Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

02 Mayıs '20

 
Kategori
Sağlık
 

Burdur'daki İçmeler

Bu günkü konum halk hekimliği, biraz da garantine günlerine uygun bir söyleşi olsun istedim. Bu günlerde çoğumuz evdeyiz.  Evet, biz virüsle olan savaşımızı kazanacağız, başaracağız buna inanıyoruz. Yeryüzünde yüzlerce halk insanlık tarihi boyunca az mı badire atlattı. Az mı salgın hastalıkları atlattı. Eğer bu halklar yeryüzünden silinmeden her türlü salgınla baş edebilmişse bilin ki o topluluklar kendi tıp bilgi bilgi birikimini yaratmış demektir, insanlığın bu gün bu birikimi zaten var değerli dinleyiciler

İnsanlık modern tıpın yararını kitlesel olarak görmeye başlaması yüz yılı geçmez. İşte bu noktada halk kendi deneyimleriyle, çevresindeki bitkilerle ve inanca dayalı halk hekimliğini yaparak hayatta kalma başarısını sağladı.

İnsanlık her dönem bilim insanlarıyla bilimsel yöntemler ve çabalar içinde olurken, diğer taraftan halk da kendi yöntemleriyle şifa aradı. Ve hala arar.

Toplumumuzun ilgi ve eğilimleri hep doğadan yana olmuş.  Hangi bitkinin hangi hastalığa iyi geldiğini deneme yanılma yöntemiyle, ya da bu konudaki bilgi birikiminin yeni nesillere aktarılmasıyla olmuştur. Bu bilgiler ışığında bir takım uygulamalar yaparlar ve şifa bulmaya çalışır.

Bu konuda Teke Yöresi Halk inançları derlememde halk hekimliği uygulamalarıyla ilgili çok sayıda örnekle karşılaştım. Bu uygulamalarda bitkilerden yararlanılırken inanç sistemine dayalı ritüeller de yapmışlar. Siz de bilirsiniz ki eğer insan beyni bir uygulamadan, bir varlıktan iyileşeceğine inanıyorsa, o insan çoğu zaman iyileşir. Bu derlemeden sadece bir örnek vermek istiyorum.

Uygulama ciltteki siğiller içindir.

Elinde siğil olan kişiye çıtlık ağacından bir çubuğu gün doğmadan kesip getirmesi istenir. Hastanın elindeki siğiller sayılır. Çıtlıktan kesilip getirilen çubuğa siğil sayısı kadar çentik yapılır. Uygulayıcı kişi dualar ve dileklerle siğillerin üzerine bu çubuğu sürter ve “siğil eski ay yeni, siğil eski ay yeni” der. bu çubuğu güneş görecek bir yere asmasını ister. “Eve giderken de arkana hiç bakma” der. Bu uygulamayı da ay yeniye geçmeden yapılır ki doğanın öz gücünden de yararlanılmak istenir. Çünkü deneyimleri göstermiştir ki, ay yenideyken toprağa tohum atılmaz, atılırsa ürünü ot basar hastalık olur. Ay yeniyken ağaç kesimez, kesilirse o ağaç kurtlanıp çabuk çürür. Bağ budanmaz budanırsa bağ hastalanır, verim düşer. Tarlaya su bile bu dönemde verilmez, zira tarlayı zararlı otlar basar, bu nedenle birçok halk hekimliği uygulamasında ay karanlıktayken yapılır.

Diğer taraftan insanlar tedaviler konusunda doğadan yararlanır. Yakın çevresindeki ılıcalar dediğimiz sıcak su kaynaklarından, içmelerden yararlanmaya çalışırlar. Bu konuda Burdur’un özellikle Tefenni ilçe sınırlarında çok sayıda şifalı içme suyu vardır. Bunlardan bir kaçını hızlıca söylemek isterim.  Örnek

Kayacık Ilıcası ve İçmesi

Barutlu Maden Suyu ve İçmesi

Kokar Pınar İçmesi

Karakentli Kaplıcası Merkez ilçeye bağlı ildeki tek kaplıca.

Çerçin Kaplıcası Burdur’ 10 km

Göl Maden Suyu

Yarı Köy kükürtlü suyu

İnsuyu Mağrası ve İnsuyu İçmeleri Dünyanın 2. Büyük mağarasının yanında yer alır.

Yine Burdur’a bağlı Altınyayla ilçenin doğu çıkışında ormanın içinde bir kaynak suyu var. Suyun kalsiyum oranı sıfıra yakın olduğundan böbrek taşı düşürmek isteyenlerin ilgi duyduğu bir içme olduğunu belirtelim.

İçmelerden sonra halk hekimliğinde bitkilerden şifa bulmayı en modern zamanlarda bile insanların vazgeçmediğini  söyleyebiliriz.  Bu konuda zaman zaman iyi başarı öyküsü de duyulunca kendi kendine tanıtım yapılan bir alan olup çıkıyor. Bu konuda yerel halkın anlattığı gerçek yaşanmış bir öyküyü birkaç cümle ile aktarmak isterim.

Bir Alman vatandaşına doktoru, senin için yapabileceğim bir şey kalmadı, üç ay bilemedin dört ay ömrün var, bunu istediğin gibi değerlendir, demiş. Bu hasta da madem öyle, ömrümün kalanını gezebildiğim kadar gezeyim deyip arabasına binmiş, çıkmış yola. Yolu Anadolu’ya da düşmüş. Bir dağ yolunda bir çobana rastlamış. Su istemiş. Çoban su yerine ayran vermiş. Kana kana ayranı içip geçmiş. Akşamına bir otelde konaklarken hastalığından dolayı her daim sızım sızım altından gelen kanın kesildiğini görmüş. Bu nasıl olur? İlaçlar, tedaviler bunu yapamamıştı, ne yedim içtim de böyle oldu derken, içtiği ayran aklına gelmiş.

Ertesi günü çobana geri dönmüş. Çobandan izin isteyerek çobanın yanında kalmaya başlamış.  Hasta Alman konuk, kış gelip sürüler ağılına girene dek doğada keçilerin koyunların sütünden yoğurdundan yemiş içmiş. Ottan süte, sütten hastaya doğanın kimyası şifa olmuş.

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 61
: 699
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Kastamonu Eğitim Yüksekokulu Sınıf Öğrt. bitirdikten sonra A...

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara