresine bildiriniz” denildiğini,

& “Kamyon arkası yazımız, kamyon önüne taşınmıştır, görmek için sollayınız” “Bir sana , bir karayollarına hastayım! ‘’ denilerek, kazaya davetiye çıkarıldığını,

& Kamyon arkasına, iki satır halinde: “ Yiyeyim seni yavrum, yarım kilo kaşar’la” diye yazan adamın, son satırı, sığmayınca, tebeşirle eklediğini,

& Heykel denilince aklımıza nedense ‘içine hep ’ tükürüldüğü’ için anlı şanlı ‘böyyük, gocaman’ Ankara Belediye Başkanını hatırladığımızı, İzmir İncir altında yeni dikilen ‘adalet’ heykelinin eteğinin seksi kadınınkinden daha da ‘şuh’ çizildiğini,

& Heykeltıraşı Harun Atabayman’ın, bu etekli heykeli yontabilmek için, bir mankeni muz gibi soyup, ona entari giydirdiğini, sonra da bahçe hortumu ile bir güzel ıslattığını, bedene yapışmış haliyle bu model üzerinde çalışıldığının anlaşıldığını,

& Heykellere alışması için “böyyük” heykel sever başkanın, bu merasime davet edilip edilmediğini sorduğumuzda, heykeltıraşın tebessüm ettiğini,

& Karalar giyinmekle ünlü bir modacı, şimdi de görgü kuralları ve adabı konusuna el attığı ve ‘kadınlar daha çabuk eğitiliyor. Erkekler yontulmuyor’ dediğini, ilave ederek de ‘milletvekilleri ve bakanlar arasında yemeğe ekmeği bandırıp, ağız şapırdatanlar var, dediğini,

& Aynı modist’ in röportajında, giydiği botlarının, boyasız ve tozlara bulanmış halde resimlendiği, ve acayip kaçtığını,

& Yuva yıkan, salgın bir hastalık olarak görülen kumarhanelerin, turizmden arındırılması ile döviz kaybımızın yüksek olmasını anlayamayan kafaların hala daha var olduğunu, kimsenin de umursamadığını,

& Kumarhanelerin disipline edilerek, sırf yabancılara yönelik kontrollü, beş yıldızlı otellerde izin verilmesinin, pekala mümkün olduğunu, iş bilen bir Türkün, Türk ve Yunan sınırlarında açtığı kumarhaneye Türk müşteri çektiğini,

& DDY’da, hızlı tren uğruna devrilen vagonların altında kalanların feryatları dinmemişken, şimdi de aynı tren edebiyatının, Ankara-Konya hattında uygulamaya geçildiğini,

& Yıllar boyu nostaljik trenimizin pejmürdeliği devam ederken, hızlısından ne medet umulduğunun, garabet teşkil eylediğini, buna rağmen de, hatlarda, konferans salonlu ve üç yıldızlı otel kıvamında jakuzili trenleri sefere sokulmasının planlandığını,

& Eskiden numaralı mevkilere ayrılmış vagonların kaldırılması ile her vatandaşa eşit hizmet verildiğini, bu tatbikatla lüks ve düz vatandaş ayrımının otomatikman gündeme geleceğinin anlaşılacağını,

& Bu taşımacılık planının zaten baştan beridir popülizm koktuğunu, lüksten evvel, trenlerin, varış istasyonuna kadar tuvaletindeki eksikliklerden kapı kollarına, kapanmayan kompartıman kapılarına, ısıtılmayan vagonlarına, temizliğine varıncaya kadar tam tekmil çalıştırılması gerektiğini,

& Habur sınır kapısını, her önüne gelenin girişi çıkışı ile delik deşik olduğunu, atlısının da, eşeklisinin de, yayasının da bu kapıdan rap rap rap geçerek, bayrağını BLOG zirvesine dikip, etrafı kollaya kollaya mest olduğunu, herkesin esasında burada yaptığı şeyin, “birbirini ötelemek” ve de birbirine çelme atmak” olduğunu, “ört ki ölem” dediğimizi,

& Buraya kadar, bu yazı kategorisinin BLOG’la alakası olmadığı halde üstteki paragrafta BLOG lafı geçtiği için, otomatikman bu bloğun “ Blog kategorisinde yayımlanması gerektiğini, ama bizim içimizin elvermediğini,

& Blog’ların gediklisi bir ağır abi’ nin “ işitsel, görsel, beyinsel fırtınalar konulu” felsefi yazısında, bu yöntemle iki yerde blog lafı geçirttiği için, yazısını blog kategorisine yakıştırdığını, ve bunu hep yaptığını, bu yöntemi kullandığını,

& Elverse de, elvermese de, sınır kapısı gözcüleri olan editörlerin, bıyık altından gülerek durumları temaşa eylediklerini, her an için bir düdük sesiyle karşılaşabileceğimizden, yasal yolları tercih ettiğimizi, hele şükür “tarağım kayıp, göreniniz var mı? diye de, ortaya çıkmadığımızı,

& “Blog yazamıyorum artık” deyip de, “acılı Adana” sendromuna soyunan, teşhisleriyle 12’den vuran bir blogcumuzun, “Habur Blog Sınır Kapısında” merasimle karşılanıp, konsültasyona tabi tutularak, “ayıpsın, niye yazamazmışsın bakiiim!” denilerekten “blog’da” baş köşeye oturtulduğunu,

& Bu yazıyı, blog kategorisine, içinde yarı yarıya blog konulu yazı olmasına rağmen, mahsustan, şekil 5 de görüldüğü gibi, Blog kategorisinde yayınlamayıp, haber kategorisinde yayına soktuğumuzu,

& Bu muazzam özverimizden dolayı 9 arkadaş birleşip, Konak Saat Kulesi dibinde, dokuz kişiye bir şişe gazoz patlatarak şenlik yapacağımızı,

& Söylemesi ayıp ama, ben İstanbul’ daki editörlerden biri olsam, bu yazının yarısını Blog’da, yarısını da ait olduğu yerde yayınlayarak “böyle başa böyle tarak” türküsü çağırırım dediğimi,

&Yaşasın yeni kral” diyerek Nevyorker’e varıp, Kral Hazretlerinin yanında, bu seriyi Amerika’sından da yayınlamayı bilirim, dediğimi,

BİLİYOR

MUYDUNUZ?

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..